Bahar Çuhadar
Sahnenin merkezinde şık bir şekilde donatılmış yuvarlak yemek masası ve altı sandalye… Sahneyi dolduran 90’lar Türkçe popundan şarkılar… Ritmi, neşesi yüksek bir oyuna geldiğimizin sinyallerini veriyor. Oyunun ismiyle duyurduğu üzere ‘yıllar sonra’ bir araya gelen bir grup lise arkadaşının ev partisindeyiz.
Oyun güncel, politik jestler ve esprilerle gece boyunca izleyiciyi dürtüyor.
Evli çift Zeynep’le Kemal’in evinde toplandıklarını öğreneceğiz az sonra. İkilinin arasındaki gerilim oyun ilerledikçe kendini daha çok belli edecek. Ceyda’nın boşanmış, özgür bir yol tutturmuş başarılı bir işkadını olduğunu, Ali’nin ölçülü bir banka çalışanı olduğunu göreceğiz. Lise ve üniversite yıllarını ‘eski Türkiye’de geçirmiş, her şeyi ‘doğru yapmış’, çalışarak, emek vererek, sistemin onlara hak verdiği kadarını kazanarak yaşamlarını idame ettiren dört eski arkadaş karşımızdaki. Bir araya geldikleri bu akşamda kâh geçmişi anarak, kâh nostaljik şarkılarla eğlenerek, kâh güncel meseleleri tartışarak ‘seviyeli’ bir buluşma geçirmektedirler. ‘Sıkıcı’ olduklarını söylemek yanlış olmaz ki burada bir nevi içerik/biçim uyumu da söz konusu. Zira ilk sahnelerde oyuncular da tutuk, seyirciye de birbirlerine de mesafeliler.
Ta ki geceye bir başka eski arkadaş, ‘istenmeyen misafir’ Mithat Kara ile onun yarı yaşındaki eski asistanı, yeni eşi Esin dahil olana kadar… Mithat karakteri ve bu karakteri üstlenen oyuncu Gökay Müftüoğlu oyunun ortasına elinde bir ‘ses bombası’yla; günümüzden patlattığı bir şarkıyla, gerçekten de bomba gibi düşer. Akabinde de Mithat’ın ‘patlattığı’ bombanın tesiriyle dallanıp budaklanacaktır bu beş eski arkadaşın hikâyesi…
Sistem adamı Mithat
Mithat ilk dörtlünün aksine yeni Türkiye’de yolunu bulmuş bir profildir: Parayla ilişkisi, muhafazakâr değerlere uyumu, kadınlara bakışıyla tam bir sistem adamıdır. Lümpen tavırlarının lise yıllarına kadar uzandığını kendisine gösterilen ‘ilgisizlikten’ anlarız.
Hüseyin Alp Tahmaz imzalı oyun, bir grup eski arkadaşın sırları, o güne dek açık açık konuşulmamış girift ilişkileri, vicdan yükleri gibi temaları ele alırken yer yer yerli melodram tadında aksa da dikkati merkezde tutmayı başarıyor. Emrah Eren oyuncu yönetiminde de rejide de ustaca bir iş çıkarmış. Mithat’ın girişiyle hareketlenen gece boyunca güncel ve politik göndermeler, jestler, esprilerle de seyirciyi dürtüyor oyun.
Gerilim her an canlı
Mithat’ın güçlü girişiyle oyunun bu karakterin sırtında mı devam edeceği sorusu aklımdan hızla çıkıyor. Zira altı isim de (ilk defa izlediğim genç oyuncular Erden Tunatekin, Gökay Müftüoğlu, Hazar Vurgun Çağıldıyan, Melissa Yıldırımer, Merve Bağdatlı, Selin Dumlugöl) üstlendikleri karakterleri gittikçe daha yaşayan kişilere dönüştürüyor. Bir masa etrafında sohbet eden altı kişiyi bir saat boyunca dikkatleri dağıtmadan dinletmek, karakterler arasındaki gerilimi canlı tutmak hem rejinin hem de oyuncuların gücü. Eren’in oyuna kazandırdığı döngüsel hareket, metnin de yükselmesini sağlamış.
Bizi bir grup arkadaşın sırlarının saçıldığı bir geceye götüren ‘Mutluyduk Belki Bugüne Kadar’ ile uzak akraba diyebileceğimiz bu oyun gerçekten iyi vakit geçirmenizi sağlayacak ama daha da önemlisi yeni oyuncularla tanışma fırsatı sunacak.
BU HAFTA SAHNELERDE…
TEN RENGİ/ALTKAT SANAT TİYATROSU:
Erkekler tarafından katledilen kadınların öyküsü… Öldürülen bir psikoloğun anlatımıyla başlayan ve kadınların gerçek hikâyelerine yer veren, Nevzat Süs’ün yazıp yönettiği oyunda Müge Saut rol alıyor. 15 Ocak’ta 18.00’de, 20 Ocak’ta 20.30’da Kadıköy’deki AltKat Sanat Tiyatrosu’nda.
ANNEME YOLCULUK/İKİNCİKAT
Birbirlerini ve kendilerini tanımak üzere bir yolculuğa çıkan bir kadınla adamın öyküsü. Goncagül Sunar ile Mustafa Ergüven’in rol aldığı oyunu Salihcan Sezer yazdı, Ufuk Cebeci yönetti.
12 Ocak Perşembe ikincikat Kadıköy’de.