Jennifer Kitchen
Çeviri: Türkü Su Sakarya
Redaksiyon: Elif Karaman
Shakespeare’den bir iki alıntıyı muhtemelen hala hafızanızın derinliklerinde bir yerden hatırlayabilirsiniz. Birleşik Krallık’taki herkes sevse de nefret de etse okul yıllarında Ozan üzerine çalışır. Shakespeare külliyatının önde gelen araştırmacılarının Shakespeare’in eserlerindeki ince nüansları tartışmak için bir araya gelmesiyle, doğumundan 450 yıl sonra bile, Shakespeare’in oyunlarının ve şiirlerinin İngiliz eğitiminde benzersiz bir rol oynadığı ortaya kondu. Şimdi ise Shakespeare’i öğretmenin yeni yolları, Shakespeare’in dili ve anlamıyla birlikte çocukları yaratıcı sıçramalar yapmaya teşvik ediyor ve bu süreçte öğrenmelerine yardımcı oluyor.
Yeni İngiliz müfredatı, tüm öğrencilerin 11 ile 14 yaşları arasında en az iki oyununu kapsayacak şekilde Shakespeare öğrenmeleri konusunda ısrarcı olmaya devam ediyor. Ancak ulusal eğitim sistemi başladığından beri, Shakespeare’in okullarda öğretilip öğretilmeyeceği ve nasıl öğretileceği konusunda tartışmalar süregeliyor.
Viktoryen muhafazakârlar[1], genç beyinleri “geliştirmek” için Shakespeare edebiyatını okuma fikrini öne sürdüler. 20. yüzyılın sonlarında bu fikir; aşıma dönüştü.
Ancak Cambridge akademisyeni Rex Gibson’ın 1998’de çıkan Teaching Shakespeare (Shakespeare’i Öğretmek) adlı yayını; oyunların, tiyatro gösterileri olarak canlandırılması fikrine odaklanılmasının önünü açtı. Gibson, Shakespeare’in oyunlarını sahnelenecek tiyatro metinleri olarak ele alırsak öğrencilerin bir metni kendilerinden yola çıkarak aktif bir şekilde yorumlayabileceklerini savundu.
Shakespeare’in eserlerini; öğrencilerin önderliğinde yürütülen yaratıcı yaklaşımlara bu kadar uygun kılan, onun dilinin tam da bu karmaşıklığıdır. Oyunların zor dili, karmaşık olay örgüsü ve hikâyenin geçtiği mekanların uzaklığı çocuklardan yeni düşünme biçimleri talep eder. Ayrıca çocuklar oyunları icra ederek çalıştıklarında, bu durum onlara metin üzerinde güven ve aidiyet hissi sağlayarak yaratıcı riskler almalarına imkân tanır.
Bugün; vokal eğitmeni Cicely Berry‘nin ses ve dil kullanımı gibi diğer fikirlerin yanı sıra Gibson’ın felsefesi ve pratik egzersizleri, çocukların Shakespeare’i nasıl öğrendiklerine daha bütüncül bakan bir yaklaşım yarattı.
Royal Shakespeare Company, Shakespeare’s Globe ve Shakespeare’s School Festival gibi kuruluşların, çocukların Shakespeare eğitiminde kendilerine özgü yaklaşımları olsa da, bu kuruluşlar topluluk ve prova odası egzersizleri konusunda ortak bir bağlılığı paylaşıyor. Nihayetinde hem çocuklar hem de öğretmenler giderek artan bir şekilde Shakespeare ile oynamaya davet ediliyor.
Dille oynamak
Drama eğitimi bilimcisi Joe Winston, en genç öğrencilerinden bazılarıyla yaptığı RSC’ye ait çalışmalarda Shakespeare’e yönelik bu eğlenceli yaklaşımı inceledi. Dört ve beş yaşlarındaki çocuklarla birlikte Fırtına’nın öyküsünü keşfetmek için oyunlar ve egzersizlerden yararlandı.
Benim Shakespeare Schools’ Festival ile devam eden kendi araştırmam ise öğretmenlerin öğrencileriyle birlikte dilin ses olanaklarını keşfetmeye, tuhaf sözcüklerle oynamanın keyfini çıkarmaya nasıl teşvik edildiklerini inceliyor. Dokuz ve on yaşında çocukların yer aldığı sınıfını III. Richard’ın diliyle tanıştıran bir öğretmenimiz, onları şöyle cesaretlendirdi: “garip kelimelerin tadını çıkarın, onları bir şekermiş gibi tadın.” Bundan keyif alan çocuklar bu dilin “kendilerine ait” olduğunu hissederek provalarına başlıyorlar.
Shakespeare’in dilinin eziyetli açıklamalarına duyulan ihtiyacı ortadan kaldıran bunun gibi eğlenceli bir yaklaşımla başlamanın yararları, dilbilimsel araştırmalarla birlikte giderek daha fazla destekleniyor. Dilbilimci Guy Cook; küçük çocukların dili, “içerik” ile olduğu kadar “biçim” ile oynayarak da kolayca öğreneceklerini öne sürüyor.
Bunu özleyebilir miyiz? Yui Mok/PA Wire
Shakespeare’i öğretmeye yönelik bu yaklaşımın bir diğer anahtarı ise topluluktur: işbirliğine dayalı yaratıcılığın teatral bir modeli. Temel olan, birlikte çalışmanın asla konfor alanı olmayan bir güvenli alan yaratmasıdır. Bu, çıtayı düşürmeden (grubun üyeleri hala birbirlerine, metnin taleplerine ve oynuyorlarsa seyirciye karşı sorumludur) baskıyı ortadan kaldırır (doğru ya da yanlış cevap yoktur). Tek çocuğun “yıldıza dönüşmesi” desteklenmez ve öğretmen itiraz edilemez bir otorite yerine bilgili bir kolaylaştırıcı olur.
Pratikte, topluluk yaklaşımı bütün oyuncular arasında paylaşılan rolleri gösterebilir: Fırtına performansı sırasında Globe sahnesini dolduran bir ilkokul sınıfını hayal edin. Ariel’in özgürlüğü için yalvardığı ve Prospero’nun onu reddettiği sahnede, bir öğrenci Prospero olarak merkezde dururken 25 çocuk perimsi Ariel olarak onun etrafına dağılır ve cevaplarını koronun içinden verirler.
Bir derste veya provada, öğrenciler dondurulmuş sahneler ve modern doğaçlamalar yoluyla da bir sahneyi küçük gruplar halinde beraber keşfedebilirler. Öğretmenler; grubu referans olarak senaryolarına geri dönmeye, oyunun gördükleri diğer versiyonlarını düşünmeye ya da kendi ilgi alanları ile bağlantılar kurmaya davet ederek çocukları tartışmaya teşvik etmek için müdahale edebilir. Örneğin, Titus Andronicus’u prova ederken gözlemlediğim ve eserin karanlık içeriği, sadakat ve ihanet temalarından etkilenmiş bir grup GCSE (General Certificate of Secondary Education) öğrencisini ele alalım. Finalde sadece iki oyuncu sahnede kalacaktı; fakat tüm sınıf sahnenin şekillenmesine katkıda bulundu.
Yaratıcı riskler almak
Bu; öğretmen tarafından kurulan oyunlara, egzersizlere, deneylere ve doğaçlamalara dayalı olsa da öğrencilerin yaratıcı bir sıçrama yapmasını gerektiren bir yaklaşımdır. Shakespeare üzerinde bu şekilde çalışmak zaman, risk ve karşılıklı güven gerektirir.
Sanatsal ve eğitimsel sonuçlar, eğitim seviyeleri ve notlandırmanın sınırları açısından tam olarak tahmin edilebilir değildir. Yine de, Shakespeare’s Schools Festival tarafından yürütülen ulusal değerlendirme ve RSC tarafından yaptırılan araştırma, öğrencilerin Shakespeare ile oynayabildiklerinde ve hem metinlere hem de kendi yaşadıkları deneyimlere uygun anlamlar inşa edebildiklerinde özgüvenlerinin ve akademik bağlılıklarının arttığına işaret etmiştir.
Kaynak: The Coversation
[1] Orijinal metinde “Victorians” olarak kullanılan terim, Kraliçe Victoria dönemine ait tutuculukları ile bilinen muhafazakarları temsil etmektedir.