[Hazal Mintaş’ın İndigo Dergisi’nde yayınlanan yazısının bir kısmını paylaşıyoruz.] Alışılmışın çok dışında katılımcı bir tiyatro: Kara Kabare’nin armağan ekonomisiyle oynanacak tiyatro oyunu Zenhar, her Pazartesi Kadıköy Emek Sahnesi’nde izleyicisiyle buluşuyor.
Türkiye’de ilk kez armağan ekonomisiyle tiyatro yapan ödüllü topluluk Kara Kabare, Şirvan Akan tarafından yazılıp yönetilen, bestelerinin Nazım Çınar’a ait olduğu 75 dakikalık “Zenhar” adlı oyunuyla her Pazartesi 20.30’da Kadıköy Emek Sahnesi’nde izleyicisiyle buluşuyor. Alışılmışın çok dışında bir topluluk, sistem ve tiyatro anlayışıyla beni çok etkileyen, tiyatro severlerin ilgi odağı haline gelen Kara Kabare Tiyatro Topluluğu ve son oyunları Zenhar’a yakından bakmak istedik.
Oyunu yazan ve yöneten Şirvan Akan, meşhur Bizimkiler dizisinde ‘yönetici Sabri Bey’ karakterine hayat veren, merhum oyuncu Mehmet Akan’ın kızı.
Kara Kabare Topluluğu nasıl doğdu?
10 yıl önce dört arkadaş toplanıp bir oyun çıkardık. O sıralarda topluluk lafı çok duyulan bir kavram değildi. Fakat benim yazar/yönetmen olarak sahne üzerinde söylediğim politik sözle, hem kendi içimizdeki ilişkileri hem de oyunu seyirciye ekonomik açıdan sunuş biçimimizi hizaya getirmek gibi bir kaygım vardı. Her yeni oyunla sorulan “şimdi, bugün, bu ülke için nasıl bir tiyatro” sorusu, başlarda proje bazlı bir araya gelen bu insan grubunu çeşitli laboratuvar araştırmalarına, deneme yanılmalara götürdü. Süreç içerisinde edindiğimiz deneyim bizi şiddetsiz, hiyerarşisiz, liderlerin hükmetmediği ama bir hizmet ruhuyla katkıda bulunduğu, toplumsal barış için çalışan bir sanat aktivizmi alanı olarak yapılandırdı. Yani herhangi bir manifestoyu tepeden indirmedik, sürecin bizi şekillendirmesine izin verdik.
Armağan ekonomisi, kitlesel fonlama gibi yöntemler bu sürece nasıl oturuyor?
Armağan ekonomisi, “tiyatro toplumsal dönüşüme nasıl katkıda bulunur” sorusuna verdiğimiz en kalıcı yanıtlardan biri. Yazılı kültüründen de ötesinde, görselliğe dayalı, her şeyin aşırı büyük bir hızla akıp gittiği bu zamanda, “izlenilen” herhangi bir şeyin derin bir dönüşüm yaratması ihtimali bana düşük görünmekte. Oysa bu izlenilen şeyle kurulan ekonomik ilişkide bir dönüşüm olursa, o zaman belki daha büyük anlamdaki dönüşüme bir katkımız olabilir.
Armağan ekonomisinde bilet “satmıyoruz”. Kendimizi dengede hissetmek ve tiyatro yapmayı sürdürebilmek için belirlediğimiz bir para yelpazesi var; 100 – 350 lira arası bir armağan verilmesini öneriyoruz. Ama altı da üstü de kabulümüz. Kim ne kadar veriyor, kontrol etmiyoruz. Para armağanı oyunu izledikten sonra bizim armağan kutumuza bırakılıyor. Bu da bir “ürünün” fiyatının belirlenmesini işini, Wall Street’te bir bilgisayara değil, seyircinin kalbine bırakmak demek. Sıklıkla bu yöntemle fakir kaldığımız zannediliyor! Halbuki yaşadığımız deneyim bize, çoğunlukla kapalı gişe oynadığımızı, sahne kirası ödeyip bir de üstüne on kişilik bir ekibe eşit miktarda para armağanı verebildiğimizi gösteriyor.
Tabii çok duyduğumuz bir başka geribildirim de, bu yöntemin işimizi amatörleştirdiği yönünde. Profesyonel tiyatroda kontratların karşıladığı uyum, taahhüt, güvenlik gibi ihtiyaçları biz resmi bir kontrat yerine kendi içimizde can-ı gönülden yaptığımız, konsensüsle vardığımız anlaşmalarla sağlamayı seçtik. Kara Kabare daha güzel bir dünya için sanatçıların araştırma yaptığı bir alan. Bugüne kadar araştırmamız bizi bu noktaya getirdi. Sürecin bizi şekillendirmeye devam etmesine açık kalmaya çalışıyoruz.
Öyleyse yeni Oyun Zenhar’dan bahsedelim…