Söyleşi: Günsu Özkarar
Sezondaki “Anne” oyununu, başarılı oyuncuları Defne Kayalar, Sevda Erginci, Doğa Halis ve Engin Hepileri’den dinledik. Sezon içinde Moda Sahnesi’nde izleyebileceğiniz oyunu Tiyatro İn’in instagram sayfasından takip edebilirsiniz.
Oyuna nasıl dahil oldunuz?
Defne Kayalar: Onur Ünsal beni arayıp ellerinde ilgileneceğimi düşündükleri bir tiyatro metni olduğunu söyledi. Hatta ilgilenip ilgilenmeyeceğimin cevabını dahi almadan metni gönderdi ve “sen okuduktan sonra konuşalım” dedi. Tahminlerinde de haklı çıktı, metni okumayı bitirdiğim anda ANNE’yi oynamak istedim. Sonrası Onur’la buluşmak, takvim üzerinden programlamak, Engin Hepileri ve Tiyatro iN’le bir araya gelip konuyu detaylandırmak oldu.
Birlikte ilk çalışmanız olup olmadığını da sorabilir miyim?
D.K.: Benim hem Onur Ünsal’la hem de Engin Hepileri’yle ilk çalışmam.
Anne aslında psikolojik bir gerilim. Bir oyuncu için zor mu dinamiği gerilim olan oyunlar? Siz rolünüze nasıl hazırlandınız?
Sevda Erginci: Bence zorlandığımız şey oyunun türü değil, metni doğru anlayıp aktarabilmek. Benim için prova süreci ve role hazırlanışım biraz sancılı geçti. Kamera karşısında edindiğim alışkanlıkları kırmam çok uzun sürdü. Hem bedenimi, sesimi kullanmak konusunda çok çekingendim hem de ilk akla geleni yapmaya alışık olduğum için Elodie’yi anlamam ve kabul etmem de zor oldu.
Peki ya rolünüzü / karakterinizi nasıl yorumluyorsunuz?
S.E.: Ben oyuna hizmet etmekten öte Elodie’ye net bir kimlik belirleme kısmına takıldığım için ilk yirmi oyunu yanlış yapıyorum duygusuyla ve kendimle savaşarak geçirdim. Oynadığımız son üç oyunda bununla oyalanmayı bırakıp, eğlenmeye başladım. Motivasyonum gençliğiyle, neşesiyle yaşamayı seçen Elodie olduğunda Anne’i rahatsız eden tarafı ortaya çıkmış oldu. Elodie’nin kim olduğuyla ilgili her seyircinin başka bir yorumu oluyor ve hepsi haklı geliyor bana. O yüzden kendi fikrimi saklayıp bu yorumu seyirciye bırakmak daha doğru sanırım.
Yazarın üçlü serisinden biri Anne, diğerlerini okumuş muydunuz?
Doğa Halis: Florian Zeller ilgiyle takip ettiğim bir yazar. ”Baba” ve ”Oğul” oyunlarını da heyecanla okudum.
Baba’nın filmi de var. İzlediyseniz nasıl buluyorsunuz bu filmi? Sizce hikayede benzerlikler var mı?
Doğa Halis: Film çok başarılı. İki Oscar ödülü ve epey adaylığı var. Anthony Hopkins ve Olivia Colman’dan etkilenmemek mümkün değil. ”Baba” metni demans hastası bir baba ve ona en iyi şekilde bakmaya çalışan kızının ilişkisini Baba’nın gözünden anlatıyor. Lineer bir düzlemde akıyor oyun. Bence üçlemenin arasında en etkileyici olan ”Anne”. ”Anne” oyunu bir annenin modern eril aile yapısında kayboluşunu ve bunun yarattığı psikolojik gerilimi bize çarpıcı bir biçimde anlatıyor. Repütasyonlara dayalı olması metni daha ilgi çekici hale getiriyor.
Metinin evrensel bir yanı var ve eril yapıya bir eleştiri niteliğinde. Bir kadının kaybolmuş kimliğini gösteriyor. Bu tür oyunların toplumun aileye ya da kadına bakışını değiştirebileceğini düşünüyor musunuz?
D.K.: Metin eril yapıyı erkek dünyası ve davranışları üzerinden eleştirmiyor. Erkeklerden çok kadınlara, bu düzene ayak uydurup kendilerini sorgulamadıkları için, kabullenişleri üzerinden bir eleştiri var. Bunu değiştirmesi gereken kadınlar, erkeklerin bunu değiştireceğini düşünmek bir hayal. Erkek daha çok, oyundaki baba gibi “kabahat sende, bütün gün hiç bir şey yapmıyorsun, sıkılıyorsun” diyebiliyor. Hayatın akışı aynı oyunda olduğu gibi, eşler işe gidiyor, çocuklar büyüyüp kendi hayatlarını yaşamaya başlıyorlar ve anneler evde geriye kalan boşlukla baş başa kalıyorlar. Bu öngörülemeyecek bir şey değil, bir gün o boşluğun yüzümüze bakacak olması sürpriz değil, oyun bize ısrarla bu gerçeği gösteriyor. Kendimize ait olan hayattan vazgeçip ailemizin bize olan ihtiyacı üzerine kuruyoruz hayatımızı, ama o hayatın bir son kullanma tarihi var, çocuklar evden gidene kadar. Bunu düşünüp hayatımızdan hiç bir zaman vazgeçmeden, buna göre şekillendirmesi gereken biziz, kadınlar. Bunu söyleyen her oyun, roman, film, izleyip anlayan birilerinin fikrini, bakışını değiştirebilir elbette. Sanat bunun için var.
Seyircilerden nasıl tepkiler geliyor? En çok hangi karakterle empati kuruyorlar?
D. K.: Benimle oyun sonrasında gelip konuşan seyirci oynadığım anne karakteriyle empati kurduğu için doğrudan benimle konuşmak istiyor. “Kendi geleceğimi gördüm” diye eğlenen de, “annemin bütün arkadaşları işte böyleler, niye hepsi böyle?” diye soran da oluyor. Ama oyun annesiyle olan ilişkisini sorgulattığı için konuşmak isteyen hem kız hem erkek evlatlar da oluyor tabi ki. Oyundan çıkıp annesini aradığını söyleyen çok oldu. Doğa’nın oynadığı oğul karakterinin orada boy aynası görevi gördüğü muhakkak, hepimiz ona bakıp annelerimize yeterince anlayışlı davranıp davranmadığımızı soruyoruz kendimize.
Tiyatro iN yapımcılığınızı üstlenmiş. Bağımsız tiyatro olarak sahne bulmakta zorlanıyor musunuz? Nerelerde sahne aldınız?
Engin Hepileri: Evet Tiyatro iN bu oyunun yapımcısı. Ben tiyatroyu kuralı 9 yıl oldu. 9 sene içinde pek çok oyun sergiledik. Sabit bir sahnemiz yok. Moda sahnesi her zaman prömiyerlerimizi yaptığımız, bizim için bir dost tiyatro. Her ay muhakkak bizi konuk ederler sağ olsunlar. Yanı sıra İstanbul’da pek çok salon var. Her biri ile anlaşarak ayda ortalama 6 oyun oynayarak devam ediyoruz yolculuğumuza.
Pandemi tiyatroya çok sekte vurdu. Bağımsız tiyatroların ayakta kalması için ne gibi yardımlara ihtiyacı var sizce?
E. H.: Gelişmiş ülkelerde devlet yardımını yanı sıra belediyeler de kendi mevkiindeki tiyatrolara yardım eder. Salon tahsis eder. Yapım için imkanlarını seferber eder. Yanı sıra özel sektörün de büyük desteği olur.
Biz hiç bir yardım almadan sadece seyircimiz desteği ile ayakta kalmaya çalışıyoruz. Elbette kolay olmuyor ancak bu bizim işimizden de öte sorumluluğumuz.
Peki ayrı ayrı çalışmalarınız da var mı?
D.K.: Var, ben bu sezon ayrıca Krek Tiyatro’nun “Dünyada Karşılaşmış Gibi” oyununda oynuyorum, 4.sezonumuz.
Sezonda ne zaman hangi sahnelerde izleyeceğiz Anne‘yi?
E. H.: Moda sahnesi, Fişekhane, CKM, Atlas Sahne, Fulya Sanat, Kozzy sahnelerinin yanı sıra pek çok da turne yapacağız.
Çok teşekkürler!