[Yazgülü Aldoğan’ın Cumhuriyet’te yayımlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz.]
Bu yıl Bienal de Tiyatro Festivali gibi izlemekten çok düşündürmeye yönelikti. Yenilikçi, şaşırtıcı, sarsıcı. Pandemi sonrası hayatın her yönü gibi.
Tiyatro Festivali’ne gelince… Her anını trajikomik bir tiyatro gibi yaşadığımız güncel olayların içinde sahneden bize sunulan ne kadar çarpıcı olabilir derken… Küratörü de Işıl Kasapoğlu olunca oluyor tabii. Ali Poyrazoğlu Onur Ödülü alırken klasiklerin günümüze uyarlanmış farklı hallerini izledik. Dans, bale, hareket Roma, Pasolini derken Titanlar’da şaşırmanın zirvesine çıktık. Zaten amaç da bu muydu? Festival sanatı, alışılagelmişin dışında, yeniyi, ileriyi amaçlayan, düşündürten, tartıştıran, farklı bir sanat olmalıdır! Titanlar’ın izleyicisi kapıda kuyruklar oluşturup biletleri çok önceden tüketirken finalde iki farklı grup oluştu. Zaten 55 dakika olan gösterinin ilk 15 dakikasında çıkan da vardı, bittiğinde ayakta alkışlayıp coşkulu çığlıklar atan da, benim gibi daha ne olacak acaba deyip, görev aşkıyla sonuna kadar izleyip, bari açıklamaları dinleyip anlayayım diyen de. Sürrealist resim severim. Absürt tiyatro konusunda çekimserim. Yapanı dinleyince ne olup bittiğini anlamak kendimi biraz aptal hissetmeme neden olduğu için mi? “Bunu ancak gençler anlar” mı? Erdoğan Mitrani üstadımız, çıktığında büyülenmiş gibiydi, Titanlar’a hayran olmuştu, ki tevellütü benden hayli eskidir.
‘TİTANLAR’ TÜRLER ÖTESİ BİR OYUN…
Kendisi de Sarı İskemleler’de absürt tiyatro yapan genç Denizhan Çay ise yorumunu şöyle özetliyor:
“Hikâye aktarımı için farklı medyumların denendiği bu zamanlarda katmanlı yapısıyla izleyenlere kendi yorumunu yapma, kendince anlamlar yaratma fırsatı sunan bir reji. Ve tabii seyirciye sunulan yırtıcı enerji. Sınırları zorlamak için yer arıyoruz, bu enerjiyi kaybedebiliyoruz sektör dirençlerine ve kalıplarına karşı. Gösteri boyunca yaratılan beklenmediklik, imgeler, materyal ve hareket zenginliği ile kişisel bir deneyim takip edebilecek seviyede katmanlı ve oyunlu bir dünya izlemek çok keyifliydi.”
Uluslararası eleştirmenlerin geleceğin tiyatrosuna yön verecek dediği Yunanlı sanatçı Euripides Laskaridis, trajikomik bir üçlemenin parçası olan Titanlar’da türler ötesi bir oyun içinde bizi düşünmeye yönlendiriyor. Oyuncu da tür ötesi, yaptıkları da. Herkes kendi anlamını yüklüyor, izlediklerine.Sunulanı almak değil, anlamak ve yorumlamak için çaba sarf etmelisiniz. 26. İstanbul Tiyatro Festivali de 17. Bienal gibi bizi soru işaretleri içinde bırakarak bitti. Seyirci kalmak yok, katıl, düşün, yorumlama ve aksiyona geç. Yoksa çok geç!
Bienal gibi Tiyatro Festivali de bitti. Bir süre hep var olan sanat etkinlikleriyle kültür dünyamızı zenginleştirirken ne gördük biz, ne yaşadık biz durumu. 17. İstanbul Bienali, 9 haftada 500 bine yaklaşan izleyici sayısıyla yine büyük bir kitleye dokundu. Zeyrek’teki hamamlarda sesleri dinledik, Zeytinburnu’nda, burnumuzun dibinde var olan ama hiç bilmediğimiz bir özel tıbbi bitkiler yetiştirilen bahçede doğayı keşfettik, mantıcı, mandalar derken arşivlerde gezindik. Diğerlerinden çok farklı bir bienaldi, bizi, görmekten çok düşünmeye, duymaya iten; okumaya, tartışmaya. İki yıllık bir pandemi sürecinden sonra belki de böyle olabilirdi ancak, böyle olmalıydı, eskilerin alışılageldik enerjisini de özlemedik değil. Hay huy içinde kaçırdıklarımız oldu. Burnumun dibinde olmasına karşın, metro istasyonunun çıkışındaki olayı göremedim ya, ona yanarım!