Yaşam Kaya
İş Sanat’ın “Antik Sahne” ismini verdiği etkinlikler kapsamında geçtiğimiz gün Teos Antik Kenti’nde izlediğimiz Mam’art Tiyatro’nun ‘Ben Anadolu’ adlı oyunu, yaşadığımız coğrafyanın tarihsel mitine tanıklık ederek bambaşka bir çalışmayı gözlerimizin önüne getiriyor. Dolunayın altında, Teos Amfi Tiyatro’nun hemen önünde seyircisi ile buluşan ‘Ben Anadolu’ için yazılacak, söylenecek çokça cümle var. Ayça Bingöl’ün sahnede tek başına devleştiği gösteriyi Görkem Yeltan yönetmiş. Güngör Dilmen’in unutulmaz eserine Yıldız Kenter’in damga vurmasına tanıklık etmiş bir eleştirmen olarak, Ayça Bingöl’ün performansını ciddi ciddi merak ederek oyuna geçtim.
Oyun; Kybele / Lamassi (Hititli kadın)/ Niyobe / Amozanlar / Salmakis (sinematografi) / Troya Savaşı – Kassandra / Efesli Artemis / Ihlamur Hanım (sinematografi) / Thedora / Nilüfer Hatun / Hürrem Sultan / Ayşe Sultan / Sofia Shealman / Zeliha (sinematografi) / bölümlerinden oluşuyor.
Yönetmen oyunu sahneye koyarken Sinematografik Tiyatro tekniklerini derinlemesine irdelemiş. Sahneye üzerindeki beyaz kostümle çıkan Ayça Bingöl’ün bölüm bölüm ilerleyen oyun geçişlerinde, fonda yaratılan görüntülerle bütünlük oluşturması şahane bir düşünce. Siz arkadaki görüntülerle iç içe geçmiş bir oyuncunun sahnede yarattığı devinime ortak oluyorsunuz. Seyirci de sahnenin içine girerek, üç boyutlu görüntüyle Anadolu kavramını tek vücutta yaşıyor.
Yönetmenin oyunu akışkan biçimde tek perde tutması güzel düşünce, ama bazı bölümler fazlaca hızlı ilerliyor. Mesela Hürrem Sultan sahnesi oyunun geçişleri arasında biraz es vermiş. Ayrıca yönetmenin bazı sahneleri kısa film tadında seyirciye göstermesi çok iyi. Sinematografinin sonuna dek kullanıldığı Salmakis, Ihlamur Hanım ve Zeliha bölümleri hafızlara kazınıyor.
Oyun Güngör Dilmen’in Anadolu coğrafyasında yaşanılan kadın hikayelerini derlenmesinden oluşmuş. Truva Savaşı’ndan Hitili Kybele Tanrıçası’na; Amazonlardan Nilüfer Hatun’a kadar sahnede birbirinden farklı ‘kadın hikayeleri’ bulunuyor. Anadolu coğrafyasını kadın kavramıyla birleştiren yazar, Anadolu’nun doğurganlığı üzerinden ciddi bir yaklaşım ortaya koyuyor.
Ayça Bingöl’ün oyunculuğunu bilen bir eleştirmen olarak, ‘sahnede oyunu tek başına sırtlayan muhteşem bir oyuncuyu izledim’ diyebilirim. Buradan oturup Yıldız Kenter’in performansına bakarak Ayça Bingöl eleştirisi yazacak değilim. Kadın oyuncunun bölüm bölüm, sahne sahne değişen karakterlere katkısı mükemmel düzeyde. Kybele ve Troya Savaşı – Kassandra hikayelerinde Bingöl’ün performansını hayranlıkla izledim. Fakat gösterinin koreografisinde sorun mevcut. Müziklerle, sahnede anlatılan hikayeyle bütünleşmeyen hareket bütünlüğü oyun aktıkça hafif kalıyor. Ayça Bingöl ustalıkla oyunun sonuna dek performansından ödün vermeden rollerini tamamlıyor. ‘Yaşayarak oynamak’ kavramını hafızalarımıza kazıyan oyuncu tüm hikayelerde sahnede adeta devleşmiş!
‘Ben Anadolu’ kadının Anadolu toprağındaki tarihsel devinimini açıkça ortaya koyarken; acı, keder, üzüntü ve mutluluk içinde kendisini var etmeye çalışan kadınların kadim öyküsünü gözler önüne sermiş. Ayça Bingöl’ün bizleri derinden sarsan ‘Ben Anadolu’ performansını kaçırmayın!