Röportaj: Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel
Türkiye’den ve dünyadan tiyatro, dans ve performans disiplinlerinde üretilen alternatif işlerin yanı sıra atölyelerin, konuşmaların ve partilerin yer aldığı Istanbul Fringe Festival bu yıl tekrar tamamı fiziksel olarak gerçekleşecek bir programla seyircilerin karşısına çıkıyor. Belçika, Brezilya, Fransa, Hollanda, İsrail, İtalya, Rusya, Singapur, Slovakya ve Yunanistan’dan ekipleri ağırlayacak olan festivalin yabancı konuklarından koreograf ve dans sanatçısı Becca Hoback, Amerika Birleşik Devletleri’nden geliyor. Nashville, Tennessee’de yaşayan Hoback, İstanbul Fringe Festival’de sunacağı gösteri ile aynı adı taşıyan topluluğu Enactor Productions’ı bedeniyle ilişkisi olan bir insan olmanın ne anlama geldiğini ortaya koyan işler yaratmak için kurmuş. Ana Maria Lucaciu, Ben Green, Roy Assaf ve Ariel Freedman ile ortak çalışmalar yapan Hoback, katılımcıların fiziksel merakını körüklemeyi ve sanatsal katılıma ilham vermeyi hedefleyen Body View adlı bir atölye serisi de yürütüyor. Hoback ile sanat, hayat ve Haziran 2021’de Nashville OZ Arts’ta prömiyerini yaptığı ve SoloCoreografico Torino, Kindlings Arts ve Tennessee Women’s Theatre Project’te sunduğu ve 18 Eylül’de Alan Kadıköy’de sahnelenecek Enactor adlı gösterisi hakkında söyleştik.
Becca Hoback, Is this good?, 14′, Ana Maria Lucaciu iş birliğiyle, © Andrea Behrends
Performansın özü sizce nedir?
Enactor‘ın soloları, bedeniyle ilişki kuran bir insan olmanın ne demek olduğunu araştırıyor. Soloların küratörlüğünü yapmaya girişirken, bedenimle olan ilişkimi kimliğime nasıl daha iyi entegre edebileceğimi anlamaya çalışıyordum. Bedenimin farkında olduğum zamanlar – genellikle dans stüdyosunda – ile hayatımın geri kalanı arasında güçlü bir ayrım olduğunu fark ettim. Bu konuyu başkalarıyla sohbet ederek de araştırmaya başladığımda, her insanın farklı, bazen büyük ölçüde birbirinden farklı, bir beden ilişkisine sahip olduğunu fark ettim. Daha fazla perspektif kazanmak ve tam da bunu keşfetmek için başkalarıyla çalışmak istediğimi biliyordum. Bedenimiz hakkında nasıl düşünüyor ve ona nasıl davranıyoruz? Bu, -hem kelimenin düz anlamıyla hem de mecazi olarak- dünyada hareket etme şeklimizi nasıl etkiliyor? Bedenlerimiz nasıl bir deneyim, ilham, güç ve bağlantı kaynağı olabilir?
Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Evet, kesinlikle! Benim için sanat, yaşam deneyimlerini ve duygularını işlemenin bir yolu. Bir dersi “bilebilirim” veya bir şekilde bilişsel olarak “anlayabilirim” – ancak bir tür bütünleştirici, yaratıcı bir deneyim yaşamadan mesaj hiçbir zaman tam olarak nüfus etmez. Bedenimi bir deneyimin içinden geçirerek – ya da bir başkasının bir deneyimden geçişini izleyerek – kavramları ve dersleri daha derinden açabiliyorum. Bence bu, sanatı deneyimleyen izleyiciler için de geçerli; performans esnasında başka bir dünyaya giriyorlar ve günlük yaşama getirilen bu mesafe, katartik bir deneyime alan açabiliyor. Benim bir hedefim de, sanatçılara ve sanatçı olmayanlara, bu dönüştürücü deneyimlere erişmek için yaratıcı faaliyetlerde bulunma konusunda ilham vermek.
Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinizde etkisi olur mu?
Yaratıcı süreçte, çoğu zaman etkileşim büyük bir rol oynuyor: koreograf ile stüdyoda nasıl ilişki kurduğumuz, birbirimize nasıl meydan okuduğumuz ve birbirimizi nasıl desteklediğimiz. Kendimin yer aldığı bir solo işin koreografisini yaparken, genellikle bu etkileşimin bir biçimini, mekânla, bir sahne aksesuarıyla veya odaya diğer dansçıları getirerek yaratmaya çalışıyorum. Kulağa biraz mantıksız gelebilir ama bence solo çalışma, bireyin derinliklerine inerken, her zaman bir topluluk bağlamında yer alıyor. Sahnedeki bu kişi neden kendi başına… yoksa gerçekten öyleler mi? Sahnede başka neler var? Bu tür sorular, repertuarımdaki çokça prova ettiğim ve icra ettiğim eserlere yaklaşımımı tazelememe yardımcı oluyor.
Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz?
Gösterinin adı Enactor, bu üç solo tamamlandıktan sonra bulduğum bir isim; bu soloların ardındaki daha derin temaları kendim ve umarım izleyiciler için belirlemeye çalışıyordum. Enactor‘ı seçtim çünkü benim için iş tamamen deneyimler, duygular ve varoluş durumları arasında fiziksel olarak hareket etmekle ilgili. Bazen durumları ve koşulları entellektüelleştirme ve analiz etme eğilimi olduğunu hissediyorum, ancak onları fizikselleştirmek onları daha da keskin bir odak haline getiriyor ve bu, ilgili tüm taraflar için bir yüzleşme, meydan okuma, tatmin edici ve katartik bir deneyim sunabilir. Bu “canlandırma” yapmak istediğim şeyin merkezinde yer alıyor – sadece düşünmek ve planlamak değil- aynı zamanda düşünceleri ve deneyimleri eyleme geçirmek.
Sanatınızı etkilediğini düşündüğünüz biri veya bir sanatçı var mı, varsa kim?
İşlerim, birlikte çalıştığım ve etkileşimde bulunduğum tüm insan ve sanatçıların bir sonucu olarak ortaya çıkıyor gibi hissediyorum. Şu koreograflar kesinlikle işlerimi ve hayatımı büyük ölçüde etkilediler: Ana Maria Lucaciu, Ben Green, Roy Assaf ve Ariel Freedman. Bu iş birlikleri, geçmiş deneyimlerimin bağımsız çalışmalarımda nasıl tezahür edeceğini keşfetmemdeki ilk adımlarımdı; yanıma ne almak istiyorum ve arkamda ne bırakmak istiyorum?
Söyleşinin tamamını okumak için tıklayın.