Sanat Meclisi’nin hazırladığı Sanatta Hak İhlalleri / Temmuz 2022 dosyasını sizlerle paylaşıyoruz…
Sanat alanı yasakların peşpeşe patladığı bir yaz sezonu yaşıyor. İşte Temmuz 2022 de sanat alanının başına gelenler:
- Sanatçı Mabel Matiz, yeni şarkısı “Karakol”, bir aşk hikâyesine odaklanıyor, klibinde ise sanatçıya erkek bir oyuncu eşlik ediyor. İçerisinde, “Yasak elmandım, al ve dişle” gibi sözler nedeniyle klip, RTÜK tarafından yasaklandı. Şarkıcıyı hedef alanlardan biri de Yeni Akit oldu, “Haddini bil Mabel Matiz” ifadelerini kullandı.
- Adana’da Binevş Kültür ve Sanat Derneğine yönelik “terör örgütü üyeliği” ve “terör örgütü adına faaliyetlerde bulunmak” iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında 27 Haziran’da Adana, Mardin, Mersin, Van ve Diyarbakır’da ev baskınları yapıldı, gözaltına alınan 37 kişiden 4’ü, “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla tutuklandı.
- Sakarya’da Akyazı Belediyesi tarafından düzenlenen Acelle Yaylası 33. Kadırga Şenliği’nde sahne alacak sanatçılar arasında Apolas Lermi olarak bilinen Karadenizli sanatçı Abdurrahman Lermi de yer alıyordu, ancak sahneye çıkması yasaklandı. Lermi’nin açıklaması şöyle: “31 Temmuz’da Sakarya, Akyazı, Acelle Yaylası’ndaki sahnemiz hakkımızda çıkan yalan haberler gerekçe gösterilerek Belediye ve Dernek Yönetimi tarafından iptal edilmiştir. Konserlerimi iptal ederek Türkiye’nin bütün sorunlarını çözüyorsunuz. Tebrikler. Tüm sahneleri yasaklayıp tüm televizyonları karartsanız da, bizi bu toprakların kültürel zenginliğinden koparamazsınız. İstediğimiz dilde şarkılar söylemeye ve sizi rahatsız etmeye devam edeceğiz.”
- Giresun’un Güce ilçesinde “Ağaçbaşı Otçu Şenliği” kapsamında sahne alması planlanan Lermi’nin konseri valilik tarafından iptal edildi. Apolas Lermi, konserinin yasaklandığını sosyal medyadan duyurdu: ”Bu iptale karşı direnen Güce Belediyesi’ne ve emekçilerine çok teşekkür ederim. İyi yönetici, iyi gazeteci ve iyi dost, kritik zamanlarda yaptıklarıyla iyidir. Sessiz ve duyarsız kalarak bu yaşananlara ortak olan kötüleri görüyoruz. Sizlerin de farkındayız.”
- Pandemi sebebiyle son iki yıldır gerçekleştirilemeyen ve bu yıl yirmincisi yapılacak olan Munzur Kültür ve Doğa Festivali yasaklandı. Tertip komitesi ve Dersim Emek ve Demokrasi Platformunun ortak metnini okuyan Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, “Geçmişten bugüne kadar doğanın, dilin, kültürün, sanatın savunucusu olan bizler; festival programında yer alan etkinlikleri değiştirmeden fiili ve meşru olarak programımızı uygulamaya devam edeceğiz” dedi. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nin programı, “Madencilik yağmasına karşı doğayı, talana karşı yaşamı, yasaklara karşı sanatı savunuyoruz” şiarıyla kamuoyu ile paylaşıldığını hatırlatan Maçoğlu, “Yapılan bildirimde stadyumun tadilatta olduğu, pansiyonların eğitim-öğretime hazır hale getirilmesi için süren onarımlar, yoksulluğa- yozlaşmaya- asimilasyona- doğa katliamlarına karşı yürüyüş ile basın açıklamasının yasaklandığı ve Grup Yorum ile Grup İsyan Ateşi’nin konserlerine izin verilmeyeceği ifade edildi. Keyfi kararlarla müzik gruplarının, halk sanatçılarının dinleyicisiyle buluşmasının engellemesini kabul etmiyoruz. Daha önce planlandığı şekilde Grup Yorum ve Grup İsyan Ateşi de Seyit Rıza Meydanı`nda kurulacak sahnede halkın ezgilerini söyleyeceklerdir” diye konuştu. Yoksulluğa, yozlaşmaya, asimilasyona, doğa katliamlarına karşı festival yürüyüşünün güzergâhının bahane edilerek yasaklandığını söyleyen Maçoğlu, “8 Mart, Newroz ve 1 Mayıs’ta belirlenen güzergâhta yürüyüş yapılmış ve herhangi bir kamu güvenliği sorunu oluşmamıştır. Yürüyüşün engellenmesi yozlaşmaya, madenciliğe, doğa katliamlarına karşı protesto hakkının engellenmesi demektir. Yürüyüşümüzü planladığımız şekilde aynı gün ve aynı saatte gerçekleştireceğiz. Müzik dinletileri, paneller, farklı sanat dallarında atölyeler, belgesel gösterimleri, sergiler, ekoloji buluşmaları ve çocuk atölyelerine yer vereceğimiz 20. Munzur Kültür ve Doğa Festivali programımızda buluşmak üzere tüm Dersimlileri ve Dersim dostlarını ilimize davet ediyoruz” dedi.
- Yayıncılar Kooperatifi’nin Dersim’de düzenlediği Munzur Kitap Günleri’nde, Dipnot Yayınları’nın ‘İsyandan İnşaya Kürdistan Özgürlük Hareketi’ adlı kitabına ve Tekin Yayınevi’nin ‘Bir Başka Kandil’ adlı kitabına polis tarafından el konuldu. Dipnot Yayınevi, “Kitabevleri raflarında serbestçe satılan ‘İsyandan İnşaya Kürdistan Özgürlük Hareketi’ adlı kitabımızla ilgili 2017 yılına ait bir toplatma kararı dayanak gösterilmiştir. Gelgelelim, bu toplatma kararı yayınevimize hiç tebliğ edilmemiştir” ifadelerini kullandı.
- Bu yıl yirmincisi düzenlenmesi planlanan Munzur Kültür ve Doğa Festivali, Tunceli Valiliği’nin yasak kararlarının ardından tertip komitesince iptal edildi. Dersim Emek ve Demokrasi Platformu iptal kararını açıklamak için Sanat Sokağı’ndan Seyit Rıza Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirdi. Seyit Rıza Meydanı’nda yapılan açıklamada ortak metni okuyan Orhan Çelebi, “Mülki idare amirliği bu yasaklara paralel olarak özelikle son haftalarda şehrimizi OHAL uygulamaları sahasına çevirmiştir” dedi. Tunceli Valiliği’ne “Yurtların konaklama için uygun olmadığı ve tadilatta olduğu tertip komitemize bildirildi. Bu tadilatların ille de festival sürecinde mi yapılması gerekiyordu? Sonrasına ertelenemez miydi? Kentin huzurunu ve güvenliğini düşünen mülki amirler festival sürecinde on binlerce insanın Dersim’e geleceğini bildiği halde tadilatları bu süreçte başlatmaları manidar değil midir? Bir ile giriş yasağı koymak hangi inançta hangi kültürde hangi yasada vardır? Yoksulluğa- yozlaşmaya- asimilasyona- doğa katliamlarına karşı yürüyüş ile basın açıklaması yapılması temel anayasal bir haktır ve bu hak yasaklanarak engellenmektedir” sorularını yönelten Çelebi, madencilik yağmasına karşı doğayı, talana karşı madenleri, yasaklara karşı sanatı savunmaya devam edeceklerini söyledi. Dersim Emek ve Demokrasi Platformunun ve tertip komitesinin festivalin yapılması için çok emek harcadıklarını belirten Maçoğlu, “Esnafımız, stant açan insanlarımız bu festivale hazırlandılar… Ama bunların hepsi cezalandırıldılar. İlin mülki idareleri, belediye başkanları, valiler, kaymakamlar, bir şehrin, bir ilçenin tanıtımına dair çalışmalar yürütür. O şehre hizmet eder. Bu neyle olur? Büyük spor organizasyonlarıyla, şenliklerle, festivallerle olur” ifadelerini kullandı. Son durumun iptalden ziyade yasaklanma anlamına geldiğini söyleyen Maçoğlu da, “İnsanları sokakta tutarak, uzun kuyruklarda aramalar yaparak insanların şehre girmesini zorlaştırmak hiçbirimizin karına değil. Bu şehirde yıllarca festivaller, şenlikler oldu. Hiç bu kadar baskılanmamıştık” dedi.
- Zonguldak’ın Kozlu ilçesinde 28-31 Temmuz tarihleri arasında bu yıl ikincisi düzenlenecek müzik festivali ilçe kaymakamlığı tarafından iptal edildi. Birçok sanatçıyı hayranlarıyla buluşturmaya hazırlanan festival, aylardır dinci çevrelerin hedefi olmuştu. Yapılan açıklamada şunlar var: “Kozlu Müzik festivali etkinliğimizi, festival ruhuna uygun bir şekilde yapamayacağımız için, ilan ettiğimiz 28-31 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştiremeyeceğimizi üzülerek bildiriyoruz. Biletlerinizi almış olduğunuz kanal üzerinden iade edebilir ya da 4-5-6-7 Ağustosta Sinop’ta gerçekleştireceğimiz KuzeyFest etkinliğimizde kullanabilirsiniz.” Belediye yetkilileri iptal kararını doğrularken, nedenine ilişkin resmi açıklamanın daha sonra yapılabileceğini belirtti. CHP Kozlu İlçe Başkanı Ebru Uzun da, iptale ilişkin değerlendirmesinde şu ifadeleri kullandı: “Gençlerin ve halkın heyecanla beklediği bir festivaldi bu. Mevzuatla açıklanabilecek bir şey değil aslında. Akşam 22.00 ve sabah 06.00 saatleri arasındaki alkol satışının yasak olması ve gece 12’den sonra müzik yasağı gibi gerekçelerle iptal ettiler. Festivalin biletleri haftalar öncesinden satıldı. Geçen sene de yapılmıştı aynı sponsorlarla ve hiç bir sorun yaşanmamıştı. Kozlu halkı da çok mutlu olmuştu, eğlenmişti. Geçtiğimiz 1 ay içerisinde Çaycuma, Devrek, merkez ve şu an Ereğli’de belediyelerimizin düzenlemiş olduğu festivaller var. Bu mevzuat oralarda yok muydu diye bu kaymakam beye sormak lazım.”
- 1983 Pulitzer Ödülü sahibi Alice Walker’ın siyahi bir kadının erkek egemen bir dünyada yaşadığı baskı ve zulümleri anlatan “Renklerden Moru” isimli kitabının “okuyucuların şikayeti” üzerine halk kütüphanelerinden kaldırıldığı ortaya çıktı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, yasak gerekçesini ve okuyucu şikâyetiyle bugüne kadar kaç kitabın yasaklandığını sordu.
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi, “İstanbul Senin” adıyla Yeşil Alanlarda Sanat Yapıtları Tasarımı düzenledi. Yarışmada heykeltıraşların eserleri jüri tarafından değerlendirilip Gülhane Parkı’nda sergilenecek. Yarışmaya başvuru yapan heykeltıraş Uygur Orhan da bir eserini kargoyla İBB’ye gönderdi. Nâzım Hikmet Ran’ın heykelini yapan Orhan, “Gönderdiğim kişi belgesini mail atmadığım gerekçesiyle bana heykeli erken gönderdiğimi ve depoda unuttuklarını söylediler” dedi. Yarışma sonuçlarının belli olmasının ardından hiçbir geri dönüş almayan Orhan “Jüri iyi ya da kötü bir yorum yapar. Her türlü eleştiriye açığım ve yorumları bekliyordum. Eserin birinci olması benim için önemli değildi. Sergilenmese de bir belediyeye hediye etmeyi düşünüyordum. Şimdi ise kırıp atmak geliyor içimden” diye konuştu.
- Selçuk Üniversitesi Tıp öğrencilerine Hekimlik Andını okumak yasaklandı. Hekimlik Andı’na yönelik sansür girişimi ve buna karşı evrensel hekimlik değerlerine sahip çıkan öğrenciler direnişe geçti. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri, üniversite yönetiminin “Sonuçları olur” tehtidlerine, sahne ışıklarını ve perdenin kapatılmasına rağmen Hekimlik Andı’nın Cenevre Bildirgesi’ne uygun aslını okudu, üniversite tarafından değiştirilp sansürlenmiş metni okumayı reddetti. Türk Tabipleri Birliği (TTB) öğrencilerin Hekimlik Andı’nı okuduğu videoyu, “Hekimlik Andı ve evrensel hekimlik değerlerine ısrarla sahip çıkan genç meslektaşlarımız sizlerle gurur duyuyoruz. Aramıza hoş geldiniz, mezuniyetinizi kutluyoruz” notuyla paylaştı.
- Pandemi döneminde evini kapatıp tiyatroya taşınan Küçük Salon’un işletmecisi Emre Tandoğan, ekonomik krizle birlikte hiçbir destek göremeyince yükü kaldıramadı ve sahnesini kapatmak zorunda kaldı. Oyunlarını başka sahnelere konuk olarak sürdüren Tandoğan, “Tek kişilik işler çok fazla hoşlanmadığım bir stil olmasa da mecburen bir ya da iki kişilik işler yapmak gerekiyor. Nakliye olmayacak bir iş tercih ediyorum mümkün olduğunca. Nakliye fiyatları uçmuş durumda. Elde ettiğiniz gelir nakliye masrafının çok üzerinde kalıyor. 100 kişilik bir salonda ayda 4 kere oynayacağımıza 250 kişilik bir salonda ayda 1 kere oynuyoruz ki bütün masraflar bir kereye insin ve olacaksa bütün seyirci potansiyeli oraya yüklensin” diyor. Ekonominin dışında aşırı bir popülerizm olduğunu gözlemlediğini belirten Tandoğan, “bence burada sanatın kendisi kaybediyor” diyor. Tiyatro yazarı Özen Yula ise, “Starların rol aldığı ve gösterişli dekor/kostüm kullanan ama bilet fiyatları yüksek oyunlar belirdi ana sahnelerde. Bu mekânlar prodüksiyon giderlerini yükseltince bu bilet fiyatlarına da yansıdı… Ama orada star dediğimiz oyuncular oynadığı için biletler satılıyor. Seyirci muhtemelen ‘gider sevdiğim oyuncuyu canlı görürüm’ diye oraya o parayı vermeyi tercih ediyor bir defalığına” diyor. Tiyatro eleştirmeni Bahar Çuhadar ise, günümüzde tiyatroların akıbetini şu sözlerle özetliyor: “Pandemi kısıtlamaları bittiğinde seyirci de tiyatroyu özlemişti ki salonların doluluk oranı umut vericiydi. Ama olumsuz gidişat bitmedi; döviz krizi patlak verdi, fiyatların durmaksızın yükseldiği bir döneme girdik. Hâlâ içinde olduğumuz bu ekonomik darboğaz özellikle bağımsız tiyatroların üretimini olumsuz etkiliyor. Çok küçük salonlarda tüm biletlerin satıldığı oyunlara rastlasak da orta ölçekli pek çok mekân artık salonu dolduramıyor ne yazık ki. Bilet fiyatları 90 TL gibi rakamlardan başlıyor ki bu fiyatlar bir tiyatro yapımını ‘kurtarmak’ için yeterli değil. Hâl böyle olunca topluluklar tek kişilik, az dekorlu, düşük maliyetli oyunlara yöneldi. Bağımsız tiyatrolar artan kira giderleri, hızla artan elektrik, doğalgaz maliyetleri ve azalan seyirci sayısı karşısında yaşam mücadelesi veriyor.”
- Muğla’da 19 yaşındaki Zehra Bayır, şarkı söylediği Muğla Milas’taki eğlence mekanında öldürüldü. Soruşturmada gözaltına alınan 7 kişiden 3’ü tutuklandı. Cinayetin nedeninin 50 bin liralık alacak olduğu iddia ediliyor. Muğla’nın Milas ilçesinde Zehra Bayır’ın ölümüyle ilgili 3 kişi tutuklandı. Konya’da bir simitçide çalışan 19 yaşındaki Bayır, madde bağımlısı olduğu belirtilen kardeşinin tedavi masraflarını karşılamak için 3 ay önce Milas’a gitti. Bir eğlence mekanında şarkı söyleyen Bayır, 24 Temmuz’da çalıştığı işyerinin havuzunda ölü bulundu. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı, 7 kişi gözaltına alındı. Şüphelilerden 3’ü tutuklandı, diğerleri ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Cinayetin nedeninin alacak meselesi olduğu iddia ediliyor. İddiaya göre işletme sahipleri Zehra Bayır’a toplu para vereceğini söyleyerek bu süre içinde ödeme yapmadı. Kardeşinin tedavisi için Konya’ya gideceğini ve yaklaşık 50 bin liralık alacağının olduğunu söyleyen Bayır ile işletme sahipleri tartıştı. Tartışmanın büyümesiyle sert bir cisimle Bayır’ın başına vuruldu ardından mekanın bahçesindeki havuza atıldı.
- Mardin ve Hakkari’de gösteri ve yürüyüşler, 15 gün boyunca yasak olacak. Valilikten yapılan açıklamada, halkın yoğun bulunduğu alışveriş merkezleri, kamu hizmeti görülen bina ve kuruluşların çevresi, umuma açık alanlar, istirahat ve dinlenme amacıyla kullanılan park ve bahçelerde sivil toplum kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzel kişiler tarafından düzenlenen eylem ve etkinliklerde, bu eylem ve etkinlikleri düzenleyenler ile çevrede bulunanların güvenliği açısından sakıncalar doğabildiği belirtildi. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile İl İdaresi Kanunu’nun ilgili maddesi hükümleri gereğince düzenlenecek her türlü eylem ve etkinliğin izne bağlandığı bildirilen açıklamada, şunlar kaydedildi: “İl genelinde valilik ve kaymakamlıklara 2 iş günü öncesinde yapılan müracaatlarda mülki amirlerin uygun göreceği etkinlikler hariç olmak üzere ilimiz genelinde gerçekleştirilebilecek açık ve kapalı yer toplantıları, yürüyüş, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, stant, imza kampanyası, çadır kurma, bildiri dağıtma, protesto eylemi gibi eylem ve etkinlikler ile bu eyleme destek vermek amacıyla eylem ve etkinlik düzenlemek için gelen araçların ve şahısların ilimiz sınırlarına girişlerinin, 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C Maddesi gereğince engellenmesi, ayrıca 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 7. ve 17. Maddeleri hükmü gereğince belirtilen konuların devam niteliğindeki her türlü eylem ve etkinliklerin il sınırları içerisinde 2 Ağustos Salı günü saat 00.01’den itibaren 16 Ağustos Salı günü saat 24.00’e kadar yasaklanmıştır.”
- Göç İzleme Derneği’ne 3 Haziran tarihinde yapılan operasyonda gözaltına alınan ve çıkarıldığı mahkemece “Örgüt üyesi” suçlamasıyla tutuklanan kurgusu Erhan Örs, tutuklu bulunduğu Silivri 5’Nolu Cezaevin’den arkadaşları aracılığıyla mektup gönderdi. Mesleki faaliyetlerinin suçlama konusu edildiğine vurgu yapan Örs, mektubunda cezaevi koşullarına da dikkat çekiyor. Kalem, kağıt gibi iletişim araçlarının geç ulaştığını mektubunda ifade eden sinema emekçisi Örs, meslektaşlarına dayanışma çağrısında bulundu. Örs’ün Silivri 5’Nolu Cezaevi’nden gönderdiği mektupta yer alan ifadeler şu şekilde: “Sevgili sinema emekçileri ve kurgucu arkadaşlarım. 05.06.2022 tarihinde evime yapılan baskınla gözaltına alındım. 8 gün süren gözaltı sürecinden sonra çıkarıldığım mahkeme tarafından tutuklanıp önce Metris Cezaevi sonra ardından da Silivri Cezaevi’ne getirildim. Sizlere ulaştırmak istediğim bu mektubun gecikmesi; kalem ve kağıda geç ulaşmamızdan kaynaklıdır. Hakkımdaki suçlamaların büyük bir kısmı hiçbir alakamın olmadığı bir dernek ile ilgili. 2018 yılında çalıştığım bir belgesel ve belgeselin yönetmeninin dernek üyesi olması beni de dernek üyesi yapmış. Hazırlanan 40 sayfalık emniyet ifadesinin 35 sayfası derneğe ilişkin soruların olduğu kopyala-yapıştır şekilde hazırlanmış, absürt suçlamalar. Kalan 5 sayfa ise çalıştığım işler ve bu işlerin ödemeleriyle ilgili. Söz konusu suçlamaya ilk atıf yukarıda bahsettiğim belgesel ile ilgili. Belgeselin içeriğine ait suçlayıcı ifadeler ve bu ifadelere istinaden tarafıma suç isnadı yapılmaktadır. Bu belgeselden aldığım ödemeler de suç kanıtı olarak gösterilmektedir. Daha önce bir kurgucunun böyle bir durumda cezai olarak suçlandığı bir örnek bilmemekle beraber bu suçlamayı da reddediyorum. İkinci olarak; 2019’da uygulayıcı yapımcı olarak çalıştığım bir film projesinde gösterdiğim para transferleri ile suçlanıyorum. Bu transferin film için gönderildiği ortadadır. Ayrıca bu kişiler, sinemacı oldukları ayan beyan ortada sektör emekçileridir. Bunlar dosya ile ilgili asıl suçlamaları oluşturmakla birlikte; hazırlanan 40 sayfalık raporda geçen bazı akıl almaz ayrıntılarda bulunmakta. Bunlardan birisi, 2015’te çalıştığım başka bir belgesel projesi olan “Çırılçıplak” adlı filmin, “Bakır” belgeselinin yasaklanması üzerine gelişen gösterim boykotuna neden katıldığı sorusunun tarafıma yöneltilmesidir! Filmin yönetmeni, yapımcısı belli ve dışarıda iken bu sorular bana suçlama olarak yöneltildi. Bu mektubu, dayanışmamızın bir üyesi olarak, yaşanan süreci ve ithaf edilen suçlamaları, sinema çalışmalarını detayları ile benden öğrenmenizi istediğim için yazıyorum. Ayrıca sinema üzerinde gelişen sansür, baskı ve yasaklamalara karşı direnişte fayda sağlayacağını, dayanışma ruhu yaratacağını umarak da bitiriyorum. Tüm sinema emekçilerine ve Kuda üyelerine sevgi ve selamlarımla. Erhan Örs, Silivri 5’Nolu Cezaevi”
Emniyet ifadeleri sırasında 22 kişi, “Örgüte finansman sağlamak” iddiasıyla suçlandı. Emniyette ifade işlemleri sırasında GÖÇİZDER’in sığınmacılarla ile ilgili hazırladıkları raporlar, 1990’lı yıllarda yaşanan köy boşaltmaları sonucu göç ettirilen gayrimüslimler ile Kürtlerin maruz kaldıkları hak ihlallerini ve 2015 yılında yaşanan çatışmalar sonucu göç etmek zorunda bırakılan yurttaşlar ile kadınların yaşadıklarının yer aldığı çalışmalar olan 3 kitap suçlama konusu yapıldı. Ayrıca emniyet sorgusunda gözaltındaki kişilere, “Bu kitapları hazırlamak için kimden talimat aldınız?” şeklinde sorular yöneltildi ve bu kitapların “Devleti aşağılama” amacı taşıdığı iddia edildi. bu suçlamaya gerekçe yapıldı.
Sanat alanının yasaklarla sarsıldığı Temmuz ayında ülkeyi yönetenler tek tek yasaklamalara doymayarak festivalleri toptan yasaklayarak onlarca sanat insanını mağdur ettiler. Ekonomik krizin vurup geçtiği dar gelirli halk kesiminin sanat etkinlikleriyle buluşacağı festivaller öncelikle programlarına müdahale, festivalde satılması muhtemel kitapların yasaklanması, alkol gibi gerekçelerle yasaklamalara uğradı. Hiçbir geliri kalmayan sanat alanı sinema ve tiyatro alanlarının kapılarına kilit vurmaya hazırlanıyor. Kimi salon sahiplerinin salon girişlerini çay-kahve salonu yaparak, fal baktırarak ayakta kalma çabaları da fahiş elektrik faturalarıyla çıkmaza girdi. Yasaklar ve ekonomik krizin sanat alanında önümüzdeki günlerde büyük çöküşlere yol açması bekleniyor.