Yaşam Kaya
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfının (İKSV) 50’nci yılı şerefine, 27 ve 28 Haziran akşamları, İstanbul’daki Zorlu Performans Sanatları Merkezinde (PSM) Anne Karenina bizlerle buluştu. Bu çarpıcı gösteride bulunmak Covit-19 salgını sonrası muhteşem bir duyguyu kalbimizde uyandırdı. Bale, en son 2019 yılında, salgın öncesinde izlediğimiz Rus Tiyatrosu mantalitesini yeniden gözlerimizin önüne getiriyor.
Koreografisi Christian Spuck’un, sahne tasarımı ise Christian Spuck ile Jorg Zielinski’nin imzasını taşıyan Anna Karenina, iki saati aşan farklı bir görsellikteydi. Danslarıyla, müzikleriyle, Tolstoy’un tarihi ölümsüz romanına sadık kalan yönetmen, tüm uyarlamasıyla kurguda heyecan verici noktalar oluşturmuş.
Eser, 1870’lerin Rusya’sında, toplumun üst sınıfına mensup kimseler arasında yaşanan birbirinden bağımsız iki aşk macerasını anlatır. Olaylar Moskova’da, Sant-Peterburg’da ve asilzadelerin yazlık malikanelerinde geçer. Romanda dürüst bir evliliğin mutluluğu ile yasak bir ilişkinin düş kırıklıkları karşılaştırılır; sadakat, tutku, kıskançlık gibi temalar işlenir; bir yandan da o dönemde Rusya’da kadınların durumu, eğitim reformu gibi konular dile getirilir.
Tolstoy, ‘Anna Karenina’da 19. yüzyıl Rusya’sındaki evli bir kadının yasak aşkını anlatmamıştı, zamanın Rus toplumunu gerçekçi bir değerlendirmeyle gözler önüne sermişti. Yani tipik mutsuz Rus karakterlerinin ruhunu yansıtmıştı bizlere.
Balenin koreografı Christian Spuck, Tolstoy’un eserini tablolara bölerek sahneliyor. Her tabloda eserin farklı bir bölümü var. Anna Karenina’nın kendini bir trenin altına atarak intihar etmesine kadar süren tablolar karşımızda. Anna Karenina’nın karşılaştığı “ahlak” ve “iki yüzlülük” sahteliği karşısında halen içinde bulunduğumuz dünyada bile bu olayları birebir yaşıyoruz.
Zürih Balesi’nin Anna Karenina dekoru gayet muhteşem. İnsanı sadece dansçı Katja Wünsche üzerine yoğunlaştıran oyunun tüm öğeleri hepimizi sahneye bağlı tutuyor. İntihara giderken akılları altüst eden duygusallık öylesine keskin biçimde kalbimize doğruyor ki; başdansçı Wünsche gösteride çok iyi parlamış. Sahnenin arkasına çekilen perdeden akan görüntüler hikayenin anlatımını desteklemiş. Gösterinin kostümleri dönemi kusursuz aktarıyor. Bale danstan çok bir anlatımın yansıması. Özellikle müziklerin Rusya’yı, Anna Karenina dönemini anlatması çok büyük bir zevk. Katja Wünsche, Sergei Rachmaninov, Witold Lutoslawski, Sulkhan Tsintsadze… balenin tamamında yönetmenin istediği o trajedinin uyumuna birebir sadık kalarak danslarını sergiliyor. Rusça şarkılarda Mezzosoprano Siena Licht Miller olayın duygusal çatışmasını harika bir ahenge sürüklemiş.
Ahlak nedir? Aşkı reddeden toplum mutlu olabilir mi? Bu soruların cevabını oyunun tamamında bulurken, Rus toplumunun mutsuz, çürümüş yapısını Tolstoy’un dahice kaleminden izliyoruz. Devasa sahnede olağanüstü bir çalışma örneği olan Anna Karenina sahne dünyama yepyeni renkler kattı!