Dikmen Gürün
Tiyatro, insanı duygusal ve düşünsel anlamda besleyen bir değerler bütünü. Boyut katıyor hayatlara. Yapısı gereği sürekli sorguluyor… Süreci özümseyemeyen ve sanata, sanatçıya ısrarla dürbünün tersinden bakmaya yeltenen siyasal düzenler ise kaçınılmaz olarak bu sorgulamada sınıfta kalıyor. Çünkü sanat, böylesi bir curcuna ile bağdaşmıyor.
NEDEN 65 YAŞ SINIRLAMASI!
Aşağı yukarı 10 gün önce Öznur Oğraş Çolak’ın bu sayfada çıkan “Sanatçının Yaşı Olmaz” başlıklı yazısını okudum şaşkınlık içinde. Aslında şu ortamda hiçbir şeye şaşırmamak gerekir ya, neyse… Ben yine de şaşırdım: Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü’nün 65 yaşını dolduran sanatçıların sahneye çıkamayacağına dair aldığı karardan söz ediyor yazı. O nedenle de 4 Şubat’ta 65 yaşını dolduran Metin Belgin’e yıllardır başarıyla oynadığı “Kontrabas” oyununda artık sahneye çıkamayacağı bildirilmiş! Nedir bu iktidarın “65” yaşla zoru? Bu sınıra dayanan sanatçılara “İnin sahneden aşağı” diyorlar! Neden? Memur mudur sanatçı? Sanatın yaşı mı olur? Sanatçının yaşı mı olur?
Hayır, olmaz. Sanatçının yaşı olmaz… Yıldız Kenter “Kraliçe Lear”i oynarken 81 yaşındaydı… Genco Erkal 80 yılı geride bıraktı ve yıllardır sevdalandığı Nâzım Hikmet’in, Ahmed Arif’in dizeleriyle buluşturuyor bizleri… Haldun Dormen 90’larında dolaşıyor, “Cimri” ile gönülleri fethetmeye devam ediyor… Müjdat Gezen pırıl pırıl tiyatro sahnesinde… Rutkay Aziz, Taner Barlas “Adalet Sizsiniz” diye sesleniyorlar sahnelerden 80’e merdiven dayamış olmalarına rağmen… “Amadeus”un başarısında 65. yaşını birkaç yıl önce doldurmuş olan Selçuk Yöntem’in payı yadsınamaz… Daha pek çok isim sayabilirim Göksel Kortay’dan Suna Keskin’e… Ian Holm 1997’de İstanbul Tiyatro Festivali’nde “Kral Lear” ile harikalar yaratırken 66 yaşındaydı… Jeanne Moreau, Rumeli Hisarı Sahnesi’nde “Işığın Oğulları ile Karanlığın Oğullarının Savaşı”nda oynarken 81’indeydi. Isabelle Huppert 67 yaşında ve “Vişne Bahçesi”nde başrol oynuyor şu günlerde Theatre de L’Europe-Odeon’da…
Evet, uzun sözün kısası, Devlet Tiyatrosu sanatçıları birleşerek bu anlamsız “65 yaş” kararının masaya yatırılmasını ve bir kez daha değerlendirilmesini sağlayacaklardır diye umuyorum.
BASAD’DA YAŞANAN ÇİRKİNLİKLER
Peki, Bakırköylü Sanatçılar Derneği’nin (BASAD) orada yıllardır sanat faaliyetleri yapan, her yaş kuşağına seslenen bu kuruluşun, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın emriyle paldır küldür boşaltılmasına ne demeli? Öznur Oğraş Çolak’ın “Sanat Sokağa Atıldı” başlıklı yazısında belirttiği gibi, BASAD’a yıllardır ruh katmış olan, oraya emek vermiş ve vermekte olan onca sanatçının; Tarık Akan’dan, Adile Naşit’ten, Münir Özkul’dan Ayşen Gruda’ya bu toplumun el üstünde tuttuğu sanatçılara ait portrelerin, afişlerin yerlerde sürünmesi, müzik aletlerinin, antika eşyaların hoyratça toparlanması ve özensizce Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’ne taşınmasına ne demeli? Yakıştı mı? Aynı özensizlik kuşkusuz Leyla Gencer adını taşıyan bu mekânda da sürmüştür… Yazık… Zeynep Oral durumu ne güzel özetliyor “Vurun Sanata! Vandallık ve Zam!” başlıklı yazısında.
SANAT VE ELEKTRİK FATURASI
Evet, bir de “zam” kâbusu dikildi özel tiyatroların karşısına! Bugün Moda Sahnesi, yarın bir başka özel tiyatro! Faturalarını ödeyemeyen özel tiyatrolar kapanacak mı? Onu mu istiyor acaba iktidar? Olabilir. Çünkü sanatla hiçbir bağları olmadığı gibi, bu alanda bilgi sahibi de değiller. Moda Sahnesi, Baba Sahne, Oyun Atölyesi ve diğerleri ne yapacaklar, nasıl açacaklar perdeleri? Baba Sahne yöneticisi Nilgün Kurt, “Gişe gelirinin son fatura zamlarını karşılaması imkânsız” derken Oyun Atölyesi yetkilileri de haklı olarak tiyatronun ticarethane olmadığını vurgulamışlar. Moda Sahnesi kurucularından Selçuk Aydoğan gerekirse mum ışığında oynayacaklarını söylemiş. İyi demiş. Biz de gider mum ışığında izleriz oyunları keyifle. Zaten şunun şurasında 1800’lerin sonlarında başlamadı mı sahnede elektrik ışığı kullanılmaya! 2022’de dönüş yaparız o günlere… Diyeceğim, tiyatro hep var olacak…