Amy Chan
Çeviren: Tolgahan Ener
Özet
Işık tiyatroda önemli bir görsel unsurdur ancak dramatik tiyatroda metinlere tabi olmaya devam eder. Postdramatik tiyatro kavramının gelişmesiyle birlikte ışığın tiyatrodaki olanakları, özellikle de ışığın müzikalitesi ortaya çıkar. Bu yazıda ışık, müzik ve tiyatro arasındaki karşılıklı ilişkiyi ve aynı zamanda bir kavram, model ve yöntem olarak ışığın müzikalitesinin tiyatro kavramının genişletilmesindeki rolünü, tiyatro, performatif enstalasyon ve Kanton opera yapımlarının yaratıcı süreç ve çalışmalarının gözden geçirilmesi ve üzerine düşünülmesi yoluyla inceliyorum. Türdeş alanlı ve çapraz-medya yaklaşımıyla ışığın müzikalitesine dönük deneysel keşif tiyatro ve müziğin çağdaş tiyatrodaki ilişkisini yeniden düşünmemizi sağlayacak.
Anahtar Kelimeler: Lehmann, postdramatik, Appia, Robert Wilson, Notes on Light, Morbid Anatomy, Philip Glass, The Fable of the Ungrateful Wolf, Memento Mori
Müzik, Tiyatro ve Notes on Light [Işık Üzerine Notlar]
Notes on Light, Finlandiyalı besteci Kaija Saariaho tarafından 2006 yılında bestelenen bir çello konçertosudur. Bestecinin solo çellisti ve uzun süredir birlikte çalıştığı Anssi Karttunen, dünya prömiyerinden önce bu parça hakkında şunları yazmıştır:
“Solist sadece Notes on Light‘ın kahramanı değildir. Ayrıca orkestranın haklarını savunmak, bunun için savaşmak, liderlik etmek, iş birliği yapmak ve bazen orkestraya itaat etmek zorundadır. Bütün bunlar, Notes on Light’ı bizi ışığın tam kalbine götürebilecek zengin bir yolculuk haline getiriyor.”
Tiyatroda ışık vazgeçilmezdir. Performansın görsel imgeleri ancak ışığın varlığı ile algılanabilir. Ancak ışığın ayrı bir performans bileşeni olarak önemi, elektrikli aydınlatma ekipmanı, aydınlatma kontrolü ve aydınlatma tekniklerindeki büyük teknolojik gelişmelerle bağlantılı olarak aydınlatma tasarımının ayrı ve değerli bir disiplin olarak gelişmesiyle, ancak yirminci yüzyılın başlarında fark edildi (Bergman 346).
Tiyatro aydınlatmasının gelişimi, dramatik tiyatronun en parlak dönemiyle de yakından ilişkilidir. Bu nedenle, çoğunlukla bu dönemde geliştirilen tiyatrodaki ışık estetiği, dramatik tiyatronun estetik mantığını takip eder. Işık metinlere, olaylara, karakterlere ve dramatik eylemlere tabidir. Genellikle performansların metinleriyle, oyunculuğuyla, hareketi ve müziğiyle senkronize veya uyumlu hale getirilir. Tiyatroda ışık çoğunlukla işlevsel, temsili, atmosferik ya da illüzyon yaratmaya yöneliktir.
Çağdaş tiyatro 1960’lardan bu yana yavaş yavaş temsili gerçekçilikten uzaklaşmış olsa da, bir sahne bileşeni olarak ışık estetiğinin önemi, özellikle kurumsal düzeyde baskın ve oldukça etkili olmaya devam ediyor bugünlerde. Çalışmasında ışık odak noktası olmasa da, Hans-Thies Lehmann’ın Postdramatic Theatre [Postdramatik Tiyatro] adlı kitabında, postdramatik tiyatronun belirli estetik özellikleri, bilhassa metnin baskınlığına meydan okuyuşu ve hatta reddedişi, çağdaş performanslarda ışığın önemine yeni bir ışık tuttu.
Lehmann, “Tiyatronun post-dramatik biçimlerinde, sahne metni (eğer metin sahneleniyorsa) toplam kompozisyonda yalnızca bedensel, müzikal, görsel vb. bileşenlerle eşit haklara sahip bir bileşendir”, der (46). “Kelime, anlam, ses, jest vb. ile oluşturulan bütüncül bir kurguya sahip estetik tiyatro kompozisyonunun kendini algıya sunan bütünlüğü artık yoktur” (56). Işık, metin de dahil olmak üzere diğer teatral araçlarla eşit haklar elde ederken, dramatik tiyatronun sözmerkezci hiyerarşisinden kurtulur ve bağımsız bir sanat alanı olma potansiyeline ulaşır. Böylece genel olarak tiyatronun potansiyelini geliştirir.
Postdramatik tiyatro çalışması, tiyatronun müzikalitesini de ön plana çıkarmaktadır. Postdramatic Theatre adlı kitapta alıntılanan Eleni Varopoulou’ya göre, tiyatroda müzikalite “müzik ve müzik tiyatrosunun açıkça görülen rolüyle ilgili değil, daha ziyade başlı başına tiyatronun bir müzik olarak değerlendirildiği daha derin bir fikridir”. Postdramatik tiyatroda müzikalleştirme sadece dili değil, tüm teatral araçları ilgilendirir (Lehmann 91). Bu durum tiyatroda ışığın müzikalleştirilmesinin ve müzikalliğinin potansiyelini ima eder. Aslında, tiyatroda Adolphe Appia’nın tabiriyle “müzik ve ışık arasındaki gizemli yakınlık” üzerine uzun zamandır düşünülmüştür (Appia ve Beacham 51).
Video 1
Işığın potansiyelinin görülebildiği, Adolphe Appia—Visionary of Invisible [Görünmez Vizyoner] belgeselinin fragmanı
Farklı duyular üzerinde çalışılsa da hem tiyatroda hem de müzikte ışık zamana dayalıdır. Her ikisinde de soyut, dilsel ve sözmerkezci olmayan, böylece kendilerini herhangi bir metin hiyerarşisinden kurtaran bir potansiyel mevcuttur. İkisi de esnek ve potansiyel olarak polifonik ortamlardır, bu da onlara metnin ötesinde performans gösterme kapasitesi verir (Roesner 34).
Işık ve müziğin yakın ilişkisi çeşitli tiyatro eserlerinde bulunabilir; Adolphe Appia’ya ait ritmik uzamın senografik[ii] yapıtları ve Robert Wilson’ın sahne kompozisyonu dikkate değer örneklerdir. Diğer yandan, ışığın müzikalitesi ve tiyatro üzerindeki etkilerine odaklanan derinlemesine çalışmalar ve tartışmalar hala nadirdir.
İlerleyen bölümlerde, farklı türlerdeki özgün yapımlarımdan üçünün yaratıcı süreçlerini ve işleyişini gözden geçirecek ve üzerine düşüneceğim. Böylece ışık, müzik ve tiyatro arasındaki karşılıklı ilişkiyi ve ışığın müzikalitesinin olanaklarını tiyatro ve çağdaş tiyatroda ışık kavramlarının genişletilmesi açısından bir yöntem, model ve kavram olarak keşfedeceğim ve inceleyeceğim.
Morbid Anatomy [Hastalıklı Anatomi] (2016)
Video 2
Morbid Anatomy (2016). Kaynak: Drama Collaboratory
Morbid Anatomy, lokal bir eğitim hastanesinin faal bir patoloji öğretim laboratuvarında mekana özgü bir ışık enstalasyon performansıydı (2016). Bu çalışmadaki keşifler iki yönlüydü; hem sanatsal bir perspektiften dramatik tiyatroda yerleşik ışık estetiğini, hem de tıbbi hümanist bir perspektiften tıp ve insan arasındaki gerilimi eleştirel bir incelemeye tabi tuttu. Performansta müzik, metne ve temsil estetiğine ayrıcalık tanıyan dramatik tiyatronun sınırlarını aşmak için (ışıkla sınırlı olmayan) ana yaratıcı stratejiydi.
Performansın temel yapısı, metin ve sahneler yerine, gerçek hayattaki patoloji prosedürlerine göre inşa edildi. Her bir “prosedür” için ışık, ilişkili görsel imgeler ve ses yaratımın temel ilham kaynaklarıydı. Metinler daha sonra oluştu. Performansa hükmeden bir senaryodan ziyade yapım ekibine kavramsal bir referans ve iletişim aracı olarak işlevlendi. Metin daha sonra müzikal olarak akustik öğelere dönüştürüldü ve ışık, ses, mekan ve performansla etkileşime giren teatral araçlardan yalnızca biri haline geldi. Örneğin, Numune başlıklı bir “prosedür”de, insan dokusu içeren patoloji örneklerinin kayıt barkodlarını taramak için kullanılan lazer tarayıcının (bir aydınlatma cihazı) kırmızı lazer ışını ve akustik bip sesi, ana performans bileşenleri olarak kullanıldı. İnsanların nasıl insanlıktan çıkarıldığına ve tıbbi sisteme kodlar olarak nasıl girdiğine dair bir eleştiri ışık ve ses aracılığıyla ortaya kondu.
Lazer tarayıcının ışık ve akustik elementi, çok sayıda numune şişesiyle etkileşime giren kırmızı lazer ışınının görsel görüntüleri, laboratuvar alanı ve sanatçılar, masa yüzeyi ile etkileşime giren şişelerin sesleri, sanatçıların ritmik olarak tekrar eden hareketi ve müzikal olarak yapıbozuma uğratılan metinle birlikte Steve Reich ve Philip Glass’ın ilk eserlerine gönderme yapan minimalist bir müziğe dönüştürüldü. Minimalist müziğin ayırt edici özelliği olan uzun süreli tekrarlayan ritmik kalıp, performans bağlamında mekanize bir atmosfer yarattı ve tıbbi sistemin insanlıktan çıkmış ve endüstrileşmiş sürecinin anlamsal düzeyde bir eleştirisi işlevi gördü.
Philip Glass’ın erken dönem çalışmalarının ayırt edici özelliği olan eklemeli ve döngüsel süreçler; lazer tarayıcı, numune şişeleri ve yapısı bozulmuş metinlerin ritmik kalıbına yerleştirildi. Bu ritmik kalıp aracılığıyla, zaman manipüle edildi ve (neredeyse) zamansızlığa doğru genişledi ve anlatı merkezli performansta hayal edilemez olan farklı bir algısal deneyime yol açtı. Göreceli olarak düşük bilgi içeriği ile birlikte uzun süreli tekrar, ışık ve performansın algılanması ve yorumlanması için bir açıklık yarattı. Yapısal düzeyde, minimalizmin kompozisyon yapısı aynı “prosedür” içinde ışık ve diğer teatral araçlar arasında tutarlı bir biçim oluşmasına izin verdi.
Diğer “prosedürler”, benzer bir müzikal konsept ve kompozisyon süreci izlenerek yaratıldı. Farklı “prosedürler” oluşturulduktan sonra, performansın genel akışını oluşturmak için tekrar müzikal olarak düzenlendiler. Laboratuvarın farklı aşamalarındaki her “prosedür”ün geçişi sırasındaki karanlık, uzun ara, sessizlik ve hem icracıların hem de seyircilerin hareketlerinin hızı da dikkate alınmış ve müzikal olarak işlenerek müzikal akışın temel parçalarını oluşturmuştur. Tüm performanstaki genel enerji akışı, tempo, ışığın yoğunluğu ve dinamikleri ile diğer teatral araçlar bir müzik kompozisyonu gibi bir arada düzenlenmiştir. Işık ve performansın dramaturjik yapısı da bu müzikal kompozisyon aracılığıyla ortaya çıkarılmıştır.
Müzik ayrıca yaratıcı süreci ve prova sürecini pratik düzeyde destekledi. Işık ve performansın uygun tempo ve ritim kalıplarını aramak ve aynı zamanda provalara yardımcı olması için bir metronom kullandım. Bir müzik aleti çalma alıştırması, ışıkla prova sürecinin metaforu ve yöntemi haline geldi. Kendisi de bir piyanist olan dramaturg/yönetmen yardımcısı, her Numune “prosedürünün” ritmik kalıbını belgelemek için müzik notasyonları yaparak yardımcı oldu.
Memento Mori: Sonata for Light [Öleceğini Hatırla: Işık İçin Sonat] (2017)
Video 3
Memento Mori: Sonata for Light, çağdaş fotoğrafçılığa odaklanan bir sanat galerisinde sergilenen performatif bir ışık enstalasyonuydu (2017). İş enstalasyon olarak sunulsa da yaratıcı konsept, her döngüde sekiz dakika on beş saniye süren ve galerinin açılış saatlerinde tüm sergi süresi boyunca tekrar eden uzun süreli bir performans çalışmasıydı.
Fotoğrafta ışık çok önemlidir. Işık olmadan hiçbir fotoğrafik görüntü var olamaz. Roland Barthes’ın fotoğraf üzerine yazdığı etkileyici bir yazı olan Camera Lucida [Aydınlatılmış Oda]’da zaman ve ölüm fotoğrafın altında yatan değişmez temalardır. Barthes, beğendiği fotoğrafların “klasik bir sonat tarzında inşa edildiğini” de belirtir (27). Işık ve fotoğraf galerisi arasındaki bir diyalog olan enstalasyon; ışık, müzik, zaman ve ölüm üzerine derin bir tefekkürdür. Işığın müzikalitesi, özellikle sonat formunu referans alarak enstalasyonun anahtar konsepti, ilhamı, yapısı ve başlığı haline gelir.
Seyirciler dikdörtgen galeri alanına girdiklerinde etrafa sıcak, difüze bir ışık saçan altı adet tungsten ampul bulacaklardı. Bu ampuller ya yukarıdan sarkıyor ya da ışık standlarında, bir masa lambasının abajuru içinde ya da bir kumaş ışık gölgeliğinin altında duruyordu. Ayrıca, tripodlarda lensleri çıkarılmış ve küçük bir tungsten halojen veya beyaz LED spot lambaları ile değiştirilmiş üç kamera vardı. Kameralar görüntüleri oluşturmak için ışık almıyorlardı, bunun yerine kendileri ışık yayıyordu. Ortada, tek kişilik yatak/tabut büyüklüğünde dikdörtgen beyaz bir ışık kutusu vardı. Kutunun üzerinde hareketsiz ve sessizce duran ünlü ölüm maskesi L’Inconnue de la Seine [Seine Nehri’nin Bilinmeyen Kadını]’nin alçı bir kopyası vardı. Uzak uçta, girişten uzakta, duvara karşı ve kumaş gölgelikli stand lambasının yanına, ölüm maskeli ve üç kameralı söz konusu kutuya bakacak şekilde tek kişilik bir koltuk yerleştirildi. Zemin ince gri granit parçalarıyla doluydu.
Işığın müzikalitesinin ana yapısı sonat idi fakat ışığın ve müziğin doğrudan-birebir- çevirisinden kaçınmam gerektiğinin fazlasıyla bilincinde ve farkındaydım. Bunun yerine, ışığın müzikalitesinin gelişimi için sonat formunun özünü çıkardım: iki zıt temanın etkileşimi veya dört bölümlü sergi-gelişme-yeniden sergileme-koda(kapanış) yapısına gömülü iki parçalı bir tonal yapı.
Tungsten ampullerin difüze sıcak ışığı ile küçük boyutlu tungsten halojen ve beyaz LED spotların keskin, parlak ve yumruk benzeri spot ışıkları iki zıt tema haline geldi. Her bir tungsten ışığı minimalist müziği andıran bir tarzda, farklı döngü sürelerinin farklı tekrarlayan ritmik kalıpları üzerinde sürekli değişen bir yoğunlukta ışık yayar. Bazıları nefes alır gibi yavaşça açılır ve yavaşça söner. Bazıları yavaşça açılır ve aniden söner. Bazıları aniden ışık yayar ve yavaşça kısılır. Aynı anda, küçük spot ışıkları üç kameranın deklanşörünün açılıp kapanmasının mekanik ritmik sesiyle birlikte farklı sabit aralıklarla kendiliğinden yanıp söndü.
Sonatın dört bölümlü yapısı, “ışık için sonat”ın her bir döngüsünün tutarlı biçiminin ve yapısının temeliydi. Her döngü, biri kumaş avizenin altındaki ışık standında ve diğeri ölüm maskesinin üzerinde asılı olan iki tungsten ampulün bir diyaloga giriyormuş gibi kabaca 180 derece zıt bir döngüde yanıp söndüğü bir “sergi” bölümüyle başladı. Diğer tungsten ampuller ve projektörler, kamera deklanşör sesleri ile birlikte gelişme bölümüne katıldı. Yeniden sergileme bölümünde, “sergidekine” benzeyen iki tungsten ışık konfigürasyonu geri döndü.
Döngü, beyaz ışık kutusunun soğuk beyaz floresan ışık tüpleriyle ani bir şekilde bir defa aydınlatılması, ardından genel bir karartma ve 10 saniyelik sessizlikten oluşan bir koda ile sona erdi. Sonra başka bir döngü başladı.
Döngünün yatay, zamansal ve dinamik gelişimini testle deneyerek bulmak yerine ayrıntılı olarak inşa etmek için, ışık ve sesin yatay zamansal gelişiminin dahil olduğu bir “eser” bestelendi. Bu “ışık eseri”nde, müzik notaları, porte ve nota anahtarı yerine, bestelenen ve müzikal olarak düzenlenen ışıkların ve deklanşör seslerinin yoğunluğu ve temposu vardı.
Bu yatay zamansal ışık anlayışı, dramatik tiyatrodaki aydınlatma tasarımında olduğu gibi ışığın dikey zamansallık açısından, anlık bir görüntünün oluşumuna odaklanmak için yaratıldığı, ışık bileşimindeki değişikliklerin yalnızca önemsiz geçici geçişler olarak yorumlandığı birçok ışık sanat eserindeki aydınlatma tasarımı geleneğiyle tam bir tezat oluşturuyor. Müzikal kompozisyondaki yatay zamansallık kavramından hareketle ışıktaki geçişler, dönüşümler ve değişen dinamikler eserlerin odak noktası haline gelir ve ışığın müzikalitesini ortaya çıkarır.
Söz konusu müzikalitenin inşasında uzam da önemliydi. Her ışık tekrarlayan ritmik bir düzende olmasına rağmen ışığın farklı fiziksel konumları, yönleri ve renk sıcaklıkları, uzamdaki nesneler ve değişen yoğunluk ve zamanla birlikte ışığın ve gölgelerin sürekli dönüşümünü, genel ışık yoğunluğunu ve uzamın dokusunu yarattı. Işık-gölge-uzam, bazı durumlarda nispeten sessiz ve statikti. Bazen de dinamik, tempo ve tını çeşitliliği olan bir müzik parçası gibi şiddetli bir şekilde agresif hale geldi.
Seyircilerin varoluşunu içeren ek bir müzik katmanı inşa edildi. Bu enstalasyonda belirlenmiş tek bir duruş noktası yoktu. Seyirciler eseri izlerken hareketsiz durmayı, hareket etmeyi veya kanepede oturmayı seçebilirlerdi. İzleyicilerin galeri alanı içindeki fiziksel varlığı, keyfi hareketi ve ince taş zeminde hareket eden ayak seslerinin yarattığı ses, minimalist ışık-gölge-mekanla ve ses kompozisyonuyla etkileşime girdi ve onları değişikliklere uğrattı, böylelikle farklı durumlarda “müzik parçasına” büyük bir dinamizm ve canlılık kattı. Enstalasyonun müzikal kompozisyon yapısındaki farklı katmanları sayesinde, ışık otonom hale getirildi ve başlı başına bir icracı haline geldi.
The Fable of the Ungrateful Wolf [Nankör Kurt Masalı] (2019)
Video 4
The Fable of the Ungrateful Wolf, Performans Çalışmaları Uluslararası Yıllık Konferansı (2019) çerçevesinde Calgary Üniversitesi blackbox tiyatrosunda sahnelenen bir ışık enstalasyonu-Kanton opera performansıydı.
Morbid Anatomy ve Memento Mori: Sonata for Light adlı yapımların aksine bu ışık performansı, geleneksel Çin sanat formunun geleneğini sıkı bir şekilde takip eden metinlerden ve müzikal yapıdan oluşan bir Kanton opera metnine dayanıyordu. Bu nedenle ışığın müzikalitesinin rolü, eserin özgün yaratımı ve yapılandırılmasından sınırların kırılmasına ve farklı bir sanat formu ve estetiği ile çarpıştırılmasına doğru kaydı.
Soluk fonuyla bir blacbox tiyatrosunun boş sahnesinde iki Kanton opera sanatçısı, seyirciler tarafından tamamen görülebilen ve senografinin bir parçasını oluşturan tungsten ışık kaynağına sahip sekiz adet masa lambasıyla çevrili bir alanda performans sergilediler. Işık sanatçısı/icracı (kendim) sahnenin bir tarafında, masa lambalarından oluşan çemberin dışındaydı ve yine seyirciler tarafından görülebiliyordu. Çağdaş kostümlü ışık sanatçısı/icracı, bir aydınlatma konsolu ile ışığı sahnede canlı olarak kontrol etti ve aynı zamanda Kanton opera metninde bir rol oynadı.
Işığın bu eserdeki müzikal kompozisyon yapısı, geleneksel Kanton operasının müzik yapısıyla senkronize ve uyumlu hale gelmek yerine esas olarak tekrarlayan ritmik kalıplardan oluşan, ancak tempo ve dinamiklerde ince varyasyonlar içeren ve onu daha organik ve daha az düzenli hale getiren minimalist müzikten esinlenmiştir. Işığın müzikalitesi, eski Çin şiirlerinin geleneksel ölçü ve kafiyelerinden tarihsel olarak geliştirilen Kanton operasınınkiyle büyük bir tezat oluşturuyordu. Kanton opera sanatçılarının icrasıyla, ışık sanatçısının kendisiyle ve uzamla etkileşime giren ışığın farklı fiziksel konumları, yönleri ve yoğunluğu; uzamı ve performansı müzikal bir yapıya dayalı olarak farklı ışık ve gölgelerle sürekli dönüştürmüştür. Aynı zamanda hikayeyi ve sahnedeki performansı birlikte seslendirmiş, yorumlamış ve eleştirmiştir.
Işığın teknolojik yönü de ışığın müzikalitesini ve performansı modellemede rol oynadı. Işık konsolu, bilgisayar tabanlı bir ışık yazılımı ile esas olarak müzik kesitlerini manipülasyon kapasitesiyle, canlı müzik performansı için tasarlanmış bir MIDI müzik kontrolörü birleşimiydi. Kontrol sisteminin örnekleme (sampling) kapasitesi, doğaçlama performansta daha fazla esnekliğe ve ışığın müzikalitesinde yaratıcılığa imkan verir. Canlı performansta ışık ve Kanton opera performansı arasında daha güçlü dinamiklerin oluşmasını sağlar. Performanstaki ışığın genel müzikalitesi, geleneksel sanat formuyla sürekli bir diyalog ve gerilim yarattı ve tüm performansı polifonik bir kompozisyona dönüştürdü. Hayal gücünü ve hem geleneksel performans hem de ışık kavramlarını genişletti.
Işık ve Tiyatronun Müzikalitesi
Üç farklı türdeki yapıtın yaratıcı süreçlerinin ayrıntılı incelenmesiyle, ışığın müzikalitesinin çağdaş performans ve performatif enstalasyondaki potansiyelleri gözden geçiriliyor. Müzikalite, bir kavram, model ve yöntem olarak hareket eden müzik sayesinde ve özellikle minimalist müziğe atıfta bulunularak ışıkla/ışıkta yaratılır.
Işığın müzikalitesi, metni merkeze almak yerine yaratıcı sürece ve eserlere ilham verme, onları şekillendirme ve yapılandırma konusunda büyük bir potansiyele sahiptir. Işıktan kaynaklanan müzikalite, tüm performansın biçimini ve dramaturjisini geliştirebilen diğer teatral araçlara kadar genişleyebilir.
Işığın dilsel olmayan, soyut, algısal özellikleri ve zamansallığı ile müzikalleştirilmiş performans, dramatik tiyatronun söz-merkezciliğinin ve temsili gerçekçiliğinin kısıtlamalarından kurtulabilir. Geleneksel performans bağlamında ışığın müzikalitesi, çağdaş tiyatro ışığının yanı sıra geleneksel sanat biçimlerinin yeniden düşünülmesine de katkıda bulunabilir. Işık ve performansın müzikalitesinin sonuçta birbirine karışması, ışığın tiyatroda yeniden tasarlanmasını ve çağdaş tiyatronun estetik mantığının yeniden tahayyül edilmesini kışkırtır.
Müzikalitenin yarattığı kompozisyon ve estetik etki sayesinde ışık özerkleşir, dramatik tiyatro ve geleneksel performans hiyerarşisinden kurtulur ve başlı başına bir oyuncu olur.
Her ne kadar ışığı burada bir “icracı” olarak tanımlasam da bu ışık “icracısı” ille de antropomorfik[iii] olmak zorunda değil. Daha ziyade insan icracıdan farklı olarak kendi estetik mantığıyla performanstaki insan dışı özelliğini koruyor. Benzer estetik mantık, ses, senografi ve dijital medya dahil olmak üzere diğer insan dışı teatral unsurlara da yayılabilir. İnsan olmayan performans unsurları kavramı ve bunların müzikalitesi, zamanımıza uygun çağdaş tiyatro kavramını genişletebilir.
Notes of Light‘ın müziğinde olduğu gibi ışık, haklarını savunmaya, savaşmaya, liderlik etmeye, işbirliği yapmaya ve bazen de tiyatroya itaat etmeye devam ederek ışığın, müzikalitenin ve çağdaş tiyatronun kalbine doğru yol alıyor.
*”Yazarın onayıyla tekrar yayımlanmıştır. Makalenin ilk yayımlandığı kaynak Critical Stages/ Scènes critiques (www.critical-stages.org<https://www.critical-stages.org>)’dir. Amy Chan. “Işık Üzerine Notlar: Işık ve Tiyatronun Müzikalitesi”. Sayı No 21. Haziran 2020.”
[i] Amy Chan bir ışık ve tiyatro sanatçısıdır. Başlıca sanatsal ilgi alanları, tiyatro ve enstalasyonda müzikaliteyi, teatralliği ve ışığın performatifliğini keşfetmektir. Hong Kong Sahne Sanatları Akademisi’nden ışık tasarımında güzel sanatlar yüksek lisansı(yüksek başarı derecesiyle) mezunudur. Postdramatik tiyatroda ışık üzerine temel araştırmaları uluslararası konferans ve sempozyumlarda sunuldu ve hakemli dergilerde yayınlandı. Çalışmaları hakkında daha fazla bilgiyi https://www.amychan-light.com/ adresinde bulabilirsiniz.
[ii] Özellikle sahne dekorunun tasarımı üzerine uygulanan perspektif sanatı (ç.n.)
[iii] İnsani niteliklerin başka bir varlığa atfedilmesi, insan biçimcilik (ç.n.)