Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanmasına karşı başlayan direnişin birinci yılı 1 Ocak 2022’de doldu. 5 Ocak tarihinde gerçekleşen eyleme katılarak destek veren BÜ mezunları arasında kültür-sanat dünyasından Sedef Kabaş, Jülide Ateş, Çağıl Bocut, Cem Köklükaya, Cüneyt Yalaz, Fırat Yücel, Harun Tekin, Bedirhan Dehmen, Levent Soy, Özgür Eren, Pelin Esmer, Selen Uçer, Tuğba Tekerek, Yamaç Okur, Yeşim Burul, Zümrüt Burul, Şerif Erol, Aysim Türkmen gibi isimler de yer aldı.
Akademisyenlerin eylemde okuduğu bildiri şöyle:
“Değerli kamuoyu, sevgili öğrencilerimiz, üniversitemizin tüm çalışanları ve bizimle elele mücadele eden mezunlarımız,
Boğaziçi Üniversitesi’ne akademik liyakat ve kurumsal özerklik ilkeleri ve demokratik yönetişim usullerine aykırı şekilde rektör atanmasına karşı verdiğimiz direnişin 1. yılını 1 Ocak 2022’de geride bırakmış bulunmaktayız.
Geçen bir yıl içerisinde, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri olarak 52 hafta boyunca tam 245 gün Rektörlük binasına arkamız dönük olarak nöbet tuttuk ve tüm hukuksuzluklara karşı 20’ye yakın dava açtık. Mücadelemizin sadece Boğaziçi’ne yönelik olmadığının, Türkiye’deki tüm üniversitelerde nitelikli eğitim ve araştırma koşulları tesis edilmesinin bir kamu yararı olduğunun altını ısrarla çizdik. Tüm Türkiye toplumunun güvenilir bilgi hakkından yoksun bırakılmaması için üniversitelerin bağımsız olması gerektiğini her fırsatta ifade ettik.
Aradan geçen bir yılda Boğaziçi’ne verilen hasarlar, Türkiye’deki tüm üniversitelere ve hatta ülkeye verilen hasarları da özetler niteliktedir. Üniversitenin meclisi niteliğinde olan Senato ve Üniversite Yönetim Kurulu’muz işlevsiz kılındı. Seçmen iradesiyle belirlediğimiz dekan ve enstitü müdürleri atanmadı. Kurumun içi, partizan kadrolaşma ve keyfi atamalar yoluyla boşaltılmaya çalışılıyor. Bu uygulamalara muhalefet edenler suçlu gösterilmek suretiyle baskı altına alınıyor. Üniversitenin kapasitesi ve verimliliğini göz ardı ederek birimler tepeden inme kararlarla kuruluyor.
Bunlar bizi yıldırmadı, inancımızı daha da güçlendirdi. Bir yıldır verdiğimiz mücadeleden önümüzdeki sene de vazgeçmemize imkan yok, çünkü biz partizan bir amaca değil, ideal olana, olması gerekene sahip çıkıyoruz. Akademik özgürlük, evrensel hukuk ilkeleri ve demokrasinin gereklerini savunuyoruz. Rektöründen dekanına ve bölüm başkanına kadar yöneticilerin tümünün seçim yoluyla ve liyakat esas alınarak belirlenmesini, hem kaynakların doğru kullanımı, hem de hesap verebilirlik ve şeffaf yönetim anlayışının gereği olarak savunuyoruz. Çok değerli hocalarımızın ihraç edilmesine, kampüse dahi alınmamasına, yüzlerce öğrencimize disiplin soruşturması açılmasına, öğrencilerimiz Berke ve Perit’in 91 gündür tutuklu yargılanıyor olmasına Anayasa tarafından güvence altına alınan haklar çiğnendiği için karşı çıkıyoruz. Kurumsal özerklik ilkesinin ihlalini ve yönetimin tek elde toplanmasını antidemokratik buluyoruz. Gücümüzü şiddet ve zor aygıtlarından değil, ilkesel birlik ve beraberliğimizden alıyoruz.
8 Ocak 2021’de belirttiğimiz üzere Üniversite Senatomuzun 2012 yılında kabul ettiği aşağıdaki ilkelerden vazgeçmeyeceğimizi huzurunuzda yineliyoruz:
- Üniversitelerin herhangi bir kişi ya da kuruluşun etki veya baskısına maruz kalmaması ve siyaset aracı olarak kullanılmaması, bilimsel ve toplumsal gelişim açısından vazgeçilmezdir.
- Üniversitelerde karar alma yetkisinin demokratik yöntemlerle seçilmiş̧ kurullarda ve akademik yöneticilerde olması özerklik için şarttır. Rektör, dekan, enstitü müdürü, yüksekokul müdürü, bölüm başkanı gibi akademik yöneticiler atamayla değil seçimle belirlenmelidir.
- Üniversitelerin, özerk anayasal kurumlar olarak, akademik programlarını ve araştırma politikalarını öğretim elemanlarınca ve/veya üniversite kurullarınca kararlaştırılarak belirlemesi, bilimsel özgürlüğün ve yaratıcılığın şartlarındandır.
Direnişimizin ikinci yılına girerken aynı kararlılık ve sebatla mücadeleye devam edeceğimizden kimsenin en ufak kuşkusu olmasın!
Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz!
Üniversitemiz öğrencilerinin kıymetli aileleri,
Kamuoyuna seslenen mektubunuzda şöyle demiştiniz: ‘Çocuklarımızın haklı karşı duruşuna, yaratıcı fikirlerle dopdolu barışçıl eylemlerine, sonuna kadar destek vereceğiz. Sadece kendi çocuklarımız için değil, bu ülkedeki tüm gençler layık oldukları nitelikli, demokratik ve özerk üniversite eğitimini alabilsinler diye ısrarla ses çıkarıyoruz ve bundan vazgeçmeyeceğiz.’
Bizler de, Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri olarak, 8 Ocak 2021’de yaptığımız ilk açıklamada söz verdiğimiz üzere, tüm üniversite bileşenleriyle birlikte 1 yıldır özgür akademi ve özerk üniversite için anayasal, evrensel ve bilimsel taleplerimizi dile getiriyoruz.
Kampüslerimizdeki yoğun polis ve özel güvenlik varlığı ve tehditlere rağmen öğrencilerimizle birlikte işimize, çalışmalarımıza, emeğimize daha sıkı sarıldık. İşine son verilen, dersleri kapatılan ve en önemlisi öğrencilerinden koparılan hocalarımızı, mesnetsiz disiplin soruşturmalarına maruz bırakılan yüzlerce öğrencimizi yalnız bırakmamaya, verilmiş her hasarı tamir etmeye çabaladık. Öğrencilerimiz de, bizler de derslerimizi bir gün olsun aksatmadık, araştırmalarımızı yoğun bir çabayla sürdürdük. Öğrencilerimize sunabileceğimiz en iyi eğitimi verebilmek için, danışmanlık ve tez yönetme çalışmalarımızı en iyi şekilde sürdürmek için elimizden geleni yaptık.
‘Proje okulları’ yüzünden nitelikli orta öğretim hakkından mahrum bırakılan öğrencilerimizin dünya standartlarında parasız ve nitelikli eğitim alma şansının üniversitede bir kez daha ellerinden alınmaması için var gücümüzle direndik. Boğaziçi’ni Boğaziçi yapan eleştirel ve bağımsız düşünme alışkanlıklarını teşvik ettik. Sadece Türkiye’nin değil, içinde yaşadığımız dünyanın daha iyi yönde gelişmesini sağlayacak sorumluluk sahibi bireyler olarak mezun olmaları hedefimizden ödün vermedik.
Kararlılığımız devam edecek ve tüm yaraları sarmak için çabalayacağız. Niyetimiz öğrencilerimizin layık olduğu nitelikli geleceğin önünü açmak, onları koruyup kollamak olsa da bu süreçte elbette hatalarımız olmuştur. Öğrencilerimize verdiğimiz nitelikli eğitim sözünü yerine getirebilmek için, kamusal alanda görünür olmayan birçok kurum içi engele karşı her an mücadele ettiğimizden emin olabilirsiniz.
Bir kez daha tekrarlamak isteriz: direnişimizin ikinci yılına girerken aynı kararlılık ve sebatla mücadeleye devam edeceğimizden kimsenin en ufak kuşkusu olmasın!
Kabul etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz!”