Mehmet K. Özel
malum, 2021 yılı yoğun olarak pandemi koşullarında geçti. yılın ilk yarısında fiziksel mekanlar kapalıydı. seyirciler olarak tiyatro ve konser etkinlikleriyle, yazla birlikte olanaklı hale gelen açık hava gösterimleri sayesinde tekrar kavuşma imkanımız oldu. eylül’de 2021-22 sezonunun başlamasıyla birlikte ise, istanbul’da bir yandan pandemi nedeniyle seyircisiz ve kapanmak zorunda kalan tiyatro mekanlarından arda kalanlar ürkek ürkek tekrar açılırken diğer yandan da, bana göre 2021 yılında istanbul’da gösteri sanatları alanına damgasını vuran bir gelişme yaşandı: yeni gösteri mekanlarının arka arkaya boy göstermesi. kast ettiklerim, mutenalaşma projelerinin bir parçası olarak komplekslerine bir de gösteri sanatları mekanı ekliyim diye düşünülerek ne oyun ne seyir ne kulis ne de fuaye alanları uluslararası standartlarda düzgün çözülmüş mekanlar değil. bahsedeceklerim, ister sıfırdan tasarlanmış ister mevcut bir yapıdan dönüştürülmüş olsun, sırf gösteri sanatları için düşünülmüş mekanlar. bunlar mimari olarak ve gösteri mekanı tipi açısından oldukça geniş bir yelpazeye sahipler. bu açıdan kentimizdeki gösteri sanatları mekanı çeşitliliğinin artıyor olması oldukça heyecan verici, sevindirici, önemli. aralarında endüstri yapılarından dönüştürülmüşleri de var, sıfırdan kara-kutu sahne olarak tasarlanmışı da, eskisinden sadece cephesi korunarak anıtsallığı devam ettirileni de. özel mülk olanı da var, belediyeye ait olanı da, devlete ait olanı da…
istanbul’da son 15 yılda arka arkaya kaybettiğimiz, daha doğrusu fişi çekilen, bir çok tiyatro mekanı yerine, hele de pandemi ile fiziki mekanlarla ilişkimiz iyice kesilme noktasına gelmişken, bu yeniden canlanma güzde baharı yaşattı bizlere. bu nedenle bana göre 2021’in istanbul gösteri sanatları sahnesindeki en önemli gelişme, bu yıl çevrimiçi veya fiziksel olarak sahnelenen gösterilerden çok, bu yeni mekanlar.
en anıtsalından en sakinine sıralarsam:
-kullanıma açıldığı 1969’dan beridir dünya çapında kabul görmüş, literatüre girmiş (örneğin hannelore schubert’in 1971 tarihli genelde dünyadaki ve detaylı olarak almanca konuşulan ülkelerdeki tiyatro-opera binalarını ele alan “moderner theaterbau” kitabı) anıtsal tiyatro mimarisi örneklerinden biri olan istanbul atatürk kültür merkezi bir hükümranlık gösterişi olarak hayatımıza geri döndü, içinde üç farklı gösteri mekanıyla. henüz tam kapasite çalışmasa da, böylece istanbul devlet opera ve balesi, istanbul devlet tiyatrosu ve istanbul devlet senfoni orkestrası evlerine geri dönmüş oldular.
-hasanpaşa gazhanesi, avrupa’da, özellikle de almanya’da nitelikli örneklerine çokça rastladığımız endüstri yapılarının yeniden işlevlendirilerek hayatlarını sürdürmeleri anlayışıyla yıllardır ayağa kaldırılmaya çalışılıyordu, şimdi içindeki iki sahneyle şehre dahil oldu. istanbul büyükşehir belediyesi şehir tiyatroları bu iki sahneyi kullanmaya başladı. bunlara ek olarak, gazhane alanı içinde hava şartları elverdiğince konser, tiyatro ve dans gösterimleri de gerçekleşiyor.
-yine kadıköy’de, hasanpaşa’ya çok uzak olmayan bir mesafede, acıbadem’de bu sefer kadıköy belediyesi, içinde sıfırdan tasarlanmış bir kara-kutu sahne de barındıran gıcır gıcır bir kültür merkezi açtı: alan kadıköy. belediyenin kendi tiyatro topluluğu olmadığı için, bu mekanın programı şimdilik özel tiyatro ve dans topluluklarının gösterilerinden oluşuyor, sanırım böyle de devam edecek.
-ve şehrin merkezine biraz uzak da olsa, yine mevcut bir endüstri yapısından ustaca ve titizlikle dönüştürülmüş, yerin hafızasını iliklerinize kadar hissedebildiğiniz, enfes bir gösteri mekanı beykoz’da kundura sahne olarak kullanıma açıldı. buradaki ilk gösteri, mekanın kendi yapımıydı. bakalım devamı nasıl gelecek?..
bunların hepsi aslında, yıllardır süren projelerdi. bazısı son 1.5-2 yılımızı çalan pandemi yasakları sırasında bitmişti zaten, ama malum, açılamamışlardı. dolayısıyla hepsinin bir anda hayata gözlerini açması, seyredenler ile eyleyenleri içlerine almaya başlamaları 2021’e denk geldi ve eşzamanlı gerçekleşmiş oldu.
vaktim olursa yeni yılın ilk günlerinde her biri hakkında daha detaylı yazmak istiyorum. aralarından önceliği, devlet binası olduğu için doğrudan benim vergilerimle de yapılmış olanına, yani istanbul atatürk kültür merkezi’ne vereceğim. yazı pişiyor, takipte kalın 😉