‘Düşünce Özgürlüğü’ mü Dediniz?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

25 Kasım 2021’de Genco Erkal “Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla” hâkim karşısına çıktı. Bildiğimiz gibi, sosyal medya üzerinden geçen yıllarda paylaşmış olduğu tweet’ler nedeniyle dava edilmişti Erkal! Gözdağının süresini uzatmak için olsa gerek, duruşma 2022 Mart ayına ertelenmiş. Aslında, böyle bir davanın açılması bile abesle iştigal. Mahkemeden bir gün sonra, sanatçının “Cumhuriyet”te Zehra Özdilek’e söylediklerine bakınca insan sormadan edemiyor hakaret bunun neresinde diye! Genco Erkal, Türk usulü başkanlık sistemini eleştiriyor. Çoban ve sürü ilişkisini yadsıdığını söylüyor: “Sürüden biri olmayı kabul etmiyorum” diyor… Tam da Haldun Taner’in yıllar önce baskıcı yönetimlerden ve yöneticilerden söz ederken söylediklerine küçük bir gönderme zamanı: “(Onlar) sade politikada değil, düşünce ve ahlak alanında da bütün ulusa kendi sınırlı değer ölçülerini dikte ederler. Gayrısına tahammülleri yoktur.”* Genco Erkal, bugünkü iktidarın  Ayder Yaylası’nı nasıl mahvettiğini de söylüyor. Bir yanlış mı var saptamasında? Görüyoruz, hükümetin tam teçhizatlı jandarmalarına karşı yöre insanının medeni direnişini. Ayrıca da bu nasıl bir inattır anlamakta zorlanıyoruz! Ve de “Cumhurbaşkanının diplomasını görmek istiyoruz” diyor Erkal. Bu bir suç mudur?

İnsan aklının özgürlükleri  tetikleyen gücü her çağda toplumlar üstünde hakimiyet kurmak iddiasında olan baskıcı yönetimleri rahatsız etmiştir. Bunun sonucunda uygulanan baskı ve sansür o ülkenin sosyoekonomik anlamda çöküşü ile de bağlantılıdır. Günümüzde, bu topraklarda yaşananlar ülkenin kültür düzeyindeki çarpıklıkları tırmandırmakta, çelişkileri tetiklemektedir.

SANATA, SANATÇIYA SAYGI…

Daha geçen yıl kutlandı Genco Erkal’ın sahnede 60. yılı. Dün sahnedeydi. Bugün de sahnede Genco. Yarın da sahnede olacak… Yıllardır büyük ustaların dünyalarında ustalıkla dolaşıyor. Keşke onu dava edenler en azından okusalar Ayşegül Yüksel’in “Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu Serüveni: Güneşin Sofrasında” adlı kitabını ya da izleseler Selçuk Metin’in “Tiyatroya Adanmış bir Yaşam: GENCO” belgeselini. Belki sonrasında durup bir kez daha düşünürler…

MEMET BAYDUR’A SELAM  

Türk tiyatrosunun zamansız kaybettiği yazarlardan biri Memet Baydur (1951 – 2001).

Yirmi yıl olmuş aramızdan ayrılalı. Kısa yaşamına sığdırdığı oyunlar o kadar çok ki. “Limon”, “Yalnızlığın Oyuncakları”, Kadın İstasyonu”, “Tensing”, “Yeşil Papağan Limitet”,  “Cumhuriyet Kızı”, “Yangın Yerinde Orkideler” şu anda aklıma takılanlardan sadece birkaçı… İ.Ü. Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölüm Başkanı olduğum sırada davetlimiz olarak bir konferans vermişti oyun yazarlığı üzerine. Edebiyat fakültesi kurul salonu her bölümden öğrencilerle dopdoluydu o gün. Belki de verdiği son konferanstı bu, bilemiyorum. Şöyle demişti konuşmasını bitirirken: “Yola çıkarken, yani 1978’de ilk oyunu yazmaya karar verdiğim zaman kafamda bir fresko vardı. Oyunlardan oluşan 25-30 oyunluk bütünüyle Türkiye’yi anlatan, ancak yan yana gelirlerse büyük bir oyunun parçaları olarak anlatabileceğim bir genel, kaba hatlarıyla kafamda olan bir fresko, bir duvar resmi, bir mozaik vardı. Bunu ne kadar başardım kuşkuluyum. Daha eksikler görüyorum o duvar resminde. Bazı panoların yeri dolmadı. Yani daha 4-5 oyun, belki daha da fazla yazmak gerekecek…”  Söz vermişti konuk hoca olarak derslere geleceğine dair. Olamadı… Evet, vefatının ardından yazmış olduğum uzunca bir yazıdan kısa bir alıntıyla, onun kendi sözleriyle selam etmek istedim Memet Baydur’a…

* Haldun Taner, “Sansür Üzerine”, Kent Oyuncuları Dergisi, 29 Ocak 1962.

Cumhuriyet

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Dikmen Gürün

Yanıtla