Özlem Belkıs
Çerağ kadim bir sestir; bin yıllardır süren mağduriyetin, yok sayılmanın, katledilmenin sesi. Ve kadim bir ışıktır Çerağ; içine düştüğümüz karanlığı aydınlatan, cümle dertlerimizin delili bir ışık. … Görmeyene göz, işitmeyene ses, unutulmuş olana bir hatırlatmadır…
‘Arte Oyuncuları’nın ikinci oyunu Çerağ, bu sezon da sahnede. Oyunu Bülent Yıldız yazıp yönetmiş; Özlem Olcay etkili sesiyle, Halil İbrahim Şan ve Mehmet Mithat Şan ritimle oyundaki deyişlere can veriyorlar. Çerağ ışık, nur anlamına geliyor; oyun da hayatın ve insanın özünü, unutan zihni uyandırmayı ve yola devam etmeyi konu alıyor. Tek kişilik ve tek perdelik oyunda ‘Arte Oyuncularının önceki oyunu Babil ve Yabancı Sahne’nin Küheylan’ından tanıdığımız Yiğit Kocabıyık rol alıyor.
‘Arte Oyuncuları 2015’te bir araya gelip, 2016’da çalışmaya başlayan bir topluluk. 2018’de Babil, 2021’de Çerağ seyirciye sunulmuş. Kültürel inanç kodlarını evrensel değerlere dönüştürerek biçimsel olarak da bu estetiği kullanan ‘Arte, kendi metnini üreten bir topluluk. Babil, topluluğun ilk oyunu olmanın yanında kendi içinde birbirlerini de tanıma, anlama süreci olarak görülebilir. İlk oyun bu anlamda yazar-yönetmen ve oyuncunun birbirini deneyimlediği, ortak bir dil üretmeye odaklandığı bir süreç olmuş. Çerağ’da ise artık ortak bir dil üretildiği görülüyor.
Çerağ pandemiyle yaşıt bir oyun. İlk çalışmalar, ilk covid vakasının görüldüğü, pandeminin ve ölümlerin henüz bu kadar kanıksanmadığı günlerde başlamış. Müzik grubuyla bir araya gelindiği o günlerde Grotowski’nin “dezavantajları avantaja çevirmelisiniz” yaklaşımı, ‘Arte Oyuncuları için bir çalışma biçimine dönüşmüş. Pandeminin dezavantaj olmasını avantaja dönüştürüp ayrı ayrı fakat derinlikli, ayrıntılı çalışmalar yapmışlar kapanma sürecinde. Yapılanlar ilk kez 2021 şubatta bir araya getirilmiş ve oyunun dünya prömiyeri de 31 Mart 2021’de gerçekleşmiş. HES koduyla girilen salonlarda maskeleriyle oyun izleyen seyirci karşısında oynamak hayli ilginç bir deneyim elbette. Yiğit Kocabıyık, seyircilerin yüzlerini, yüz ifadelerini görmeyi, böylelikle iletişim ve duygu alışverişi kurmayı önemseyen bir oyuncu olduğu için zaman zaman epey zorlandığını da belirtiyor. Çok farklı sahnelerde, farklı bölgelerde seyirciyle buluşan bu oyun ilginç bir oyunculuk ve deneyim alanı da açmış görünüyor.
Çerağ için bir yolculuk hikayesi denebilir. Makro düzeyde insanlığın, mikro düzeyde Çerağcıbaşı Selman’ın hikayesi. Her adımda dünyayı keşfetmek, izlerken hem o hem diğerini görmek, sadece ipuçları verilen anlamları takip ederek oyunun tamamını zihinde örmek seyirciyi aktif bir düşünme düzeyinde tutuyor. Sadece metin düzeyinde değil, sahne tasarımında da bu diyalektik izleniyor. Örneğin Selman’ın oyun boyunca devindiği, sınırları dört yönü simgeleyen mumlarla işaretlenmiş dairesel alanı hem kabir hem rahim; Selman hem mağdur hem de mağduriyeti yok edecek gücü içinde taşıyan insan. Çerağ, ışık olduğu kadar görülmek istenmeyenin, dışarıda tutulanın da sesi. Bu ikilik ve çeşitlenen anlam alanı, seyirciye özgür bir alımlama sunuyor. Oyun, her seyircinin kendi deneyim dünyasında, bilgi ve kültür alanında deneyimleniyor. Munzur katliamını da düşünebilirsiniz, ikinci dünya savaşını da kendi kardeşinizle olan kavganızı da. Kültürel inanç kodlarıyla üretilen anlam, bireyden yerele, yerelden evrensele pek çok katmanda karşılık bulabilir. Seyirciyi düşündüren, bulmaya ve anlam üretmeye yönelten bir oyun Çerağ. Seyretmeyi keşfetmek olarak kurgulayan, kendi seyir alışkanlıklarını zorlamaya hazır seyirciler için etkili bir deneyim sunuyor. Bu oyunda bir tamamlanmış, sıralı bir öyküyle değil, parçalar halinde sunulan durumların birleştirilmesiyle metin tamamlanıyor. Bu nedenle de oyunun ona ne düşündürdüğüyle, ne hissettirdiğiyle ilgilenen seyirci için bu oyun cazip hale geliyor. Daha kavramsal ve felsefi bir tonu olan, makro düzeyde insanlık tarihi, mikro düzeyde bir insanın oluşumunu anlatan Babilde Çerağ da benzer bir anlam alanını işaret ediyor: insan. Anlatılan, insanın hikayesi.
Çerağ, hatırlamanın ve belleği uyandırmanın önemli olduğunu, fakat hatırlananlar için her seferinde üzülmek yerine yeni bir yönelişe ihtiyaç olduğunu söylüyor. Bütün bunları seyirci için etkili kılan Yiğit Kocabıyık, farklı kişileri farklı ses ve beden ifadeleriyle son derece başarılı bir şekilde sergiliyor. 2016’da Küheylan ile 21. Sadri Alışık Ödülleri, Üstün Akmen Özel Ödülü alan Kocabıyık, Babil’de olduğu gibi Çerağ’da da tek kişilik performanstaki başarısını tekrarlıyor. Oyun boyunca her seferinde insanın kalbine dokunan sesiyle Özlem Olcay’ı bir kez daha anmak gerek. İzmir’de hareketlenen tiyatro ortamında bağımsız sahneler gittikçe artarken ‘Arte Oyuncuları’nın Çerağ adlı bu oyununun 2021/22 sezonunda özel bir yere sahip olduğunu ve kaçırılmaması gereken oyunlardan biri olduğunu vurgulayarak, bu yazıyı bitirelim.