‘Yeryüzü Cehennemi’nde Kesişen Hayatlar

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bahar Çuhadar

“Gabriel’in Düşü” Avrupa’nın en büyük mülteci kampı olan Moria’yı tiyatro sahnesine taşıyor. Tiyatro DEA’nın yeni oyunu, mülteci meselesinin, en tuzu kurularımızın bile temas etmekten kaçamayacağı, yakıcı bir gerçek olduğunu hatırlatıyor.

Fransa’nın kuzeyi: “Dunkirk’teki mülteci kampında binlerce insan çöp yığınları arasındaki derme çatma çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Her gün yüzlerce yeni kişinin geldiği kamp ‘Yeni Cangıl’ diye anılıyor.”

Belarus sınırı: “Günlerdir dondurucu soğukta ormanda kurdukları çadırda bekleyen 2.100 kadar göçmen Bruzgi sınır kontrol noktasına geldi. Çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan kalabalık, Avrupa’ya geçebilmek umuduyla bekleyişe geçti.”

Midilli: “Moria Mülteci Kampı’nda yaşam şartlarından memnun olmayan göçmenler, isyan ediyor. Mültecilerin Guantanamo’ya benzettiği kampın kapasitesi 2.300. Fakat şu anda 5.500’den fazla mülteci Avrupa’nın başka kentlerine gitme umudu içinde kampta yaşam mücadelesi veriyor. Mülteciler Moria’ya ‘yeryüzü cehennemi’ diyor.”

İlk iki paragrafı, yazıyı yazdığım günkü Hürriyet gazetesinden, sondakini geçen hafta İstanbul Tiyatro Festivali’nde izlediğim Tiyatro DEA yapımı “Gabriel’in Düşü” oyunundan aldım. Dünya vahşileşerek dönmeye devam ettikçe, ‘yeryüzü cehennemleri’nin artacağını görmek için siyaset bilimci ya da kâhin olmaya gerek yok. İç savaşların, işgallerin, ekonomik çöküşlerin tetiklediği göçlere, iklim göçleri de eklenecek üstelik.

DUYGUSAL AÇIDAN YORUCU

Sema Elcim’in yazdığı “Gabriel’in Düşü”, mülteci meselesinin nasıl da en ‘tuzu kurularımızın’ bile temas etmekten kaçamayacağı sert bir gerçek olarak dünyamızın orta yerinde durduğunu söylüyor. Zorunlu göçmenlik deneyimini yaşayan, çok önceden yaşamış ya da bir gün yaşama ihtimali dahi olmayan insanların hikâyelerinin birbirine değeceğine odaklanıyor.

Ahmet Sami Özbudak’ın, metnin trajik anlatısına zıt bir tercihle işlevsel bir sahne tasarımı ve rejiyle ayaklandırdığı oyun için Midilli Adası’ndayız. Avrupa’nın en büyük mülteci kampı Moria’nın da bulunduğu yerde… 3 bin kişilik kapasitesine rağmen 13 bin kişinin kaldığı kamp, 2020 Eylül’ündeki yangınla kullanılamaz hale gelmişti. Sema Elcim; Suriyeli mülteci, Türkiyeli turist ve 6-7 Eylül’den sonra Midilli’ye göç etmek zorunda kalmış Rum birer çifti kesiştiriyor. Yangının birkaç gün öncesinde…

Sürprizli metni açık edip seyir zevkinizi bozmak istemem. Bu yüzden üç ayrı milletten, sınıftan ve sosyal profilden kadınlar olan Yana, Angeliki ve Berna’nın ya da eşleri Mirvan, Angelos ve Berk’in hikâyelerinin detayına girmemek daha iyi olacak. Bu üç kadının/üç annenin farklı dertleri var. Onları tek kesiştirense farklı nedenlerle de olsa Midilli’de bulunmaları değil: Üçü de son çare olarak, tarihi manastırdaki merhum Aziz Gabriel’e yakarıyor.

Oyun vesilesiyle Çiçek Dilligil’in ne şahane bir sahne enerjisine sahip olduğunu geç de olsa keşfettiğim, Ahmet Sami Özbudak rejilerini gittikçe daha çok sevdiğimi fark ettiğim ve güncel konuları yaratıcı fikirlerle önümüze koyan yeni bir yazar tanıdığım için çok mutlu oldum.

Lakin “Gabriel’in Düşü” duygusal açıdan -kötü anlamda- yorucu bir oyun. Dilinde, duygu dozunda temel bir sorun var ve yorucu olan tam olarak bu. Suriyeli çiftin dramını da Berna ile Berk’in ilişkisini de, adadaki insanlık utancını da soyutlamanın gücünden faydalanarak çok daha serinkanlı bir hikâye tasarımı ve diyaloglarla anlatmak mümkün olabilirdi. Evliliklerini kurtarma umuduyla kocasını adada tatile sürükleyen Berna’nın bencil, neredeyse kötücül bir kadın olarak çizilmiş olmasıysa, en büyük soru işaretim. Zira hayli ‘beyaz’ bir Türk erkeği olan Berk bile mültecilere tanık oldukça dönüşürken yazarın; kendinden başka şey düşünmeyen, daha fenası kendisini istemediğini bildiği halde kocasına yapışıp kalan Berna’ya fena halde haksızlık ettiğini düşünüyorum.

GABRIEL’İN DÜŞÜ

Tiyatro DEA

Yazan: Sema Elcim

Yöneten: Ahmet Sami Özbudak

Oyuncular: Ayşegül Tekin, Banu Çiçek, Batur Belirdi, Burak Tamdoğan, Çiçek Dilligil, Doğu Can, Ersin Umut Güler, Kerem Pilavcı

Süre: 70 dakika

Ne zaman, nerede?

Bu akşam 20.30’da Hann Sahne’de.

Bilet fiyatı: 70 ve 95 lira

Hürriyet

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Bahar Çuhadar

Yanıtla