Daha Mutlu Bir Dünya için Drama…
27 Kasım Dünya Drama Günü Ulusal Bildirgesi bu yıl Prof. Dr. Nihal Kuyumcu tarafından yazıldı.
“Büyükçe bir salon, duvara yansıtılmış bir tablo. Acı çeken, yaralı insanların, boğanın, atların inlemelerini, çığlıklarını duyduğunuz ‘Guernica’. Etkinlik başlıyor. İnci San’ın o yumuşak sesiyle yavaş yavaş Guernica Kasabasının Pazar yerinde geziyorsunuz. Herkes kaygılı! Kimi oğlu, kimi uzun zamandır haber alamadığı eşi, kimi de babası için. Diğer insanlarla kaygılarınızı paylaşıyorsunuz. Birden ‘Bomba atıldı!’ diyen bir sesle irkiliyor, çılgınlar gibi sağa sola koşturmaya başlıyorsunuz. Bir anne kendini oyuna kaptırmış çığlık çığlığa çocuğunu arıyor. Bir başkası yaralanmış, yerlerde yuvarlanıyor Bir süre devam eden bu kaos, verilen komutla herkesin duvardaki resmin içinde yerini almasıyla bitiyor. Kısa bir sessizlik ve paylaşım. “
Bu katıldığım bir drama çalışmasıydı, hayatın bir provasıydı, oyundu, gerçek değildi, -mış gibi yapmıştık. Savaş sırasında bir kasabada Pazar yerine düşen bomba ve sonrasında olanları canlandırmıştık. Birazdan dışarı çıkıp hayatın içinde kaybolacaktık. Akşam eve döndüğümüzde televizyonda haberleri izlerken “Hay Allah yine patlamalar olmuş, insanlar ölmüş” diyecek bir sonraki habere geçecektik ama geçemedik. Çünkü drama -mış gibi de olsa, çok kısa bir süre için de olsa bu anları bize yaşattı. Artık hiçbirimiz o drama atölyesine girmeden önceki insanlar değildik. Daha önce elimizde çayımız “Filanca yerdeki patlamada 150 kişi yaşamını yitirdi” gibi bir haberi umarsızca dinlerken şimdi televizyona daha da yaklaşarak çayımızı bir kenara koyup olanı biteni anlamaya çalışıyoruz. Suruç’ta, Ankara Garı’nda, Diyarbakır’da, Dolmabahçe’de meydana gelen patlamaları, Guernica Kasabasında yaşadıklarımızı hatırlayarak, olanları anlamaya çalışıyor, oradakilerle empati kuruyor, tepki gösteriyor, acı duyuyoruz.
Oyun da olsa yaşadıklarımız bizi bu kadar kontrolden çıkarabiliyorsa, gerçek ve kurgu bu kadar birbirine karışabiliyorsa, burada olayın vahşetinin yanı sıra dramanın gücünü de görmeliyiz. Bir olayı yaşamışçasına hissettirebilen bu güç, gerçeği hakkında bizleri etkileyecek kadar kurgunun ötesine geçiriyor, bizleri sanki gerçekten o olayla karşı karşıya kalmışçasına duygularımızı yönetiyor. Acaba savaş ekonomisi üzerine kurulan dünyada o sektördeki insanlarla drama atölyeleri yapılsa etkisi ne olur? Silah tüccarlarının bir araya getirildiği bir atölye çalışmasında çocuğunu kaybetmiş, panik içinde arayan, bulmaya çalışan silah tüccarı bir baba, bir anne böylesi bir atölye sonrası yeni silah anlaşmalarını nasıl bir duygu içinde imzalardı. Yaşadıkları sırça köşklerinden dünyayı yöneten/yönetemeyen liderlerin katıldığı savaştan, yokluktan, yoksunluktan kaçan, göçe zorlanan insanların canlandırıldığı atölyeler acaba nasıl bir etki yapardı. Yine aynı rahatlıkla o insanları görmezden gelebilirler miydi?
Bugün insanlığın maruz kaldığı, insanlığa acı veren her şey drama atölyelerinde ele alınmalı. Savaşlar, açlık, şiddet, taciz, yoksulluk, ayrımcılık, ötekileştirme, göç, karaya vuran çocuklar, açık denizlerdeki ölüm yolculukları daha da sayamadığımız nice nice acılar… Her yaştaki, her ırktaki, her cinsteki, her meslekteki insanlarla, her kademedeki yöneticilerle, yönetilenlerle bu atölyeler yapılmalı. Dünya drama gününde iyi dileklerin, kutlamaların yerini, belki de bir drama seferberliği çağrısı almalı. İnsanlık bu kadar acı içinde gözyaşı dökerken drama günümüz kutlu olsun diyemiyorum.
Daha mutlu bir dünya için bunu yapmalıyız, bunu yapmamız gerek, başka türlü huzuru bulamayız.
Prof. Dr. Fehime Nihal Kuyumcu