Erdoğan Mitrani
K! Kültüral Performing Arts, kuruluşundan pandemi sebebiyle gösterimlere zorunlu olarak ara verilene dek, Kurucu Sanat Yönetmeni Yağmur Yağmur’un tasarımını, konseptini ve yönetmenliğini yaptığı, sanat üretimini merkeze alan, tüm sanat disiplinlerine açık bir ortak platform olarak birbirinden ilginç, etkileyici yapımlar sahnelemişti.
Salgın süresinde boş durmayan Kültüral, geçen yıl, İKSV Tiyatro Festivali’ne büyük beğeni toplayan fiziksel oyunu ‘Madam Giyotin’le katılmış, bizim kuşak ‘koruma’ amaçlı yasaklı olduğundan oyunu izlemek mümkün olmamıştı.
Önümüzdeki tiyatro mevsimine hem fiziksel hem de çevrimiçi yapımlarla girmeyi planlayan
K! Kültüral Performing Arts’ın ilk çevrimiçi oyunu, Şenay Tanrıvermiş‘in yazdığı, Yağmur Yağmur’un proje tasarımını, konseptini oluşturup yönettiği ve yapımcısı olduğu ‘AB Uyumlu Aile’.
Yağmur, görüntü ve videoart tasarımı ile kostüm tasarımını da üstleniyor. Sahne tasarımını Murat İpek, müzikleri Kintu Works & Munut Wırks-Aytun yapmış, hareket tasarımı Yeşim Coşkun’a, animasyonlar Ahmet İspirli’ye ait.
‘Aile’yi, Ayşe Lebriz Berkem, Altuğ Görgü, Merve Güran ve Dilara Mücaviroğlu canlandırıyor. Aile, sistem, iktidar, cinsiyet, kimlik, sıkışmışlık ve arada kalmışlık gibi kavramların sorgulandığı oyun, basın bülteninde şöyle tanıtılıyor:
Tüller var pencere yok, ölümcül hastalıklar panzehirini içine saklayarak geliyor, her şey çok renkli, çok hassas, tansiyonlu ve sürekli hareket halinde… Herkes tek bir karenin içinde, aynı anda, aynı sıkışık uzamda nefes almasına rağmen güvensiz, kırılgan ve öfkeli. Herkes her dem haklı!
Otorite, güç, öteki olma ve sınırlar… Tüm kavramlar çok önceden tanımlanmış hatta üstüne yeni kavramlar işlenmeye başlamış. Renkli, coşkulu, aynı zamanda karanlık da olan bu ‘tuhaf aile’; monoton hayatlarının gündelik sorunlarında sıkışırken, bu bozuk senfoninin her bir dişlisini hızla birbirine geçiriyor.
Her şey ‘gerekliliklere’ uygun bir tavırla birbirine dönüşürken, parçalanan şeyler sürekli birbirini yargılıyor. Üstümüze çöken çürümüş duvarların aynaladığı tek bir soru var artık: “Yaşam boyunca ‘gerçek bir değer’ hiç var oldu mu?”
İyi bir yönetmenin elinde Şenay Tanrıvermiş’in 25 dakikalık kara komedi tadındaki ilginç, etkileyici ve zeki metni, keyifle izlenen, ancak epey bildik öğelere değindiği için çok akılda kalmayacak bir işe dönüşebilirdi. Ancak Yağmur Yağmur, “iyi bir yönetmen” sıfatını fersah fersah aşan müthiş bir yaratıcı. Ve Yağmur’un elinde AB Uyumlu Aile, tasarlama, konsept oluşturma ve sahneleme konusunda bir tiyatro dersine dönüşürken, geleceğin tiyatrosunun nasıl olacağını da haberleyen bir gösteriye evriliyor.
Öncelikle dört oyuncusunun commedia dell’arte tarzında abartılı, ancak abartısı müthiş kontrollü ekip oyunculuğuyla metinde zaten var olan absürdü iyice açığa çıkarıyor. Bir tek karenin içinde oynanan oyunda, yaşamın sıkışıklığını mekânın renkli karanlığı ve arka plandaki projeksiyonlar daha da arttırır gibiler. Videoart tasarımıysa başka bir âlem. Kokuşmuşluk ve çürümüşlük, bir ‘bok makinesi’ne yansırken, finalde karanlık ve hareketli bir denizde yüzen insansız can simitleri çıkışsızlığı ve umutsuzluğu simgeliyor.
Gelelim geleceğin tiyatrosu konusuna. Bu salgın hem izleyicilere, hem de tiyatroculara fiziksel performansları ne kadar özlediklerini bir kez daha anımsattığı için, tiyatronun binyıllardır süregeldiği gibi, seyirciyle oyuncuların birlikte olduğu canlı, fiziksel gösterimlerin devam edeceği kesin. Ancak bunların yanında, pandemiyle iyice gelişmiş olan, sinemanın teknik olanaklarını kullanarak, ancak salt tiyatro olmayı sürdürerek seyircisini oyunun ta içine sokan çevrimiçi tiyatro da varlığını sürdürmeye devam edecek. Canlı performansın seyirci ile oyuncu arasındaki interaktif boyutunu, çevrimiçi tiyatro izleyiciyi oyuncu ile sanal da olsa, neredeyse birbirine temas edecek kadar yaklaştırarak, ya da bir Zoom içinde dâhil ederek var etmeye çalışacak. İşte AB Uyumlu Aile, bu farklı biçemde tiyatronun çok başarılı bir örneği. Mutlaka izleyin derim.
Bu vesileyle Madam Giyotin’in de çevrimiçi programında izlenebileceğini belirteyim. K! Kültüral Performing Arts’ın yakın tarihlerdeki çevrimiçi gösterim programı şöyle:
AB Uyumlu Aile 15 Ekim, 12 & 26 Kasım 21.00’de, Madam Giyotin 22 Eylül, 10 Ekim & 28 Ekim, 14 Kasım & 30 Kasım 21.00’de.
20 Ekim’de ‘Oda Komşum Richard Wagner’ ile mekân açılışı ve fiziki gösterimler başlayacak. Oda Komşum Richard Wagner 20 & 31 Ekim, 13, 17, 19 & 27 Kasım 20.30’da fiziksel performans olarak sahnelenecek.
Ayrıntılı bilgi ve bilet için: www.kultural.com.tr
Istanbul Fringe Festival 2021 Çevrimiçi-1
Sahne sanatlarında alternatif, sınır ve keşfedilmemiş gösterilere odaklanan Fringe Festival, çeşitliliği ve özgünlüğü İstanbul’un kent dinamiği ve çok kültürlü doğasıyla buluşturmak üzere ilk kez 2019’da gerçekleştirilmişti. Üçüncü yılında, 18-26 Eylül tarihleri arasında Türkiye’den ve yurtdışından 30 farklı ekip, dokuz fiziksel etkinlik ve 21 dijital ve online gösteri gerçekleştirecek, ayrıca atölyeler, paneller, çeşitli sergi ve konserlerle partiler yer alacak.
Bu günden başlayarak Istanbul Fringe Festival III’te yer alan, tamamı yurtdışından gelen, on uzun ve üç kısa çevrimiçi etkinlikle ilgili izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım.
Between Us (The Ruggeds)
Güney Hollanda Eindhoven’da doğan, çocukluklarından beri arkadaş 7 genç erkek, Jessy ‘Jazzy Gypz’ Kemper, Leelou Demierre, Niek Traa, Rico ‘Zoopreme’ Coker, Roy Overdijk, Sjoerd ‘Stepper’ Poldermans, Tawfiq Amrani ve Virgil ‘Skychief’ Dey, 2005’ten beri, DNA’nın değil, ‘Breaking / Breakdance’ tutkusunun, paylaşılan deneyimlerin ve güvenin bir araya getirdiği kendine özgü bir aile oluşturuyorlar. Başarıyı bireysel değil, birlikteliğin bir parçası olarak gören Breaking kültürünün desteğiyle, takım olarak pek çok Break topluluğunun girmeye çekindiği karmaşık birlikteliklere ve iç içeliklere rahatlıkla ulaşıyorlar. 200’den fazla Breaking / Breakdance yarışmasını kazanan The Ruggeds, 2017’deki ilk başarılı sahne gösterileri ‘Adrenalin’den sonra, ikinci yapımları ‘Between Us’la Istanbul Fringe Festival’e katılıyorlar.
The Ruggeds onları birbirine neyin bağladığını göstermek için, Between Us’ta, seyircileri evlerine davet ederler. Koreografisini Roy Overdijk’in üstlendiği, aralarında ve izleyicilerle bağlarını çözümledikleri bu gösteri, müzik, akrobasi, tiyatro, mizah ve dansın benzersiz bir karışımı.
Bu olağanüstü gösteriyi anlatmak mümkün değil. Ancak dur durak bilmeyen 75 dakikalık devinimin nefes kestiğini, kusursuz birlikteliğin hiç aksamadığını, müthiş beden hâkimiyetlerinin çok başarılı renk, ışık ve müzikle daha da ortaya çıkarıldığını belirtmek isterim. Kaçırılmaz bir gösteri.
I Come to You River: Ophelia Fractured (Studio Kokyu)
Polonya’dan gelen, konseptini üç aktrisin kendi sözcükleri ve Hamlet’ten alıntılarla oluşturdukları Przemysław Błaszczak’ın yönettiği ‘I Come to You River: Ophelia Fractured / Sana Geldim Irmak: Parçalanmış Ophelia’ oyunu, Heiner Müller‘in ‘Hamlet Makinesi’ ile Shakespeare‘in ‘Hamlet’indeki Ophelia figüründen esinlenen bir gösteri.
Marie Walker, Katarzyna Stankiewicz ve Anita Szymańska, Ophelia’yı kişisel deneyimlerini de Ophelia’nın öyküsü gibi parçalayıp yeniden kurgulayarak, sadece karakterin klasik tasvirinde değil, her kadının hayatında mevcut olan ilişkiler, kadınlık, intihar, baskı gibi temalara ışık tutmaya çalışırlar. Amaç Ophelia’ya sesini geri vererek kendini ifade etmesine olanak sağlamaktır. Ta uzaklardan, Shakespeare döneminden gelen bu ses, artık bir şeylerin değişmesinin şart olduğunu, bu kısır döngünün kırılmasının ve bildik antik düzenin yıkılmasının zamanının geldiğini söylerken, Müller’in Hamlet Makinesi’nı de yineleyerek, artık uyanmamızın gerektiğini de anımsatır.
Ara vermeden oynanan 76 dakikalık performans, Ophelia’nın ırmakta boğularak öldüğünü / intihar ettiğini devamlı anımsatırcasına sular içinde bir gösteri. Su dolu kaseler, sürahiler, bardaklar, hepsi cam, hepsi şeffaf. Kadınların tüm giysileri beyaz; sadece Hamlet’i /ölümü simgeleyen ceket siyah. Üç oyuncu hem replikleri hem beden dilleriyle müthiş başarılılar. Ancak gösteride iki önemli handikap var. Birincisi, İngilizce oynanan oyunun altyazısının da İngilizce olması. Tüm festivallere yönelik yapımlar gibi görselliğin çoğu zaman öne çıkması bunu bir nebze olsun azaltsa da, İngilizce bilmeyen için anlaşılması kimi zaman epey zorlayıcı oluyor. İkinci handikap ise, bazen fazla dağılan, kimi zaman da sarkmaya eğilimli metin, sık sık soyutlaşan yapısıyla İngilizceyi iyi bilenleri bile zorlayabiliyor.
Yine de, aykırı ve ilginç bir çalışma. Kesinlikle izlenmeye değer.
ÖNEMLİ NOT: Istanbul Fringe Festival III’de yer alan tüm çevrimiçi gösterilere Mobilet üzerinden kombine bilet almak mümkün. Alınan bilet 26 Eylül gece yarısına kadar bütün seriyi izleme olanağı sağlıyor. Kombine Bilet için mevcut üç ayrı fiyat seçeneği sizi yanıltmasın. Hepsinde aynı sayıda gösteri, aynı kalitede izlenebiliyor. Yüksek ücretli seçenekler salgın döneminde pek çok tiyatronun yaptığı gibi maddi destek amaçlı.