Yaşam Kaya
Geçtiğimiz hafta Enka Açıkhava Sahnesi’nde, Enka’nın yapım sponsorluğunda, Türkiye Tiyatrosu’na damga vurmuş bir isim olan Genco Erkal’ın 83 yıllık hayat öyküsünü anlatan ‘Genco’ adlı belgeselin galasında idik. Erkal’ın 60 yıllık sanat hayatının tüm temel taşlarını izlediğimiz bu belgesel aslında ülke tiyatrosunun nasıl geliştiğine dair önemli bir kanıttır. İktidarı eleştiren tweetler attığı için hakkında 4 yıl 8 aya kadar hapis istemi ile dava açılan Genco Erkal’ın kaleminden çıkan film, günümüz sanat dünyasının duruşunu anlamamız açısından da son derece mühim. Sadece tiyatro yaparak 60 yıl sahnelerde kalabilmek kolay iş değil, hatta hayal ötesi bir iş. Genco Erkal gibi bir çınarı susturmak için akla hayale gelmeyecek bir davanın açılıyor olmasından dolayı ise bir eleştirmen olarak ülkem adına utanç duyuyorum. Hakaret edilmeden yazılan hiçbir eleştiri suç değildir, suç olamaz!
Yönetmenliğini Selçuk Metin’ in yaptığı belgeselde, bugüne kadar 55 oyun yönetmiş, 80 oyunda oynamış, 9 oyun çevirmiş, 23 uyarlama yapmış ve 1 oyun yazmış sanatçının, bütünüyle tiyatroya adanmış yaşam öyküsü anlatılıyor. Muammer Karaca Tiyatrosu’nda oyunlarını oynayan, insanlara tiyatronun devrimci gücünü aşılayan Genco Erkal, belgeselin konusunu kronolojik sıra ile bizlere sunmamış. Sanatçının çocukluk, gençlik ve meslek hayatının büyük bölümünün geçtiği, dönemin kültür/sanat hayatının şekillendiği İstiklal Caddesi’nde başlayan konu, zamanlar ve mekanlar arasında dönüşerek ilerliyor. Sanatçının 22 yaşında profesyonel sahneye ilk adım attığı, bugün restorasyon sürecindeki Muammer Karaca Tiyatrosu; Ali Paşa Han, Arena Tiyatrosu, Küçük Sahne, Ses Tiyatrosu ve Kenter Tiyatrosu belgeselde derin analizlerle kendisine yer bulurken, mekanlar arasında yolculuk yapan seyirci, dönemin sosyal kültürel koşullarının tarihsel imgelerine şahit oldu. 90 dakikalık belgesel, Genco Erkal’ın ve Dostlar Tiyatrosu’nun arşivinden belgeler, fotoğraflar ve videolar ile izleyicilere görsel açıdan da zengin, benzersiz bir serüven sunuyor.
Kendisini birçok oyunda izlediğim ve de yazdığım usta oyuncu için 4 yıl 8 ay hapis istemiyle dava açıldığını giriş cümlemde yazmıştım. İnsanları tiyatronun gücüyle var eden, sahnede yarattığı enerjiyi toplumla birleştirerek sinerjiye dönüştürebilen usta isime karşı yapılan bu haksızlık, aslında biz tiyatro kitlesine karşı yapılmış büyük linç girişimidir. Sahnede eleştirme, sosyal dünyanın içinde konuşma, düşünme, yazma ve hatta bağırma, çağırma!… Sen ey küçük zavallı toplum; sus ve otur, sadece sana verilen özgürlük kadar konuş!… İşte bizlere sunulan özgürlük alanı bu kadar. 83 yaşındaki Genco Erkal’a biz bunları yapıyorsak sana neler yapabiliriz, bir düşün?! İktidarı hakaret etmeden eleştirmek eğer suç olacaksa, 1940’lı yılların Almanya’sından hiçbir farkımız kalmayacak demektir. Yıllarını tiyatroya adamış bu insanın Türk toplumu için üretimlerine bakanlar elbette Genco Erkal’ın kimliğinden korkacaktır. Belgeseli izlerken Erkal’ın rol aldığı oyunları, beraber yıllarca sahne aldığı isimleri gördükçe insan hem üzülüyor hem de içinde yükselen devrimci bir heyecan duyuyor. İsimler tiyatro sahnesi için gerçekten önemli değil; önemli olan bu devrimci misyonu bir adım ileriye taşıyacak toplumcu gerçekçi sanatçıların yetişmesi!
Yıllar önce, Genco Erkal’ın oynadığı Marx’ın Dönüşü oyunu için yazdığım eleştiride başlık olarak, ‘Marx Dönecek, Dertler Bitecek’ diye yazmıştım. Şimdi görüyorum ki dertlerin bitmesi için illa birilerinin dirilip aramıza dönmesi gerekmiyor. O dertleri bitirecek güç bizde, elimizde; yeter ki Genco Erkal’ın sahne duruşu hayatımızın çıkış noktası olsun, bu yeterli.