Erdoğan Mitrani
Yazıya “83 yılın deneyimini 20’li yaşların heyecan ve enerjisiyle 60 yılı aşkındır sahnelere getiren Genco Erkal’ı tanıtmaya gerek yok” diye başlamam gerekse de, yeni projesi ‘Şahdamarım’ ile sahnelere tekrar kavuşan bu efsanevi sanatçıdan, biraz söz etmek isterim.
Çok genç yaşta tiyatroya başlayan Genco, yaşamın aynası olan tiyatronun toplumsal sorumluluğunu erkenden keşfederek politik tiyatro yapma yolunu seçer. O gün bugündür, hep haksızlığa, adaletsizliğe karşı çıkar, hep ezilenlerden yana olur, inançlarından, ilerici tiyatro anlayışından, tiyatro sevgi ve saygısından hiç ödün vermeksizin, hangi iktidar döneminde olursa olsun düşündüklerini hep sakınmadan söyler. Tabii ki baskıcı yönetimler bu muhalif tavrın bedelini ona ödetmeye çalışır, yargılanır, oyunları yasaklanır, sanatsal yolculuğunun can yoldaşları Nâzım Hikmet ya da Aziz Nesin gibi hapislerde süründürülemese de, saldırılara uğrar, linç edilme tehlikesi bile yaşar. Yine de baskılara boyun eğmeden, bir başka efsanevi dostu ‘Yalınyak Sokrates’ gibi, gerçeği reddetmektense ölümü bile göze alarak inandığı yolda yürür. Son zamanlarda bu saldırılar, toplumda edindiği saygın ve sevgi dolu yer sebebiyle açıkça yapılamasa da, sinsice sürdürülür. Ana mekânı Muammer Karaca Tiyatrosu, onarım bahanesiyle sezon ortasında kapatılır. (Tek çivi bile çakılmadan bilinçli olarak çürümeye bırakılan bu tarihi binada, Ekrem İmamoğlu belediye başkanı olur olmaz ciddi bir restorasyon başladı. Bir sanatsever olarak, diğer başarılı faaliyetlerin yanında, restorasyonu süren bu binayla, satın alınarak İstanbul’a yeniden kazandırılmakta olan Kenter Tiyatrosu için kendisine koca bir teşekkür borçluyuz!) Genco Erkal, repertuarındaki oyunları İstanbul içinde ve dışında turneye çıkararak sezonun sonuna kadar sahneledikten sonra, Nazım’ın 50. ölüm yıldönümü için uyarladığı, ‘Yaşamaya Dair – Bursa Cezaevi’nden Mektuplar’ adlı yeni projesi için, Eminönü’nde 18. yüzyılda inşa edilmiş aile yadigârı Ali Paşa Hanını rekor sürede 150 kişilik bir açık hava tiyatrosuna dönüştürür. Sadece mekânın büyüsünü kullanarak, minimal teknolojik olanaklarla maksimum etki oluşturan bu olağanüstü olayın devam etmesini başka aksilikler engeller ve Dostlar Tiyatrosu, Ali Paşa Hanındaki oyunlarına son vermek zorunda kalır. Ne gam! Genco 2016 Haziran’ında, Kadıköy Lisesinin içindeki, uzun yıllardır kullanılmayan tarihi Mahmut Muhtar Paşa Konağı’nın bahçesini 200 kişilik bir açık hava tiyatrosuna dönüştürerek, ‘Güneşin Sofrasında – Nazım ile Brecht’ adlı yeni oyununu sahneler. Türkiye’nin, hatta dünyanın açık ya da kapalı her mekânı Genco için tiyatro sahnesidir. Oyunlarını hiç ara vermeksizin, yorulmaksızın, ülkenin her köşesine götürür, 2019’da uyarladığı, yönettiği ve oynadığı müzikli oyun ‘Merhaba’yı Türkiye’de oynamadan önce ilk kez New York’ta sahneler.
Pandemi öncesi ayda 20 kez sahneye çıkan Erkal, kısıtlamada evine kapanınca, sahneye ara verse de tiyatroyu hiç bırakmaz. Bir yandan kurduğu YouTube kanalında “İnsanlar tiyatroya gelemiyorsa ben, tiyatroyu onların evine götürürüm” diyerek arşivindeki eski oyunları yayınlar. Böylece, çok sayıda seyirci, tiyatroya ulaşımları olmadığı ya da yaşları tutmadığı için adını duyup da izleyemedikleri oyunlara ulaşır. Diğer yandan, çok beğendiği, edebiyatımızda bir doruk noktası olarak gördüğü Ahmed Arif’in şiirlerini, kendi tarzına biraz yabancı da olsa, sahneye çıkarmak için çalışmaya başlar. Arif’in ölümünün 30. yılında, tek bir şiir kitabıyla halkın her kesimine mal olmuş bu büyük ozanın anısına, Dostlar Tiyatrosu tarafından sahnelenmeye başlayan ‘Şahdamarım’ böylece pandemide doğmuş olur.
Genco Erkal’ın 60 küsur yıl sonra bile, hâlâ çağcıl, yenilikçi, genç bir tiyatro yapabilmesinde çok usta bir oyun yazarı olmasının büyük etkisi vardır. Brecht’in ya da Aziz Nesin’in metinlerinden, Nâzım’ın ve Can Yücel’in şiirlerinden yola çıkarak, yazarın yaşamı ile eserlerini iç içe geçiren oyunlar, ustalıkla düzenlenmiş birer kolaj değil, öyküsel akıcılıkları, yazılanlarla yazar arasında kurulmuş sağlam bağlantıları ve dinleyici/izleyiciyi gönlünden yakalayan şiirsellikleriyle üst düzey birer tiyatro yapıtıdır. Yazar, yönetmen, oyuncu Genco’nun imbiğinden geçip damıtılarak yeniden karşımıza çıkan Nâzım ya da Bercht, artık hem kendileridir hem de her oyunda kişiliklerinin yeni ve farklı bir tarafını seyirciyle paylaşan, Genco’nun Nâzım’ı, Genco’nun Brecht’idirler. Ahmed Arif’in şiir, söyleşi ve mektuplarından yola çıkarak oluşturduğu müzikli gösterisi Şahdamarım da karşımıza böyle bir Ahmed Arif getiriyor.
Tarzına biraz yabancı dedim ama, tarz olarak değilse de kişilik, duygu ve düşünce olarak Arif, Genco’ya çok yakın bir kişi. Ülkesini, emekçilerini gözü gibi sevmiş, zulme, haksızlığa, baskıya karşı, özgürlüğü savunmuş, muhalif seslere, düşünen, sorgulayan, eleştiren beyinlere tahammül edemeyen iktidarın zulmünden o da nasibini almış, Hapis de yatmış, işkence de görmüş.
Genco, Şahdamarım’da, epey farklı bir biçem kullanır. Arif’in şiirleriyle yaşamını, sahnede canlı seslendirilen, tamamı onun şiirlerinden bestelenmiş şarkılar eşliğinde aktarır. Çok sevdiği iki müzisyen dostunun Ercan ve Gökhan Çağıran’ın büyük coşkuyla omuz verdikleri projede öyle bir yapı oluşmuş ki, anlatı ile kardeşlerin seslendirdiği, Genco Erkal’ın da arada eşlik ettiği şarkılar iç içe geçerek birbirinden koparılması imkânsız, olağanüstü bir organik bütünlüğe erişir. Bu vesileyle, halka mal olmuş bir ozanın dizeleri için halk müziğinden başkası düşünülemeyeceği için de bağlama yıllar sonra tekrar Dostlar Tiyatrosu’na dönmüş olur.
Tek yumurta ikizi Ercan ve Gökhan, 1987′de İzmir’de doğmuşlar, 7 yaşında müziğe, 9 yaşında bağlamaya başlamışlar, enstrümanın sadece tınısıyla değil, kültürüyle de derinlemesine ilişki kurmuşlar; 14 yaşından itibaren Türkiye’ de ve yurtdışında konserler vermişler. Müziğin pek çok farklı tarzında 100 kadar besteleri de olan. Ercan ve Gökhan, Şahdamarım’da, Ahmet Kaya, Rahmi Saltuk ve Grup Ekin’in bestelerinin yanında oyun için yaptıkları altı yeni besteyi de seslendiriyorlar. Sahnede çok iyiler. Müthiş rahatlık ve kusursuz bir uyumla söylüyorlar. En önemlisi de, sahne sempatileri ve güzel bariton sesleri bir yana, şarkılarının her bir sözcüğünün anlaşılması, müzikal metnin tamamının seyirciye eksiksiz ulaşabilmesi.
Kusursuz diksiyonu, benzersiz oyunculuğu, sesini tınısı ve tonlamasıyla gözümüz kapalıyken bile tanısak, Genco her oyununda farklı bir Genco’dur. Tek başına olsa bile yürüyerek, dans ederek, koşarak, kimi zaman tırmanarak sahneyi doldurur. Ahmed Arif’in şiirlerinden bestelenen şarkılar okunurken, Arif’in hep içinde taşıdığı hapishaneyi anımsatan, Duygu Sağıroğlu’nun sahne tasarımlarından esinlenen dekorun içinde dolanarak, bazen bir ranzaya tüneyen, bazen masasının başında notlarını karıştıran, arada bir şarkılara eşlik eden Ahmed Arif’e dönüşür. Kimi zaman halk oyunları adımlarından esintiler taşıyan koreografisiyle, Genco’nun konuşmasız devinimleri, beden dili kullanımı üzerine başlı başına bir tiyatro dersidir.
Avrupa yakası prömiyerinde, Küçük Çiftlik Park Bahçe Tiyatrosunu dolduran 450’ye yakın izleyicinin oyun biter bitmez ayaklanıp çığlık çığlığa alkışladığı Şahdamarım, kesinlikle henüz başlar gibi olan tiyatro mevsiminin en büyük olaylarından biri. Şimdilik Ege bölgesinde turneye çıkıyor. Yakınınıza gelirse sakın kaçırmayın derim.
Şahdamarım’ın yoğun turne programı şöyle: 27.07 Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu / İzmir, 28.07 Denizli Açıkhava Tiyatrosu, 30.07 Datça Açıkhava Tiyatrosu, 04.08 Kadıköy Selamiçeşme Özgürlük Parkı, 13.08 Altınoluk, 14.08 Çanakkale, l5.08 Ören, 17.08 Karşıyaka, 18.08 Ayvalık, 19.08 Artur. Ayrıca henüz izlememiş olanlar ve yeniden izlemek isteyenler için ‘Yaşamaya Dair’, 30.07 Datça Açıkhava ile 07.08 Uniq Açıkhava Sahnelerinde.
Önemli Not: Dostlar Tiyatrosu’nun bu birbirinden etkileyici 9 oyunu ile Fazıl Say’ın ‘Nâzım Oratoryosu’ hâlen Genco Erkal’ın YouTube kanalda izlenebiliyor. İKSV’nin 13. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin Açılış Gösterisi ‘Nazım’a Armağan’ da İKSV YouTube kanalında yayında. Her biri defalarca izlenmeyi hak eden müthiş birer tiyatro olayı.
Hepinize sağlıklı ve bol tiyatrolu seyirler dilerim.