Tiyatro Hizmeti Üretimi-I
“Sistem İçinden” Bir Model Önerisi
Sacit Hadi Akdede
Giriş
Bu yazı, tiyatro temsillerinin, sahne sanatları gösterilerinin, konserlerin yeniden başladığı bu yaz günlerinde, Güz mevsiminin nelere gebe olduğunu düşünmeyi şimdilik bir tarafa bırakarak, özellikle tiyatro sanatının sadece salgından kaynaklı akut sorunlarını değil, daha köklü olan yapısal sorunlarını da göz önüne alarak bir tiyatro hizmeti üretim modeli üzerinde düşünmek amacıyla kaleme alınmıştır. Başlıktaki “sistem içinden” ifadesi burada önerilecek olan modelin tiyatro gruplarının idari ya da hukuki yapısına ilişkin yeni bir kavram yaratmadan, tiyatro gruplarının mevcut hukuki ya da idari yapılarını, ayrıca Türkiye’nin temel tiyatro hizmeti üretim modeli yapısını değiştirmeyecek bir model olacağını vurgulamak için kullanılmıştır. Türkiye’nin yetişkinler için oyun üreten mevcut profesyonel tiyatro hizmeti üretim modeli birkaç madde ile daha iyi anlaşılır. Tiyatro sanatı ve sanatçılarına ilişkin, iktisadi yapıyı ilgilendiren mevcut durum şöyledir:
- Ödenekli tiyatroların (Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları) daha ayrıcalıklı ve öncelikli olmasıdır. Bu öncelik ve ayrıcalık ödenekli tiyatroların bütçelerinin büyüklüğünden, sahne ve salon kullanımına, emek piyasasında, ödenekli tiyatro oyuncularının daha avantajlı olabilen konumlarına kadar uzanmaktadır.
- Ünlü oyuncuların (Genellikle TV ünlüsü) içinde yer alan profesyonel özel tiyatro gruplarının yüksek bilet fiyatlarından bilet satmaları, tiyatrodan iktisadi anlamda “normal” kâr elde etmeleri durumudur. Sağlıklı istatistikler olmasa da bu gruptaki tiyatro sayılarının çok fazla olmadığını vurgulamak çok yanlış olmayacaktır. Bu tiyatro gruplarının bir kısmının kendi salonları vardır.
- Sayıları yukarıdaki iki gruba göre oldukça fazla olan, çok azının kendi salonu olan, oyunlarını sergilemek için sahne, salon ve seyirci bulmakta zorlanan, düşük bütçelerle oyun çıkaran, sigortalı sanatçı çalıştırmakta zorlanan ve genellikle çok uzun yıllar mevcudiyetini koruyamayan, kapanan, yeni isimlerle yeniden açılan tiyatrolar. Bu tiyatrolar bağımsız tiyatrolar olarak adlandırılabilir. Devlete bağlı değillerdir. Bunun yanında, piyasada yaşayacak kadar da güçlü değillerdir.
- Tiyatro sanatçısı sayısı gittikçe artmaktadır; tiyatro sanatçı arzı artmaktadır (İzmir’deki Şehir Tiyatrosu seçmeleri bu konuda bir fikir vermiştir). Devlet her sanatçıya iş bulamamaktadır. Sanatçı piyasasında rekabet gittikçe artmasına karşın, sanatçı piyasalarında görülen “kazanan parsayı toplar” (winner-takes-all) durumu egemendir. Diğer bir deyişle, birçok sanatçı çok az gelir elde ederken, çok az sayıdaki sanatçı çok yüksek gelir elde etmektedir. Bu durumun önüne de kapitalist sistemde maalesef geçilememektedir çünkü kapitalizm vitrine çok kazanan sanatçıları, sporcuları, vb. koymak istemektedir. Sosyalist sistem ya da anti kapitalist mekanizmalar bu sorunu belli dereceye kadar çözecek araçlara sahiptir ama, biz burada kapitalist sistemde devlet-sanat ilişkisine odaklanmış durumdayız.
Bu yazıda önereceğimiz model, öncelikle yukarıdaki 3. Maddede belirtilen tiyatroların hizmet üretme sürekliliğinin sağlanmasına yönelik olacaktır. Metin içindeki sayısal değerler, karşılaştırma kategorisi olarak aldığımız ödenekli tiyatro verileri göz önüne alınarak önerilmiştir. Ödenekli tiyatroları karşılaştırma kategorisi almamızın nedeni onlar hakkında çeşitli istatistiki verilerin mevcut olmasıdır.
Genel Görünüş
Bir önceki bölümde saydığımız tiyatro grupları birkaç konu başlığı altında karşılaştırılabilir.
Maliyetler ve bütçe; Ulaşılan seyirci sayıları; Temsil sayıları; Oyun sayıları.
Ayrıca extra bilgi: Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü (GSGM)’ne başvuru yapan özel tiyatroların yüzde 72’si İstanbul’da yerleşik tiyatrolardır.
Bütçe
Özel tiyatroların bütçelerine ilişkin sağlıklı bir istatistik mevcut değildir. Bununla birlikte, her sene GSGM tarafından verilen mali yardımlar DT bütçesinin yüzde 2’si kadardır.
Bunun yanında DT’nin bütçesi (2019 yılı)
Tablo 1. Bütçe ve Bazı İstatistikler
2019 yılı gider (maliyet) rakamları | |||||
Toplam gider (TL) | Personel gideri (TL) | SSK prim
Gideri (TL) |
personel+ssk
gideri (TL) |
ortalama temsil maliyeti (personel gideri+ssk) (TL) | ortalama temsil maliyeti
(TL) |
317423534 | 223922112 | 34462212 | 258384324 | 41911.488 | 51488.002 |
Seyirci ve Temsil İstatistikleri (DT ve Türkiye (TR) toplamı) | |||||
DT seyirci sayısı | TR seyirci sayısı 2018-2019 sezonu (tüik) | DT seyirci oranı | TR toplam temsil 2018-2019 sezonu (tüik) | DT temsil oranı | DT+İŞT temsil oranı |
1781735 | 7899547 | 0.225 | 33835 | 0.182 | 0.236 |
Kaynak: DT faaliyet raporlarından ve TÜİK verilerinden yazarın kendi derlemesi
Bir oyunun (DT’de) ortalama maliyeti=317423534/151=2102142.6 (iki milyon TL’den fazla). Bu hesapta DT toplam gider bütçesi oyun sayısına bölünmüştür. Tabloya göre, DT’nin toplulaştırılmış (aggregated) verilerine göre, temsillerin ortalama maliyeti (sadece personel giderleri ve ssk primlerini maliyet öğesi olarak aldığımızda) 41 bin TL civarındadır. Buradaki personel giderlerine elbette sanatçıların dışındaki bütün personel dahildir. Sadece sanatçı giderleri verisi diye bir veri mevcut değildir. DT’nin toplam bütçesine göre hesapladığımızda ise, bir oyunun ortalama temsil maliyeti 50 bin TL civarındadır. Diğer bir ifadeyle, tek bir temsilin maliyeti devlete 50 bin TL civarındadır. Bu rakamların kendi başına bir anlamı yoktur. Ne eleştirmek ne de övmek için kullanılabilir. Bununla beraber, devletin özel tiyatrolara bir sezon için yaptığı ortalama yardım miktarı 30 bin TL civarındadır. Devlet kendi tiyatrosuna tek temsil için 50 bin TL bütçe ayırırken, özel veya bağımsız tiyatroya bir sezon için (en az 20 temsil) 30 bin TL bütçe ayırmaktadır. Bu karşılaştırmanın ise bir anlamı vardır: özel tiyatrolar daha çok desteklenmeli ki ödenekli tiyatrolarla rekabet edebilsin ve kültürel çeşitlilik yaratabilsinler.
Eğer İstanbul Şehir Tiyatroları’nda (İŞT) da benzer bir mali yapı var ise, diğer bir ifadeyle bir oyun ortalama iki milyon TL’ye çıkıyorsa, İŞT genel olarak sezonda 50 civarında oyun sahneye koyduğuna göre, 100 milyon TL toplam İŞT bütçesi olur (2019 rakamları ile). Oyun ve temsil sayılarına göre bir projeksiyon yaptığımda 100 milyon civarında, sanatçı sayılarına göre bir projeksiyon yaptığımda da 200 milyon civarında İŞT gider bütçesi rakamına ulaşıyorum. Aslında en doğru rakam İŞT’ten elde edilecek rakamdır. DT ile beraber 2021 yılı için toplam 500-550 milyon TL’yi geçecek bir gider bütçesi varsaymak oldukça muhafazakâr bir rakamdır. Acaba bütün özel tiyatroların gider bütçesi ne kadardır? Bu konuda bir istatistik yok maalesef. Ama bilinen bir istatistik var: Yardım alan özel tiyatrolara DT bütçesinin yüzde ikisi kadar yardım yapılıyor. 2020 yılında toplam 12 milyon TL (Salgın döneminde ve koşullarında yüzde ikiden fazla verildi) yardım verildi. 12 milyon devlet yardımına karşılık bütün özel tiyatrolar da 12 milyon kendileri bütçe koysa (ki bu rakam oldukça “liberal” bir rakam olurdu) toplam 24 milyon yapar. Bütçeler bakımında bütün özel tiyatrolar ile DT+İŞT arasında dağlar kadar fark vardır: yüzlerce özel tiyatronun toplam gider bütçesi belki 24 milyon diğer tarafta ödenekli tiyatroların bütçesi en az 550 milyon. Şimdi İzmir Şehir Tiyatroları ile daha da büyük bir rakama ulaşmış durumdadır. Bütün bunlara Kocaeli Şehir Tiyatroları gibi bazı büyükşehir belediyelerinin ve bazı ilçe belediyelerinin şehir tiyatrolarının bütçelerini de eklerseniz ödenekli tiyatroların daha avantajlı bütçelerle çalıştığı, özel ve bağımsız tiyatroların ödenekli tiyatrolarla rekabet edemeyeceği, rekabet etmek şöyle dursun eğer ünlü oyuncuların tiyatroları değil ise varlıklarını sürdüremeyeceği çok açıktır. Buradaki vurgu özel ya da bağımsız tiyatroların göreceli olarak çok düşük bütçelerle çalışıyor olduğunu dikkatlere sunmaktır.
Toplam DT seyircisi, Türkiye’deki toplam seyircinin yüzde 22,5’ini oluşturmaktadır. Ödenekli tiyatroların hepsinin ulaştığı toplam seyirci sayısını bilmiyoruz. DT verisi çok düzgün tutulduğundan DT seyirci sayısını biliyoruz. Varsayalım ki ödenekli tiyatroların hepsinin toplam seyirci sayısı, Türkiye’deki toplam tiyatro seyirci sayısının yarısı olsun. Bütçelerle seyirci sayılarını karşılaştırınca ortaya çok büyük bir asimetri çıkmaktadır. Ödenekli tiyatrolar 400 civarında özel tiyatro bütçelerinin toplamının neredeyse 25 katı bir bütçe ile çalışmaktadır, buna karşın ulaştığı seyirci toplam seyircinin yarısı kadardır. Eğer özel tiyatrolar toplam seyircinin yüzde otuzuna ulaşsa (Özel tiyatroların toplam seyirci sayısı maalesef tam olarak bilinmemektedir), bu durumda bile ödenekli tiyatrolar özel tiyatroların ulaştığı seyirci sayısının 50/30=1.666 yani yaklaşık 1.7 kadardır. Ödenekli tiyatrolar neredeyse 25 kat fazla bütçeyle sadece 1,7 kat fazla seyirciye ulaşmaktadır. Böyle bir durumda sadece ödenekli tiyatroların kamusal hizmet ürettiğini söylemek mantıklı olmayacaktır. Kamusal hizmetin tanımını daha önceki yazılarımızda ayrıntılı olarak yaptığımız için burada ayrıntılı bir şekilde tekrar etmeyeceğiz. Gene de bazı okuyucular açısından faydalı olacağını düşündüğüm için kamusal hizmeti kısaca tanımlamakta fayda vardır. Kamusal hizmet, tüketiminde rekabet olmayan ve bireyleri tüketimden dışlamanın mümkün olmadığı ya da çok pahalı olduğu hizmetlerdir. Örneğin, ders kitaplarında milli savunma hizmeti, “saf kamusal hizmet” olarak gösterilir çünkü sizin milli savunma hizmetinden yararlanmanız başkasına kalan milli savunma hizmetini azaltmaz (tüketimde rekabet yoktur), ayrıca herhangi bir bireyin milli savunma hizmetinden yararlanmasını engellemek mümkün değildir (tüketimden dışlamak mümkün değildir).
DT veya ödenekli tiyatrolar saf kamusal hizmet üretmemektedir
Yukarıdaki tanım çerçevesinden bakınca tiyatro saf kamusal hizmet değildir. Tiyatro hizmetini devlet üretse de değildir. DT ve diğer ödenekli tiyatrolar saf kamusal hizmet üretmemektedirler. Eğer devlet tiyatro hizmetini bedava ve açık havada isteyen herkesin rahatça izleyebileceği bir ortamda üretirse o hizmet kamusal hizmet olur. Hizmet bedava olsa, ama koltuk kapasitesi yetmese ve bazı seyirciler dışarda kalsa, o hizmet artık saf kamusal hizmet değildir. Ayrıca tiyatro hizmetinin bedava olması sanatçılar ve sanat açısından istenen bir durum olmamalıdır çünkü bedava olması hizmeti seyirci gözünde değersizleştirmektedir. Çok düşük de olsa bir fiyatı olmalı, ayrıca öğrencilere daha da düşük fiyatlı bilet satılmalıdır. Tiyatro hizmeti daha önceki yazılarımızda da vurgulandığı gibi “erdemli bir hizmettir”. Bu tür hizmetlerin üretimi kamu tarafından desteklenmelidir. Ödenekli tiyatrolar erdemli bir hizmet üretiyorsa, özel ve bağımsız tiyatrolar da erdemli hizmet üretmektedirler. Dolayısıyla özel ve bağımsız tiyatrolara destek mekanizmaları hakkında da modeller üretilmelidir.
Ayrıca “kamusal hizmet” değil de “kamusal alan” yaratılması söz konusu olduğunda, DT ve ödenekli tiyatroların bu konuda özel veya bağımsız tiyatrolardan daha başarısız olduğu vurgulanmaktadır. Oldukça zengin ve ilginç tartışmaların olduğu kamusal alan konusunun ayrıntılarını başka bir yazıya bırakalım.
Kamusal hizmet ve kamusal alan için açtığımız parantezi kapatıp, tekrar bazı rakamlara dönebiliriz.
Temsil sayıları ve Oyun sayıları
DT ve İŞT temsil toplamları, Türkiye’de yapılan toplam temsillerin ancak yüzde 24’üne (23.6) ulaşmaktadır. Ödenekli tiyatroların oyunları (DT +İŞT=200 oyun) 200 oyundan fazla olabilir. Bunun yanında biz karşılaştırma yapmak için şimdilik sadece bu iki ödenekli tiyatronun bütçesini biliyoruz. TUİK verilerine göre DT bölge müdürlüğü olan illerde (12 il) toplam oyun sayısı (İldeki o sezon oynanan eser sayısı) 6761’dir. İstatistiksel veri olarak, TÜİK “oyun” yerine “eser” terimini kullanmaktadır. Bir oyun örneğin (Keşanlı Ali Destanı) 800 farklı ilçede temsil edildiği zaman 800 eser olarak istatistiklere girmektedir. Bu rakamı doğru kabul edersek DT+İŞT oyun sayısının bu rakama oranı 0.029, diğer bir ifadeyle yaklaşık yüzde 3’tür. Bu 6761 rakamının ayrıntıları bilinse daha iyi olacak ama maalesef böyle bir data mevcut değildir. Bununla beraber, varsayalım ki yukarıdaki rakam çok doğru ölçümlerle elde edilmemiş olsun ve 81 ilde 800 ilçede toplam 3000 civarında oyun ya da eser sahnelenmiş olsun. Böyle bakınca DT +İŞT, 200/3000=0.066, yaklaşık yüzde 6.6 oranında oyun üretiyor demektir. Türkiye’de bütçe bakımından en büyük paya sahip olan ödenekli tiyatrolar, bütçenin dışındaki diğer değişkenlerde çok yüksek oranlara çıkamamaktadır.
Sanatsal kaliteyi karşılaştırma ögesi yapmadan, seyirci sayısı, oyun sayısı, temsil sayısı ve maliyetler (gider bütçeleri) bakımından bakıldığında ödenekli tiyatrolar aldıkları bütçe bakımından belki bütün tiyatro sektörünün en temel aktörleri. Bunun yanında, oyun sayısı, ulaşılan seyirci sayısı, temsil sayısı gibi tiyatro sanatının sanatsal kalite dışındaki önemli çıktıları bakımından karşılaştırdığımızda ödenekli tiyatrolar (çok) küçük bir orana denk gelmektedir. Bu asimetri Türkiye tiyatrosunun iktisadi, mali ve sosyal olarak en önemli sorunlarından biridir. Bu durumu gidermek için bir model önerilmelidir. Böyle bir modeli bir sonraki yazıda düşüneceğiz.