Erdoğan Mitrani
Straford Festivali’nin 12 oyunluk dizisinin sonuncusu Chris Abraham’ın ilk kez 2016’da sahneye koyduğu, Shakespeare’in en çok oynanmış komedilerinden ‘The Taming of the Shrew / Hırçın Kız’ oldu.
1940 ortalarında yapılmış Türkçe çevirilerinden beri oyunun dilimizdeki adı hep Hırçın Kız olarak geçse de İngilizce ‘shrew’nun anlamı huysuz, şirret eli maşalı olduğuna göre, kanımca oyunun adının ‘Cadalozun Yola Getirilmesi’ olması gerekir.
Konuyu kısaca anımsatırsak, Zengin Batista’nın evlilik çağına gelmiş Katharina ve Bianca adlı iki kızı vardır. Görgülü ve nazik küçük kızı Bianca’nın pek çok talibi varken, huysuz, şirret ve ağzı bozuk ablası Katharina ile kimse evlenmek istemez. Batista, Bianca ile evlenmek isteyen Lucentio ve Hortensio adlı gençlerle varlıklı yaşlı Gremio’ya bir şart koşar: “Önce Katherina’yı alacak bir adam bulun, ancak onun evlenmesini sağladıktan sonra Bianca’nın üçünüzden biriyle evlenmesine izin veririm.” Hortensio, Verona’dan yeni gelen dostu Petruchio’ya durumu açtığında, özellikle Batista’nın damadına yüklü bir drahoma vermeye hazır oluşu, Petruchio’nun ilgisini çeker ve Katharina ile evlenmeye karar verir. Petruchio, kızın tüm itirazlarına karşın onunla neredeyse zorla evlenip evine götürdüğünde yeni karısının huysuzluğunu alt etmenin sandığından daha zor olacağını fark eder. Katharina’yı vahşi bir hayvanı ehlileştirme yöntemleriyle yola getirdikten sonra
Batista’nın yanına giderek herkese onu nasıl uysallaştırdığını gösterir.
Hırçın Kız erkek egemen bir dönemde yaşayan ve ürünlerini böyle bir toplum için yazan Shakespeare’in kadını en çok aşağıladığı oyunu olarak görülür. Ancak oyun, ustanın yüzeysel kadın düşmanı görünümünün altında farklı bir aşk öyküsünü gizlediği daha karmaşık bir metindir. Katharina’nın hırçınlığı ve saldırganlığı, kendisiyle evlenmek isteyen koca adaylarını yıldırarak kontrol altına almak için değildir. Tam tersine, hiç kimsenin ona yakınlık göstermemesine hırslanan genç kadın, erkekler onu kontrol altına almaya çalıştığı için çığırından çıkmaktadır. Petruchio’nun asıl derdi de, otoriter ve güçlü bir kadını alt etmek değil, kimsenin erdemli tarafını fark etmediği bu zor kadının içindeki güzelliği ve iyiliği açığa çıkarmaktır. Kuşkusuz Petruchio’nun yöntemleri günümüz feministlerini haklı olarak isyan ettirecek derecede katıdır ama Shakespeare’i kınamadan önce, ‘As You Like It’ ya da ‘The Winter’s Tale’ oyunlarında kadınların da katı sayılabilecek yöntemlerle, erkekleri kendilerine uygun kişilere dönüştürdüklerini unutmamak gerekir.
Chris Abraham, Hırçın Kız’ın giriş bölümünde Shakespeare’in ön oyununu aşacak bir şekilde geliştirerek, klasik anlatıma kanmamak gerektiğinin, bu oyun içinde oyunun çok daha modern bir yorum olduğunun, anlatılanlarla belirli bir mesafe kıyarak izlenmesini gerektiğinin altını çizer. Oyuncuların kendilerini gerçek adlarıyla tanıtarak izleyicilerle bire bir iletişime geçtiği bu girişte tiyatro konusu tartışılırken, Katharina’yı canlandıracak olan Deborah Hay, giderek oyunun bütün kadın oyuncularının katıldığı bir şarkı söylemeye başlar. Seyirciler arasından bir adam “Bu ne biçim Hırçın Kız! Oyun şarkıyla başlamaz!” diye bağırarak sahneye gelmeye yeltenir. Bu çakırkeyif adam, Christopher Sly adlı İngiliz asıllı Kanadalı bir tiyatro bloğu yazarıdır. Oyunda Petruchio trolünü üstlenecek olan Ben Carlson tarafından canlandırılan Sly, sinirli bir tavırla yönetmenin metni aşırı özgürce ele almasını kınar, tiyatro yönetiminin ve güvenliğin çabalarına karşın saldırganlığı zapt edilemez. Bir yer göstericiden tokat yiyerek kendimden geçtiğinde, bir yandan yer gösterici “sen seyircileri dövemezsin” diye kovulur, diğer yandan da Shakespeare’in ön oyununa geçilerek yeni ayılan Sly’e bir lord olduğu, ona bir oyun izletileceği söylenir.
Asıl oyuna geçildiğinde, Chris Abraham, her zamanki gibi üst düzey oyunculardan olan ekibini, abartılı yorumlardan kaçmaksızın, keyifli, eğlenceli, koşuşturmacası bol bir sirk gösterisi yaparmış gibi yönetir. Bu yorumda yukarıda söz ettiğimiz satır arası incelik neredeyse yok olmuş gibidir.
Hay, tiyatro tarihinin gördüğü en öfkeli Katharina’lardan biridir. Dinmeksizin köpüren hiddetin sahnedeki herkesi yıldırdığı gibi, sahne dışındayken de ürkünç çığlıklarıyla kendini hissettirir. Evine döndüğünde Petruchio tüm uşaklarına aşırı şiddet gösterirken karısına davranışı zulüm sınırlarını bile aşar. Açlıkla zorbalıkla terbiye edilen Kate’in azar azar direnci kırılmaya, uysallaşmaya başlar. Bu noktadan itibaren Deborah Hay’ın dehası yönetmenin kısıtlamalarını aşarak Kate’in boyun eğmesini sessiz bir isyan çığlığına dönüştürür. Gökte parlayan güneşin ay olduğunu, ya da yolda karşılaştıkları yaşlı adamın bir genç kız olduğunu kabullenmesi teslimiyet değil, Petruchio’nun saldırganlığını engelleyerek adamı yola getirme yönteminin simgesidir. Mutluluğun kadının kocasına boyun eğmesiyle oluştuğunu anlattığı ünlü final monoloğu, yüz ifadesinin hemen her sözcüğüyle çeliştiği bir karşıtlıklar harikasıdır.
İtaat etmeyi göklere çıkarırken alaylı bir şekilde eleştirerek bitirdiği konuşmanın sonunda Petruchio’ya elini uzatması ve her “öp beni Kate” bunu isteksizce yerine getirmiş olduğu kocasını neredeyse saldırırcasına dudaklarından öpmeye başlaması, artık aralarındaki aşk ilişkisinin eşitliğe dayalı olarak kurulacağını ve büyük olasılıkla artık Petruchio’nun ehlileştirilmesinin başladığını duyumsatır.
Sonuç olarak bu Hırçın Kız ilginç bir oyun serisinin büyük keyifle izlenen final bölümü olmuş. Her şey bir yana Deborah Hay gibi olağanüstü bir oyuncuyu keşfetmek için izlenmesi şart.
TİYATROLAR AÇIK HAVADA
Bu yaz kısıtlamaların iyice azalması ile tiyatrolarımızda açık havada canlı performanslar izleme şansımız olacak.
Maçka Küçükçiftlik Park’ta üçü yeni, çok sayıda oyun sahneleniyor.
Genco Erkal’ın Ahmed Arif’in şiir, söyleşi ve mektuplarından yola çıkarak düzenlediği yeni müzikli gösterisi ‘Şahdamarım’ 14 Temmuz 21.00’de Avrupa Yakası prömiyerini yapıyor.
kumbaracı50, Edmond Rostand’ın ‘Cyrano de Bergerac’ oyununu kabarenin danslı, müzikli dünyasına taşıyor. 28 ve 29 Temmuz 21.00’de.
Cem Davran, Celil Nalçakan ve Onur Özaydın 4 Ağustos 21.00’de ‘Üçü Bir Arada’.
Oya Başar ve Begüm Birgören’ün sahneyi paylaştıkları ‘Plastik Aşklar’ 5 Ağustos 21.00’de.
Semaver Kumpanya’da beş sezondur kapalı gişe oynanan Moliere‘in ‘Cimri’si 11 ve 12 Ağustos 21.00’de.
Baba Sahne‘nin ödül rekortmeni oyunu ‘Bir Baba Hamlet’, 25 ve 26 Ağustos 21.00’de.
DasDas’dan Moritz Rinke’nin yüzyılın tüm bireysel trajedilerinin komedisi ‘Westesnd – Batının Sonu’, 1 Eylül 21.00’de.
Tiyatro HemHal’in olağanüstü Latife Tekin uyarlaması, ‘Sevgili Arsız Ölüm Dirmit’
2 Eylül 21.00’de.
Moda Sahnesi’nin Marguerite Duras oyunu ‘Yeni Bir Şarkı’ 8 Eylül 21.00’de.
Kedi Sahne Sanatları’nın yeni oyunu ‘Çamlıca’nın Üç Gülü’ 9 Eylül 21.00’de.
MamArt’ın geçen Tiyatro Festivalinde prömiyer yapan ‘Ben Anadolu’ oyunu 22Eylül 21.00’de.
DOT’un Kemerburgaz Kent Ormanındaki tiyatro alanında da birbirinden ilginç oyunlar var.
DOT’un kendi yapımı ‘Sesin Resmi’ 30, 31 Temmuz, 6, 7, 13, 14, 18, 19 Ağustos 21.00’de,
Moda Sahnesi’nin ‘Ormanlardan Hemen Önceki Gece’ oyunu 1 Ağustos 21.00’de.
Bilateral’in ‘Bir Delinin Güncesi’ 5 Ağustos 21.00’de. Az sahnelenen bu oyunda Ayşe Lebriz Berkem’in yorumu olağanüstü. Fırsat yaratmaya bakın.
Tiyatro HemHal’den ‘Sevgili Arsız Ölüm Dirmit’ 12 Ağustos, ‘Tırnak İçinde Hizmetçiler’ 13 Ağustos 21.00’de.
kumbaracı50’nin ‘Muamma’sı 21 Ağustos 21.00’de
Cihangir Akademi’nin ‘Böyle Şeyler Yalnız Filmlerde Olur’ 24 Ağustos 21.00’de.
BAM’ın ‘Kader Can’ı 26 Ağustos 21.00’de.
Moda Sahnesi’nin ‘Babamı Kim Öldürdü’ oyunu 27 ve 28 Ağustos 21.00’de.
Eylül programı henüz belli değil.
Şu anda bilgi edinebildiklerim bunlar. Henüz izlemediğim birkaç yeni yağım dışında hepsi de tiyatro hasretinizi gidermeye birebir çok iyi oyunlar. Keyifle izleyin derim.
Herkese sağlıklı ve huzurlu bir yaz dilerim.