[Ferhat Yaşar’ın Gazete Duvar’da yayınlanan yazısının bir kısmını paylaşıyoruz.] Küresel Covid-19 salgınından en çok etkilenen sanat dallarının başında tiyatro geliyor. Yaklaşık bir buçuk yıldır herhangi bir devlet desteği göremeyen ve yalnızlığa terk edilen tiyatro dünyası yaşananlara karşı tepkili. Tüm bu olumsuzluklar karşısında, Kürtçe tiyatro yapan sanatçıların yaşadığı hak ihlali ise son günlerin gündem maddesi oldu.
‘PERDELER KAPANMASIN’ DEDİLER, KÜRTÇE TİYATROYU GÖRMEDİLER
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, geride bıraktığımız 15 Nisan’da ‘İstanbul’da perdeler kapanmasın’ kampanyası başlattı. Bu kampanyaya Kürtçe tiyatro yapan Şermola Performans’ın kurucularından Berfin Zenderlioğlu da başvurdu. Ancak İBB tarafından başvuruları kabul edilmedi. Birçok ödül alan ve uzun yıllardır seyircinin takdirini toplayan oyunlarıyla başvurduklarını belirten Zenderlioğlu, “Hem tiyatromuza, hem de ekipteki arkadaşlarımıza destek olabilmesi için var olan bu duyuruya karşılık verdik ve Mirza Metin’in yazdığı, benim yönettiğim ve 9 yıldır sürekli oynanan, 230 civarı gösteri yapan, ödüller almış olan ‘Disko 5 No’lu’ oyunuyla başvurduk. Maalesef beklediğimiz geri dönüşü alamadık. Telefonlarımıza cevap vermedikleri için gerekçesini sosyal medyada sormaya çalıştım. Eğer kriter olacaksa, Şermola Performans bu ülkede düzenli olarak tiyatro yapıyor. Eğer oyundan rahatsız oldularsa, korkmasınlar, 9 yıldır oynanan, bilinen, seyirci tarafından izlenen ve ödüller alan bir oyun bu. Teatra Jiyana Nû’nun oyunu yasaklandı, bizimki ise hiç kabul edilmedi. Sonuç olarak biz bu süreçte bir Kürtçe oyunu şehir tiyatrosu sahnesinde göremedik” diye konuştu.
‘ERMENİ OYUN DA BAŞVURDU AMA KABUL EDİLMEDİ’
“Bir şehir tiyatrosundan bahsedeceksek, şehrin bütün dillerini, kültürlerini içerisinde bulunduran bir yapıya sahip olmalı” diyen Zenderlioğlu, şöyle devam etti:
“Bu ülkede Kürtler ve Ermeniler de yaşıyor. Türkiye tiyatrosunun temellerini atmış bir Ermeni halkından bahsediyoruz. O süreçte Ermenice bir oyun da başvurdu ama kabul edilmedi. Bu ülkede neden biz kamusal alanda var olamıyoruz? Bu bir sorun olarak her defasında karşımıza çıkıyor. Kürtçenin kamusal alanlarda var olabilmesi gerekiyor. 20 dilde broşürler basan belediye, 4-5 milyon civarında Kürdün yaşadığı bu şehirde broşürlerinde Kürtçeye yer vermeye tenezzül bile etmiyor. Şeffaflıktan, özgürlükten, eşitlikten bahsediyorsak, bu hak ihlalinin ortadan kaldırılması gerekiyor. Kürtçenin anayasal güvenceye kavuşturulması gerekiyor. Yoksa biz bu sorunları yaşamaya devam edeceğiz.”
‘YASAKLARLA, SANSÜRLE GÜNDEME GELMEK İSTEMİYORUZ’
Bizim derdimiz şu an sadece belediye başkanı Ekrem İmamoğlu değil, genel olarak bu bir sorun. Bugün derler ki ‘tamam oynayın’ ama sonraki iktidar başka bir şey söyler. Biz bunu iktidarların keyfine bırakamayız. Eğer eşitlikten bahsediyorsak, neden biz sürekli öteki konumunda tutuluyoruz? Neden sürekli engelleniyoruz? Neden her defasında ötelenen oluyoruz?” diyen Zenderlioğlu sözlerini şu şekilde bitirdi:
“Yasaklarla, sansürle gündeme gelmek istemiyoruz. Ama bize her defasında bu kabusu yaşatıyorlar. Sürekli bunlarla cebelleşmek bizim enerjimizin yüzde 70’ini alıyor. Bu bir lütuf değil, ben hakkım olanı istiyorum. Oraya sadece bir gurubu göstermelik olarak almakla, sembolik bir yaklaşımla buna ikna olamayız. Bize zahmet edip geri dönüş bile yapmadılar. Kimse bu saatten sonra bizi dilsizleştiremez. Bunu artık kabul etmek gerek. 21’inci yüzyılda dil fobisi, bölünme fobisiyle cebelleşmek istemiyoruz. Türkçe tiyatro yapan guruplar sorun yaşadıklarında ve bizden destek istediklerinde, gidip arkadaşlarımıza destek oluyoruz. Ama lütfen kimse de bu sürecin seyredeni olmasın, sadece tanık olarak kalmamalıyız. Bunlar yıllardır yapılan şeyler. Daha fazla ses çıkarmalıyız.”
‘KÜRTÇEYE DAHA ÇOK ALAN AÇILMALIDIR’