Gazhane’de Mutlu Son

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Cem Ercisey’in Gazete Duvar’da yayımlanan yazısının bir bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.]

Müze Gazhane, İstanbul’un yeni kültür odaklarından biri olmaya aday. Bu tür yatırımlar Kadıköy’den, Avrupa yakasına doğru akan kültür-sanat trafiğini tersine çevirebilecek etkiye sahip. Nitekim, bu yıl İstanbul Bienali’nin ana mekanlarından birisinin de Gazhane olma ihtimali var. Yani daha çok gidip geleceğiz ve sanıyorum ki sık sık yazıp çizeceğiz gibi görünüyor Müze Gazhane’yi…

Hasanpaşa Gazhanesi’nin uzun uğraşlar sonucu bir kültür merkezi olarak açılması tabii ki harika bir haber. Hem eski endüstriyel yapıların kültür merkezine dönüştürülmesi uygulamasının iyi bir örneği hem de orada yaşayanların yıllar süren mücadelesinin bir sonucu olduğu için önemli.

Aslında bu kültür merkezi kavramı sorunlu bir şeydir. Türkiye’nin her yerinde en ufak ilçelerde bile binlerce kültür merkezi var; ama çoğunun içinde kültür yok. Kültür merkezlerinin düğün salonu olarak kullanılması İstanbul’da bile sıkça karşımıza çıkan bir şey. Bir bina yapıp, içine sergi alanı olsun diye birkaç büyük oda ile sahneli koltuklu bir salon yapınca kültür merkezi olmuyor. Olmadığı için o tiyatro salonları nikah salonuna dönüşüyor. En önemli mesele o kültür merkezinin içini doldurabilmek. Orada yaşayanların kullanacağı, onların beğenilerine ve ihtiyaçlarına karşılık verecek, bir yandan da Türkiye’de ve dünyada olan biten kültürel-sanatsal gelişmeleri kendi hemşerilerinin ayağına taşıyıp onların algısını ve bilgisini artıracak bir program yapmak kolay iş değil. Epey bilgi ve beceri isteyen profesyonel bir uğraş. İşin bir de bütçe kısmı var ki pek çok yerel yönetim için kültür harcamaları kısa sürede bir kara delik gibi görülüp en kısa yoldan budanıp işlevsizleştirilebiliyor. Dolayısıyla kültür merkezinin binasını yapmak kadar onun ekibini oluşturmak da önemli. Türkiye’de hâlâ bu işin eğitimini almış, tecrübeli çok sayıda kültür yöneticisi var ama ne yazık ki büyük kentlerden başka yerde çalışmıyorlar, çalışamıyorlar. Oysa kültür endüstrisi içinde tecrübe edinmiş birileri, Anadolu kentlerinde az bütçelerle mucizeler yaratabilir. Fakat onların yapacağı programları da tabii ki o kentleri yönetenler istemiyor, anlamsız buluyor. Çünkü işin açıkçası Türkiye’nin yerel ya da ulusal siyasi kadrolarının gerçek anlamda kültür ve sanatla pek bir alakası yok. Bu da yerel yönetimlerin kültür hizmetlerinin önündeki en büyük sorun.

Yazının devamı için tıklayınız…

Gazete Duvar

Paylaş.

Yanıtla