Bahar Çuhadar
Bir ötekinin, bir yabancının öfkeli sözü; ‘Ormanlardan Hemen Önceki Gece’… Nefes alabileceğin bir parçacık yer bulmanın nasıl da imkânsız olduğunu anımsatan Moda Sahnesi oyununu, ormanın ortasında izleyebilirsiniz…
Ormanlardan Hemen Önceki Gece’. Öfkenin sözü. Nefesi -başkalarınca- sık kesilen bir yabancının, ötekinin, yok sayılanın tek nefeste çıkan haykırışı. Fransa’nın ‘aykırı’ genci Bernard-Marie Koltès’in ‘kült’ sözcüğünü her satırıyla hak eden monoloğu. Moda Sahnesi’nin bu metne getirdiği yorumun güzelliği; oyunun, cümlelerinde dolaşan öfkeye tezat bir yumuşaklıkta sahneleniyor olması…
Koltès’in ilk kez 1977’de sahnelenen metni; onun çocuk yaşında fark ettiği ırkçılığa, yabancı düşmanlığına, kendisinden olmayana duyulan nefrete, toplumsal lince; büyüdükçe içine girmediği kıyıcı düzeneğe başkaldırısının kompakt bir özeti. Zamansız, bilakis zaman ilerledikçe geriye giden halimizle birlikte sözü büyüyen bir metin.
Kendisine ‘dünya üzerinde bir yer’ arayan bir ‘yabancı’nın sokağın köşesini dönerken karşısına çıkan bir başkasına söyledikleridir ‘Ormanlardan Hemen Önceki Gece’. Sahip olduklarını “Bende kas var, kan var, kemik var, başka bir şey yok” diye özetleyen bir yersiz yurtsuzun, uluslarararası ölçekte bir sendika kurma çağrısıdır. Çünkü nereye gidersen git “Bırakmazlar seni kendi haline. İş hep başka kapıdadır. Unut çimlere uzanıp kestirmeyi, burası da benim evimdir demeyi. Nikaragua’ya kadar kıçına yersin tekmeyi. Çünkü Nikaragua’da kıçına tekmeyi yemek daha kolaydır. Peki iş nerede? Hep başka yerde! (…) Bir dinlesek, bir anlasak az çok hepimizin yabancı olduğunu!”
Oyunu açan Esmeray şarkısındaki “Rengim kara olsun varsın/Yeter ki kalbim kara olmasın” sözleriyle tüyler zaten baştan diken diken oluyor. Oyunu bir kere sahnede genel provada, bir kere de ekrandan izledim. Gökyüzünün altında, DOTOrmanda sahnesinde, ormanın ortasında izleme şansı yakalayacak olanları kıskanıyorum.