Anıl Talat Eryontuk’un Cumhuriyet’te yayınlanan yazısını paylaşıyoruz
Pandemi sürecinde Türkiye tiyatrosu sıkıntılı günler geçirirken, tiyatronun kapandığı, oyuncu ve sahne emekçilerinin işsiz kaldığı bir ortamda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şehir tiyatrolarını kurması tüm tiyatro severler için bir umut olmuştu.
Tiyatro sahnesinin yenilikçi ve özgün yönetmeni Yücel Erten’in Genel Sanat Yönetmenliği’ne getirilmesi ve kuvvetli bir ekibe sahip olması tiyatronun geleceği açısından büyük bir şanstı.
Sayın Tunç Soyer’in sanata olan bu yaklaşımına alkış tutmak sanırım vatandaş olarak hepimizin bir borcu.
Lakin İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın sınavlarındaki kısıtlama birçok genç sanatçının hevesini kursağında bırakmadı değil.
Neden diyecek olursanız?
Çünkü YÖK’e bağlı üniversite konservatuvarlarından mezun olmayanların başvuruları reddedildi.
Sınav hakkı tanınmayanlar arasında Türkiye’nin en nitelikli sanat okulu Müjdat Gezen Sanat Merkezi mezunları da vardı.
Tabii bu uygulama sanat camiasında tepkilere neden oldu.
Aslında konuyu Müjdat Gezen Sanat Merkezi mezunlarının sınava alınmamasına indirgemek istemiyorum.
Asıl anlatmak istediğim şu:
Ortada Türk Tiyatrosu’nun çok değerli insanlarından oluşan bir danışma kurulunun yaklaşık bir yıllık çalışma sonunda hazırladığı ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin onayından geçmiş bir tüzük var.
Bu tüzüğe hepimizin saygı duyması gerekir.
YÖK’e bağlı üniversite konservatuvarlarından mezun olmayan fakat tiyatroya gönülden bağlı birçok sanatçımız var.
Fırsat eşitliği açısından bu durum bir mağduriyet yaşatmayacak mı sizce?
Yücel Erten ise konu hakkında: “Sınavı MSM mezunlarının katılımına açsaydık; başvuru sayısı bununla kalacak mıydı? Doğal ki tiyatro eğitimi veren başka kuruluşlar da ‘fırsat eşitliği’ isteyecekti. O durumda, çifte standart uygulayamayacağımız için; bizim merdiven altı akademilerden tutun, oyunculuk eğitim büfelerine kadar herkese sınav kapısını açmamız gerekecekti” dedi.
Koca bir hayır Sayın Yücel Erten…
Fırsat eşitliğinin temini açısından tüzüğe “Kadroya alınacak sanatçıların yüzde 70’i YÖK’e bağlı üniversite konservatuvarlarından mezun olanlardan, geriye kalan yüzde 30’lık kısım ise mezun olmayanlardan alınacaktır” ibaresi koymanın yaşadığımız tüm sıkıntıları geride bırakmak adına büyük bir fırsat olabilirdi.
Bu yüzde dilimleri kurul tarafından elbette güncellenebilir ve esnetilebilir.
Ayrıca kurula şunu sormak lazım: Adile Naşit, Münir Özkul gibi dev sanatçılarımız hangi üniversiteden mezun?
Okullarda ve sanat kurumlarında yeteneğe dayalı kabul sınavı yapılırken o gencin hangi üniversite mezunu olduğuna bakılmamasını doğru bulanlardanım.
Belirttiğim hususlar lütfen yanlış tarafa çekilmesin.
Elbette eğitimin yanındayız.
Bizlerdeki “ İzmir Şehir Tiyatroları gibi müstesna bir kurum daha iyi nasıl olabilir” gayreti.
Başta Tunç Soyer olmak üzere Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten ve tüm tiyatro sevdalılarına naçizane önerimiz şudur:
Lütfen!
Fırsat eşitliğinin önüne set kuran şehir tiyatroları tüzüğünün ilgili maddelerini gözden geçirin.
Sanatın farklı dallarındaki eserleri ve dünyanın farklı yerlerindeki sanatçıları, İzmirliler ile buluşturmanın ötesine geçen bir vizyon ile İzmir’i, evrensel bir kültür sanat üretim merkezi haline getirmenin ilk adımı olan İzmir Şehir Tiyatrosu’nu henüz bebekken yormayalım, üzmeyelim.