Pınar Erol
Günaydın! Genco Erkal, altmış üç yıldır politik tiyatro yapıyor. 1969’da kurduğu “Dostlar Tiyatrosu’nun varlık sebebi zaten devrimci, politik bir bölge tiyatrosu olarak tüm yurda turne yapmak. İlk oyunları “HaMeKaHaHaPe” (Haysiyetli Milli Kalkınma ve Hak Hukuk Partisi) Allah’tan tutmaz da iki haftada gösterimden kalkar. Yoksa izini sürüp onu bile hakaret davasına konu edebilirler. 2021’de 2016 yılının sosyal medya paylaşımını dava ettiklerine göre. Bu HaMeKaHaHaPe sağcı, muhafazakâr bir parti, günün AKePe’sine çok benziyor aslında. Oyunda bu partinin kuruluş çalışmaları, parti propagandası, tüzüğü yani kendi düşüncesi yandaşlarına ve kendisine ilgi duyacak insanlara tiyatro yaparak, oynayarak anlatılıyor. Genco Erkal gizlenmeden, bilakis gücünü söylediği sözün haklılığından alarak 63 yıldır dimdik tiyatro yapıyor. Zaten sahne üzerinde savunamayacağı tekstleri oynamıyor ki. O, berrak düşünce yapısıyla meydanda yani. Hep öyleydi. Tiyatro izleseler, öğrenecek, belki daha önce dava edecekler. Neyse eşeğin aklına karpuz kabuğunu düşürmeyelim şimdi. Umarım eşek diyerek ben de hakaret etmiş sayılmam? Malum, alıngan insanlar.
Yılgınlık ona göre değil. Herkesin susmayı tercih ettiği zamanlarda bile o sahneden, susanların adına da sözcülük yapıyor. Onun politik tiyatrosunun içinde slogan tiyatrosu barınmaz. İnsanı, eylem yaptığını zannedip rahatlatacak sahneleme dilinden olabildiğince kaçınır. Birbirine uzak ve yabancı fikirleri tiyatronun imkânlarıyla tartışır. Sonra da seyircinin içine taş koyup öyle gönderir eve. Nice baskı rejiminde oyunları yasaklanır, linç edilmek istenir, salon verilmez, Molotof kokteyli atılır. Hem kendi hem oyunları ve hatta aksesuarı yargılanır, aklanır, karalanır, aklanır, karalanır, aklanır… Gelin hatırlayalım:
Sahneden teyp getirip bir köşeye koyan kaymakamlara, “elinizin kolunuzun uzanmadığı yer yok diye” diye seslenir. “Brecht Kabare”nin oyunla beraber uzunçalar plağı da çıkar. İçinde 1 Mayıs marşı olduğu için toplatılır.
1975’de “Kerem Gibi” ile ülkemizde ilk şiir tiyatro deneyimi başlar. Bu şiirsel özyaşam öyküsü, gördüğü ilgi karşısında uzun yıllar sahnelenir. Genco Erkal, bir oyun sonrası gece vakti kelepçeli olarak otobüsle sivil polis eşliğinde İzmir DGM’ye ifade vermeye götürülür. Nazım’la yolculuğun olağan duraklarıdır bunlar.
“Her Gün Yeni Baştan”da hem Nazım hem Brecht hem Haldun Taner vardır. Demokratik kitle örgütlerinin ortaklaşa düzenledikleri gecede şiir okuduğu için oyun, 12 Eylül sıkıyönetimi tarafında yasaklanır. Bu nedenle başı epey derde girer. Evdeki kitaplarla birlikte apar topar emniyete götürülür. Aydın olmanın rutinidir bu da. Barış 2 davasının sanığı olur. Elinden pasaportu alınır. ABD’den bir yıllık burs kazandığı halde pasaportunu geri alamaz, sekiz yıl pasaportsuz kalır. Sebebi de söylenmez üstelik. Soruşturma sürüyor denir. Sonunda önüne bir dosya konulur. Kalın bir dosya. Hakkında siyasi ve sivil polislerin tuttuğu raporlarda attığı her adımın izlendiğini öğrenir. Yaptıkları kadar yapmadıkları da vardır raporda. O koşullarda bile gülmemek elde değildir. Dosyada âşık Genco’nun sazıyla ortaya çıkmasından ve halkı isyana çağıran türküler okumasından bahsedilir. Kim bilir kimdir o âşık Genco? Bir de arabulucu bir memur vardır. “Amirim, pişman olmuş, bir daha yapmayacakmış” der. Pişman olması mümkün mü? Her seçimi bilinçlidir Genco Erkal’ın.
“Havana Duruşması” belgesel tiyatroya örnektir. Aynı halk mahkemesi, sahnede de kurulmuştur. Maçka Teknik Üniversitesi amfisinde oynadıklarında büyük coşkuyla karşılanırlar. Öyle ki öğrenci birliği, haftaya yine gelin oynayın, hatta dekorlarınız burada kalsın teklifinde bulunur. O hafta 12 Mart gerçekleşir. Dekorlar orada tutsak kalır, mühürlenir. Yeniden sahnelenmeye ancak 1975’te başlanır. Oyun, 12 Eylül gelir gelmez yine -ve pazarlıkla- yasaklanır. Oradaki komutan, “Yasaklayacak olsak tiyatroyu tümden kapatırız. Oradan ekmek yiyenleri düşünün. Oyunu siz kaldırırsanız, diğer oyununuz “Asiye Nasıl Kurtulur”u oynamaya devam edebilirsiniz” diye gözdağı verir. Asiye’yi kurtarırlar ama bu sefer de İstanbul’dan ayrılamazlar. Turneye izin verilmez. Aradan dört yıl geçtikten sonra “Asiye Nasıl Kurtulur”un ilk turnesi Bursa’ya yapılır. Matine biter, 20 dakika sonra diğer seansı oynayacaklarken silahlı polisler orayı ablukaya alır. Burada silah olan bir bıçak var derler. Oyunda kullanılan sustalı bıçaktan yani aksesuardan bahsediyorlardır. Ruhsatı yok diye bıçağı emniyete götürürler. Oyun bıçaksız oynanır, ardından da uzun sorgu başlar. Onlar salıverilirler ama bıçak suç aleti olarak mühürlenir, gözaltına alınır ve hala emniyette tutukludur.
1970’de yanan AKM (o zamanki adıyla Atatürk Kültür Sarayı) solcuların üzerine kalınca, oyuncularından Levent Yılmaz, 12 Mart’ta ağır işkence görür. Çıktığında onun anlatılarıyla Macit Koper oyun çıkarır. Haşmet Zeybek “Alpagut Olayı”nı yazar, birlikte oyunlaştırırlar. Bu oyunla Erzurum’a giderler. Halk, oyuncular Stalin’in doğum gününü kutlayacaklar diye kışkırtılır. Oyuncular bir kez daha ablukadadır.
“Azizname”yi Fethiye’de Açıkhava Tiyatrosu’nda oynarken oranın ülkücüleri sahnenin önüne Molotof kokteyli atarlar. Protokolde oturan savcının bacakları yanar. Panik başlar, izdiham oluşur. Onlar ise sahnede kıpırdamadan dururlar. Seyirciye oradan yol gösterirler. Seyirciye tamam mı devam mı diye sorduklarında, devam cevabıyla oyuna devam ederler. Sadece söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur insan. Bunu bilen Genco Erkal her zaman devam eder. Biliyoruz ki bu günler de geçecek. Kim ak kim kara belli olacak. Eşek mi? O hep eşek kalacak.