Mehmet Zeki Giritli
Tiyatroda Pintervari tarzın oluşum aşamalarını takip etmek isteyenler için faydalı bir başvuru kaynağı ‘Seçme Oyunlar’.
Dar mekânlar… Sıkışık odalar… Sıkışmış insanlar… Ara… Sessizlik… Kısa konuşmalar… İletişim içinde iletişimsizlik… Sözcükler içinde anlamsızlık… Dışarıdan gelen öteki’nin ‘içeridekiler’ için oluşturduğu tehdit… ‘Pinteresque’ ya da Türkçesiyle ‘Pintervari’ dediğimizde ilk aklımıza gelenler.
Harold Pinter, 1950’lerin ortasından 2000’li yıllara kadar uzanan yazma uğraşı içinde adım adım kendi tarzını oluşturmuş ve bunu tüm dünyaya benimsetmiş bir oyun yazarı. Yazdıkları, bugün büyük ölçüde geçerliliğini yitirmiş belirsiz bir tabirle ‘absürt tiyatro’ diye tanımlanmış genelde. Oysa onun tiyatrosu kalıplara ve yaftalara sığmayan bir tiyatro. İlk oyunundan itibaren yazdığı her oyun, tiyatronun bilinen bütün kalıplarına bir başkaldırı. Ülkemizde yeterince değeri bilinmemiş bir yazar olduğu kanısındayım. “Tiyatroda doğru/gerçek ele geçirilemez bir olgu. Hiçbir zaman tam olarak ne olduğunu bulamazsınız ama yine de aramaktan vazgeçemezsiniz. Aramak elzemdir zira aramak asıl çaba göstermeniz gereken şey, asıl işinizdir” diyerek kalıplaşmış doğrulara mesafesini ortaya koymuş.
Tiyatro dünyasına yazar değil oyuncu olarak girmiş. 1956 senesinden itibaren ise hem oyuncu hem de yazar olarak devam etmiş. Oyunculuğunun etkisi yazarlığında fazlasıyla görülüyor. 1985 yılında Arthur Miller ile birlikte ülkemize gelip 12 Eylül baskısı altındaki aydınlara desteğini iletmiş. Bu dönemde ‘Bir Tek Daha’ ve ‘Dağ Dili’ oyunlarını kaleme almış. 2004’te ise Hasankeyf’in korunması kampanyalarına desteğini esirgememiş. Dünyanın hangi bölgesinde ne haksızlık yapılıyorsa ona karşı durmayı kişisel bir sorumluluğa dönüştürmüş gerçek bir aydın. 2005’te, ölümünden üç yıl önce, hayli gecikmeli olarak aldığı Nobel Edebiyat Ödülü ile de kariyerini taçlandırmış.
Pinter oyunları hem okuyan hem oynayan/yöneten için zengin bir deneyim sunarken aynı zamanda zorlu ve bazen de anlaşılmaz bir yolculuk da vaat ediyor. Bir Pinter oyununu sahnelemek, aynen bir Beckett ya da bir Genet oyununu sahnelemek gibi, cesaret gerektiren bir iş, çünkü Pinter’ın sadece yazdıkları değil yazmadıkları da okunmalı, anlaşılmaya çalışılmalı, eğer hakkıyla değerlendirilecekse. Pinter’ın alametifarikası olan ‘sessizlikler’ örneğin, zamanın durduğu alelade ve boş bekleme anları değildir. Tam tersine, karakterlerin en çok konuştuğu anlardır. Sessiz bir dildir oradaki. Ya da mizahı, kahkahalarla karşılanacak bir mizah değildir belki ama en beklenmedik anda ortaya çıkar. En karanlık anların bile içinde, anlamı tersyüz edecek bir mizah gizlidir.
Kırmızı Kedi Yayınevi’nin yeni Tiyatro dizisinin ilk verimi olarak yayımlanan ‘Seçme Oyunlar’, yazarın ilk oyunundan başlayarak 1956-1971 yılları arasında yazdığı oyunlardan, tarzının oluşumunda önemli bir yere sahip altı tanesini bir araya getiriyor. Kitabın ilk oyunu ‘Oda’ Pinter’ın da ilk oyunu. Tek perdelik kısa bir oyun. Sonraki üç oyun, ‘Git-gel Dolap’, ‘Kapıcı’ ve ‘Cüceler’ ise ilk kez 1960’ta sahnelenmiş. ‘Git-gel Dolap’ da tek perdelik. ‘Kapıcı’ uzun oyunlar yazmaya başladığı dönemin belki de en önemli eseri. Pinter’ın oyun yazarı olarak rüştünü ispatlamasında, seçkide yer almayan ‘Doğum Günü Partisi’ (1958) ile birlikte bu oyunun katkıları büyük. Bu oyunları ‘Eve Dönüş’ (1965) ile ‘Eski Günler’ (1971) izliyor. Böylece Pinter’ın oyun yazarlığının ilk 15 yılına ışık tutan bir yekûn çıkmış ortaya.
Kitapta daha önce oynanmış fakat basılmamış oyunlar da bulunuyor. Örneğin, Pinter’ın kariyerinin en önemli oyunlarından ‘Kapıcı’, 1960 yılında ülkemizde Kent Oyuncuları tarafından kısa süre oynanmış fakat oyun metni nedense basılmamış (kitabın kapağında kullanılan görsel o oyundan; Genco Erkal ile Şükran Güngör yan yana). 2016’da aynı oyunu sahnelemek için çevirdiğimde, neden o zamana kadar çevirisinin yayımlanmamış olduğunu çok sorguladım. Neyse ki artık basılı bir çevirisi var elimizde.
Çeviriden söz etmişken, kitaptaki oyunlardan dördünü Uğur Ün çevirdi. Samuel Beckett külliyatının neredeyse tamamını dilimize kazandırmış olan Uğur Ün’den bu kez de Pinter çevirilerini okuyacağız. Bildiğim kadarıyla, Kırmızı Kedi Yayınevi’nin instagram üzerinden gerçekleştirdiği Perşembe Söyleşileri kapsamında ileriki haftalarda yönetmen Levent Kurumlu’yla birlikte Pinter oyunları ve çevirisi üzerine yapacakları söyleşide kendisini dinleme ve izleme olanağı bulacağız.
‘Kapıcı’ ve ‘Git-gel Dolap’ oyunlarının çevirileri ise bana ait. ‘Kapıcı’ ilk aşamada sahnelenmek için çevrildiğinden dil tercihlerinde öncelikle oyunu sahnelemeyi düşünen oyuncuların ve yönetmenlerin işini kolaylaştırmak ama bunu yaparken de Pinter’ın ‹özünü› bozmamak amaçlandı.
Tiyatroda Pintervari tarzın oluşum aşamalarını takip etmek isteyenler için faydalı bir başvuru kaynağı ‘Seçme Oyunlar’. İleride Pinter’ın 1971 sonrası oyunlarından oluşan ikinci bir seçkinin basılabilmesi ise kişisel temennim.
[Bu yazı ilk kez Birgün Kitap Eki’nde yayınlanmıştır.]