Fırat Kuyurtar
BGST Tiyatro, 2013 yılından beridir, Kültür Bakanlığı tarafından, özel/profesyonel tiyatrolara verilen devlet yardımından faydalanamıyor. Son olarak gelişmeleri BGST Tiyatro’nun Kültür Bakanlığı’na karşı hukuk mücadelesi adlı yazımızda ele almıştık.
Hatırlatmak gerekirse, BGST Tiyatro olarak 2013 yılından bu yana sırasıyla, “Lorca”, “Kim Var Orada? Muhsin Bey’in Son Hamlet’i”(KVO), “Zabel”, “Adaletin Bu mu Dünya?, “Yeni Bir Hayat İçin” ve son olarak da “Sobremesa” adlı projeler için Kültür Bakanlığı’na başvuruda bulunuldu ve fakat bu projelerin hemen hiçbiri desteğe layık görülmedi. Muhtemelen başkaca özel tiyatroların da kısmen veya tamamen benzer şekilde maruz kaldığı bu kategorik reddiye ile ilgili Kültür Bakanlığı’ndan bugüne kadar duyabildiğimiz tek gerekçe şu:
““Özel Tiyatroların Projelerine Yapılacak Yardımlara İlişkin Yönetmelik” kapsamında başvuru yaptığınız projeniz, adı geçen yönetmelik gereği oluşturulan Değerlendirme Komisyonunca değerlendirilmiştir.
Değerlendirme Komisyonu, ilgili yönetmeliğin 8. maddesinde belirtilen değerlendirme ölçütleri ile bütçe olanaklarını da göz önünde bulundurarak yaptığı değerlendirmeler sonucunda projenize yardım yapılmamasına karar vermiştir.
Bilgilerinizi rica ederiz.”
Bilgilerimizi rica eden bu yazılardan hiçbir bilgi edinemediğimiz için hemen hemen tüm başvuru ret kararları ile ilgili Ankara İdare Mahkemeleri’nde iptal davaları açtık. Yönetmeliğin tamamı yönünden başvuru kriterlerine uymadığımız iddia ediliyordu ve bütçe olanaklarına göre herkesi tatmin edemeyeceklerini iddia ediyorlardı. Oysa ki başvuru yaptığımız oyunların tamamının yerli oyunlar olması, yerli yazarlarca yazılmış olması, ülke sanatına katkıları, çıktıkları turne sayıları, ulaştıkları seyirci sayısı ve tiyatro alanında önemli ödüllere adaylıkları ve layık görülen ödülleriyle ilgili Yönetmelik şartlarını fazlasıyla taşıdıkları ortadaydı. Yine Kültür Bakanlığı’nın Oyuncu tayfası adlı tiyatro grubu gibi AKP’li Belediye destekli tiyatro gruplarına her sene 3-5 oyunla destek verebildiğine göre bütçe konusunda da sorun olmamalıydı. Sorun başkaydı, ama neydi?!…
Açtık davaları, kazandık da. Bir değil iki değil, tam 5 defa İdare Mahkemeleri, mealen ‘idarenin takdir yetkisi vardır ama sınırsız değildir, somut gerekçe açıklamalısın ey Kültür Bakanlığı’ diye, BGST Tiyatro’nun taleplerini reddeden Kültür Bakanlığı’nı haksız buldu. Bu kararların 3’ü üst Mahkeme denetiminden de geçerek kesinleşti. Sonra mı? Sonra şunlar oldu…
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. Dairesi, daha önce ve son kez 23.10.2019 tarihinde şu gerekçe ile lehimize verilen kararı onamıştı:
“Yönetmelikte belirtilen ve yukarıda yer verilen değerlendirme ölçütleri çerçevesinde projelerin objektif olarak değerlendirmesi yapıldıktan sonra destekten yararlandırılmamasına karar verilenlerin, hangi gerekçelerle yararlandırılmadıklarının somut ve net bir şekilde ortaya konulması gerekirken değerlendirme ölçütlerine göre bir değerlendirme yapılmaksızın davacının destekten yararlandırılmamasına ilişkin somut gerekçeler ortaya konulmadan salt takdir yetkisine dayalı olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir”
Bu karar sonrasında Kültür Bakanlığı’ndan aynı projelere yönelik tekrar değerlendirme yapmasını istedik ve “KVO” ve “Zabel” projelerimiz için yeniden değerlendirme talep ettik. Bu arada yeni projelerimiz Yeni Bir Hayat İçin ve Sobremesa için de başvuru yapmıştık. Kültür Bakanlığı’nın gerek tekrar değerlendirme talebimize ve gerekse yeni başvurulara verdiği cevabı özetle şu oldu: “değerlendirme ölçütleri ile bütçe olanaklarını da göz önünde bulundurarak yaptığı değerlendirmeler sonucunda projenize yardım yapılmamasına karar vermiştir.”
Pes etmedik. 2019 yılında başvurduğumuz ve tekrar reddedildiğimiz “Yeni Bir Hayat İçin” adlı projemiz için de dava açmıştık. Bu davayı da benzer şekilde kazandık.
Derken büyük değişim işte tam bu noktada yaşandı. Bu defa dosyalarımızın istinaf incelemesi son dosyamızdan önceki 3’üne bakan ve bizi haklı bulan Ankara 12.Bölge İdare Mahkemesine değil Ankara 10. Bölge İdare Mahkemesi’ne gitmişti. Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 16/01/2020 gün ve 72 sayılı kararıyla bu görev değişikliğini yapmıştı. Peş peşe aleyhe kararlar da bundan sonra gelmeye başladı. Üst Mahkeme’nin ret gerekçeleri şöyleydi (imla hataları mahkemeye aittir):
“…Devlet desteği istenilen bir çok oyun olması ve her talep edene destek verilmesinin bütçe imkanlarına göre mümkün olmaması karşısında, yapılacak olan değerlendirmenin idarenin takdir yetkisinde olması ve bu yetkinin de mahkeme kararıyla zorlanamayacağı hususlarıda göz önüne alındığında, usulune uygun olarak oluşturulan Değerlendirme Komisyonunca Yönetmelikte yer alan kriterler ve bütçe olanakları gözönüne alınmak suretiyle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Her talep edene destek mi verilecekti? Yeni gerekçe buydu…
Derken 2013 yılındaki ilk davamız olan “Lorca” projesi ile ilgili olarak da Danıştay’dan bozma kararı geldi. Danıştay’da lehimize kesinleşen dosyaların hiçbirine atıf yapma gereği duymamıştı.
Üst Mahkemelerin görüş / içtihat değişikliğine gitmesi yahut diğer Mahkemenin aynı konuda aldığı karara katılmaması, o kadarın aksi bir kararı alması hukuken mümkün. Böyle bir hakkı var. Diğer yandan içtihat değişikliğine giden yahut diğer Mahkemenin aynı konuda kesinleşen kararının aksine karar veren Mahkemeden de en azından önceki içtihada yahut kesin hüküme atıf yapıp, o içtihadı neden değiştirdiğini açıklamasını, lehimize kesinleşmiş önceki Mahkeme kararlarını kale almalarını beklemek de bizim hakkımız. Hukuk alanı, son dönemde ülkemizdeki uygulamaların aksine ciddiyet gerektirir.
Buraya kadar anlatılanlardan, yorumu, takdiri okuyuculara bırakıyorum ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim. BGST Tiyatro, Kültür Bakanlığı tarafından kategorik olarak reddediliyor. Siyasi veya başkaca nedenlerle, belki de kaşının üstünde gözü olduğu için teşvikten yararlanma talepleri kabul görmüyor. Kesinleşmiş Mahkeme kararlarına uyulmuyor, objektif kriterlere dayalı olarak teşvikten yararlanma yahut yararlanamama gerekçeleri bir türlü açıklanmıyor. Takdir hakkının keyfi kullanımı demokrasisine aynen devam deniyor!
Talebimiz sadece kendimiz için değil, hemen herkes için Anayasa’da yazdığı şekilde, çoğulcu demokrasiye uygun olarak, kamu kaynaklarının paylaştırılmasında adil, eşit yaklaşımların geliştirilmesi, idarenin takdir yetkisi adı altındaki keyfiliklerin önlenmesiydi. Uzunca bir süredir, maalesef şu ya da bu nedenlerle tek başımıza bu süreci takip ederek bu noktaya getirdik. Bundan sonrası için yolumuz ya bağımsızlığına yeni üye atamaları ile ciddi gölge düşürülen ama bir yandan da son birkaç aydır verdiği oldukça önemli kararlarla umut aşılayan Anayasa Mahkemesi’ne çıkacak, yahut bu noktada, buraya kadar yapılan haksızlıklara karşı yaptığımız hukuk mücadelemizden vazgeçmek anlamına gelmemek kaydı ile, ülkede gerçekten tutarlı, bağımsız, bilimsel kurallara göre hareket eden bir hukuk sistemi tekrar tesis edilinceye dek bu alandaki mücadele bir süre park edilecek…