Nuray Büyükdağ’ın T24’te yayınlanan değerlendirmesini paylaşıyoruz
Nutku’nun Suda Ayak İzleri; Anılar ve İzdüşümleri adlı iki ciltlik otobiyografik kitabı, Türkiye tiyatrosun gelişiminde birikerek ortaya çıkan engellerin geniş bir analizi olarak okunabilir.
Türkiye tiyatro tarihinde ilkleri gerçekleştiren bir tiyatro bilimci…
Özdemir Nutku’nun, “Suda Ayak İzleri; Anılar ve İzdüşümleri” adlı iki ciltlik otobiyografik kitabı, Türkiye’de tiyatroya, sanata ve akademik sanat eğitimi anlayışına Nutku’nun anıları üzerinden, geniş ve tarihsel bir pencereden bakmamızı sağlıyor. Nutku’nun 60 yıllık sanat hayatı, çalışmaları, verdiği mücadele, kişiliği ve uzun akademik yaşamı ile harmanlanmış anılar kitabı, ileri ve demokratik kültürel gelişimin önündeki engeli; statükocu zihniyeti gözler önüne seriyor.
Sadece yurt içinde değil, uluslararası arenadaki çalışmalarıyla da tanınan Özdemir Nutku, Türkiye tiyatro tarihinde ilkleri gerçekleştiren bir tiyatro bilimci, araştırmacı, çevirmen, yazar, yönetmen ve eleştirmendir. Sürekli bir üretimin içinde olan Nutku, 88 yaşına sığdırdıklarını Suda Ayak İzleri; Anılar ve İzdüşümleri adlı iki ciltlik otobiyografik kitabında okuyucuyla paylaşıyor.
Nutkunun anılarını kaleme aldığı kitabının birinci cildi; tiyatroya getirdiği yeniliklerin yanı sıra daha çok kişiliği, hayatı, eğitimleri ve henüz başladığı akademik sanat hayatıyla ilgi anılarını kapsıyor.
1931’de İstanbul Kadıköy’de dünyaya gelen Nutku, anneannesinin ona anlattığı masallarla büyür, tiyatro ile ilk karşılaşması da onun sayesinde olur. Şiire ve müziğe aşırı tutkun olan babası, onun ve kardeşinin küçük yaşta piyano dersleri almalarını sağlar. Nutku bu sayede on bir yıl piyano dersi alır ve Scarletti, Bach, Mozart, Chopin gibi bestecilerin yapıtlarını çok iyi çalmaya başlar.1949 yılında ilk klasik piyano konserini veren Nutku, 50’li yıllarda bir caz kuarteti kurar, caz piyanisti olarak tanınır.
Çalışkanlığıyla anılan Nutku’nun farklı alanlardaki merakı çocukluğuna dayanır. Daha beş yaşındayken babasının saatinin nasıl çalıştığını anlamak için içini açar, kapatmaya fırsat bulamadan yakalanır. İlkokulda bir okul gazetesi çıkarır ve merak uyandıran hikâyeler yazmaya başlar. Yeniliğe ve teknolojiye olan merakı onu hayat boyu takip eder. 1983 yılında aldığı bilgisayarı, fakültede tıpkı mahalleye gelen ilk televizyon gibi ilgi çeker…
yazının devamı için tıklayın: T24