Boğaziçili Müzisyen İki Öğrenci ile Söyleşi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Hazal Şahin

Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor,

ama kimbilir, birazdan uzanıp dokunursun.

-Birhan Keskin, “Kargo” şiirinden bir alıntı

-Boğaziçi Üniversitesi sizin için ne ifade ediyor? Nasıl bir üniversitedir Boğaziçi?

Boğaziçi Üniversitesi, tartışma kültürünü nispeten sağlıklı oluşturabildiği için değerli. Bizce Boğaziçi için “pembe dünya” denmesinin sebebinin; burada hiçbir sorunun, sıkıntının olmamasından değil, sorunlara karşı mücadele alanlarının oluşturulabilmesinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Mücadele alanları tartışmaya açık ve birbiriyle iletişim halinde olduğu için farklı bir kültür ve güvenli bir alan sunma iddiasında.

-Yeni rektörle beraber nelerin değişeceğini düşünüyorsunuz?

Rektörün kayyum olduğunun bilincindeyiz. İçinde bulunduğumuz durumda kayyum zihniyetinin üniversitemizdeki demokratik, özerk ve tartışmacı yapıya zarar vereceğinden endişeliyiz. Bunun örneklerini 40 günü aşan süreçte deneyimledik. Yeni fakültelerin açılması, dekan ataması ve kampüsteki polis ablukası gibi örnekler, üniversitenin özerkliği ve demokratikliğine büyük bir darbe vurdu. Kulüplerin üzerinde kurulan baskı ve kapatmalarla öğrencilerin kendini ifade edebildiği ve tartışmaları sürdürebildiği yapılar zarar gördü.

-Kayyum kelimesi artık size neyi çağrıştırıyor?

Baskı, dayatma, anti-demokrasi, merkeziyetçilik (iktidarın kötüye kullanımı)…

-Yeterli desteği gördüğünüzü düşünüyor musunuz?/ Kimlerin desteğini bekliyorsunuz ya da bekliyor musunuz?

Direnişimizin haklı olduğunu biliyoruz ve bu haklılık bize büyük bir güç veriyor. Desteğimizi buradan aldığımızı düşünüyoruz ancak direnişimizin “sapkın”, “terörist” gibi ifadelerle çarpıtılmaya ve haksız hale getirilmeye çalışılmasının, öğrenci dayanışmaları dışında kalan kamuoyunda olumsuz etkiler doğurduğunu düşünüyoruz. Bu noktada direnişimizin ve yürüttüğümüz tartışmaların daha geniş kitlelerce objektif sürdürülmesini istiyoruz.

-Bu süreçte hocalarınızla beraber yol almak nasıl bir his?

Üniversitenin tüm bileşenleriyle birlikte ortak bir söylem üretmek çok güçlendirici. Öte yandan kayyum rektör ataması yalnızca öğrencileri ilgilendiren bir gündem değil, tüm bileşenlerin ortak söz üretmesini gerektiren bir durum. Dolayısıyla eylemliliklerimiz çeşitlense de ortak söylemlerde birleşip mücadelemizi sürdüreceğimize olan inancımız tam.

-Kamuoyunda çok ses getiren bir mektup yazdınız. Bu mektuba ilgili yerlerden cevap geldi mi? Gelen tepki ve cevapları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tabii ki ilgili yerlerden bir cevap gelmedi 🙂 Gelen tepki ve cevapları anlamakla birlikte, açık mektubun refleksif bir hamle olduğunu göz önünde bulundurarak mücadelemizin ortaya koyduğumuz diğer ürünlerle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

-Geriye dönüp baktığınızda 2 Ocak itibariyle başlayan süreçte ‘’keşke’’ dediğiniz bir şey var mı?

Keşke kayyum rektör atanmasaydı. Kampüsümüz polis ablukası altına alınmasaydı. Hedef göstermeler, linç kampanyaları, nefret söylemleri, kapatmalar, tutuklamalar, göz altılar, ev hapisleri olmasaydı… “Keşke”leri kendi elimizde olmayan birçok noktadan kurarken direniş sürecinde iç tartışmaları ve mücadelemize yönelik eleştirileri olumlu anlamda sürdürmeye çalışıyoruz. Haklı olduğumuzu biliyoruz ve bu kadar sert müdahalelerle karşılaşırken mücadele içinden aldığımız hamlelere “keşke” demek mümkün olmuyor.

-Ailelerinizin tepkileri nasıl? Endişeleri, kaygıları var mı?

Türkiye’de polisin orantısız güç kullanımının bir gerçek olduğunu anladığımız bu günlerde ailemiz bizden çok daha fazla kaygılanıyor. Her ebeveyn gibi çocuklarının güvende ve sağlıklı olmasını istiyorlar. Bizim gibi onlar da geleceğimiz hakkında endişeli.

-Bazı medya kuruluşlarının ve devlet büyüklerinin bahsettiği gibi ‘’ülkeye zarar veren’’, ‘’toplum huzurunu bozan’’ bir eylem içinde olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Tekrardan söylüyoruz ki direnişimizin haklı olduğuna inancımız tam. Eylemlerimizin barışçıl olduğunu ve anayasal haklarımızı kullandığımızı biliyoruz. Taleplerimiz yerine getirilene kadar barışçıl protestolarımıza devam edeceğiz.

-Başka bir ülkede yaşamayı istiyor musunuz? Gitmek ve kalmak sizin için ne ifade ediyor?

Bizler hala Türkiye’de bir şeylerin değişebileceğine ve dönüşebileceğine inandığımız için mücadeleye devam ediyoruz. Yalnızca kendi öğrencilik deneyemimizi iyileştirmek için değil, ülkenin geleceğine umutla baktığımız için kalmayı kıymetli görüyoruz. Gücümüzü dayanışmadan alıyoruz. Birlikte olduğumuz sürece gitmek bir seçenek olmayacak.

-İdeal bir üniversite ortamı nasıl olmalı?

İlk soruda Boğaziçi’nin kültüründen bahsetmiştik. İdeal üniversite ortamı bu kültürün yaşatıldığı, çatışmaların olmadığı değil; çatışmalardan sağlıklı tartışmaların üretildiği bir alan olmalı.

-Bu süreçle ilgili yarın nasıl bir güne uyanmak istersiniz?

Başta Melih Bulu olmak üzere tüm kayyumların istifa ettiği; tüm üniversitelerde bileşenlerinin rızası gözetilerek rektörlük seçimlerinin yapıldığı; göz altında, ev hapsinde ve tutuklu olan bütün arkadaşlarımızın serbest bırakıldığı; kampüslerdeki polis ablukasının dağıtıldığı; LGBTİ+ öğrenciler ve tüm LGBTİ+’ların temel insan hakları ve tüm anayasal haklarının tanındığı bir güne uyanmak istiyoruz.

-İçinde bulunduğunuz durumu bir şarkı sözü/şiir ile ifade edecek olsanız ne söylerdiniz?

Boğaziçili Müzisyenlerin sözlerini değiştirdiği şarkılar, içinde bulunduğumuz durumu güzel bir şekilde ifade ediyor. Bu şarkılara Boğaziçi Direnişi YouTube kanalından ulaşabilirsiniz. Bunların yanında aşağıdaki dizeler çok iyi ifade ediyor:

“…

Buraya, bir inanç, bir inat koydum. Tut ki unuttun, tekrar bak,

o inat neyse sen osun.

Buraya yolun yokuşunu koydum. Bildiğim için yokuşu. Zorlanırsa

nefesin, unutma, ciğer kendini en çabuk onaran organ, valla bak,

aklında bulunsun.

Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor,

ama kim bilir, birazdan uzanıp dokunursun.

…”

-Birhan Keskin, “Kargo” şiirinden bir alıntı

                                            

Paylaş.

Yanıtla