Bülent Sezgin
Sevgili okuyucular bir süredir artan akademik ve idari görevlerim nedeniyle Mimesis Sahne Sanatları portalindeki köşe yazılarıma ara vermek zorunda kalmıştım. Yeni yılınızı en içten dileklerimle kutluyorum ve bugünkü yazımda, 26 Aralık Cumartesi günü Yeni A-Normalde Müzik ve Sahne Sanatları adlı webinar hakkında izlenimleri yazmak istiyorum.
Bu sene kurulan Bahçeşehir Üniversitesi Konservatuvarı tarafından düzenlenen ve moderatörlüğünü yaptığım webinarda; sırasıyla Zülfü Livaneli, Sabahat Akkiraz, Müzik Yorumcuları Meslek Birliği YK Başkanı Burhan Şeşen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanı Hülya Muratlı, Bestimage Grup CEO’su Serdar Şenel, Kardeş Türküler ve Bajar Grubu solisti Vedat Yıldırım, Bale Sanatçısı ve Koreograf Tan Sağtürk, Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Üyesi Mert Fırat, Oyuncular Sendikası Genel Sekreteri Sercan Gidişoğlu, Dr. Ömer Vatanartıran, Müzisyen ve Ses Tasarımcısı Beril Sarıaltun ve Dr. Ahmet Aydemir konuşmacı olarak yer aldı. Panelin açılış konuşması ise, BAU Rektörü Prof. Dr. Şirin Karadeniz tarafından yapıldı.
Pandemi döneminde kültür ve sanat alanında yaşanan sorunların etraflıca tartışılması ve farklı kesimlerden sanatçıların ve akademisyenlerin bir araya gelmesi açısından oldukça önemli bulduğum bu webinara 300’ün üzerinde izleyici katıldı. Profesyonel dünyadan olduğu kadar amatör alandan da çok sayıda izleyicinin salgının yarattığı tahribat nedeniyle birbiriyle empati kurduğu bu webinarın, bir üniversite tarafından bu çapta yapılan ilk etkinlik olduğunu söylemek gerekiyor. Panel sırasında aldığım notlardan yola çıkarak, konuşmacıların neleri vurguladığını öncelikle belirtmek isterim.
Webinar moderatörü olarak ben tüm katılımcılardan aşağıda çizdiğim tartışma çerçevesi ekseninde görüşlerini aktarmalarını istedim:
“Dünya genelinde Covid 19 salgını ekonomik ve mesleki formasyon düzeyinde sanatçıları ve sanatsal üretim-tüketim biçimlerini radikal bir değişime zorladı. Sanatçıların kapalı mekânlarda gösteri yapamamaya başlaması ve kültür endüstrisi merkezlerinin salgın nedeniyle kapanmak zorunda kalması nedeniyle müzik, tiyatro, dans gibi gösteri sanatları alanındaki tüm performanslar canlı bir şekilde yapılamayacak hale gelmiştir. Canlı performansa dayalı gösteri sanatları dramatik bir şekilde durmak zorunda kaldı ve sanat ekonomisinin temeli olan eğlence endüstrisi sadece dijital platformlar üzerinden yapılabilmeye başlandı. Sonuç olarak bu süreçte sanatçılar ciddi bir ekonomik kriz ve mesleklerini sürdürememe sorunuyla karşı karşıya kaldı. Dünyada da olduğu gibi Türkiye’de de on binlerce sanat üreticisi bir dolu ekonomik ve psikolojik tahribatla karşı karşıya geldi. Bu süreç insani dayanışma gerektiren ve aynı zamanda sanatçıların ve sanat meslek birliklerinin sanatçıların hukuki statülerini geliştirmeleriyle ve alternatif yeni sanat üretim biçimlerinin keşfedilmesiyle düzelebilecek bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.
Yeni normalde karşımızda çözülmesi gereken 3 ana sorun var;
- Dijital veya dijital olmayan araçlarla sanat üretiminin sürdürülmesi
- Sanatçıların ekonomik bağlamda desteklenmesi
- Sanat eğitiminin sürdürülmesi
Bu bağlamda bugün aramızda olan çok değerli müzisyen, oyuncu, dansçı ve akademisyenlerin kendi perspektiflerinden bu konuyu derinlikli bir şekilde değerlendirerek ülkemizin kültür ve sanat zenginliğine katkı sunacaklarına eminim.”
Webinarda ilk olarak sözü sevgili Zülfü Livaneli aldı. Zülfü Livaneli, tarihsel olarak veba salgını ve İspanyol gribinden sonra bu kadar büyük çapta bir pandeminin büyük yaralar açtığını belirtti. Müzisyenler ve sahne sanatçılarının bu süreçte ekonomik açıdan en çok etkilenen meslek gruplarını olduğunu ve desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Sanatçıların halkla iç içe olması gerektiğini ancak pandemi nedeniyle bu iletişimin oldukça azaldığını vurguladı. Livaneli, Albert Camus’un Veba kitabındaki; “pandemiyle mücadelede en önemli şey dürüstlüktür” sözüne atıfta bulunarak sorunların şeffaf bir şekilde çözülmesi gerektiğini ve meseleye uluslararası bağlamda da bakmak gerektiğinin altını çizdi. Müzisyenlere destek için verilecek 1000 TL’lik rakamın yetersiz olduğunu ve devletin bu anlamda sanatçılara sahip çıkması gerektiğini söyledi. Nietzsche’nin dediği gibi “müziksiz bir hayatın hata olduğunu” vurgulayan Livaneli, sanatçılar arasında sivil bir dayanışma kurulması gerektiğini söyledi.
Sabahat Akkiraz yakın arkadaşı müzisyen Engin Nurşani’nin vefatı nedeniyle kısa bir video aracılığıyla webinara katılım gösterdi. Akkiraz, müzisyenlere yardım yapılırken vicdan ve empati duygusuyla hareket edilmesi gerektiğini söyledi ve Mahsuni’nin “yiğit muhtaç olmuş kuru soğana” deyişiyle sözlerine son verdi.
Müzik Yorumcuları Meslek Birliği YK Başkanı Burhan Şeşen ise, pandemi sürecinin müzisyenlerin mesleki kimliğiyle ilgili varoluşsal sorunları su yüzüne çıkardığını, örneğin müzisyenlerin sadece kimlik numarası olan meslek grubu olarak yaşamsal özlük haklarının (sigorta, sağlık hakkı, düzenli maaş vs.) olmadığının apaçık hale geldiğini belirtti. Türkiye’de meslek birliklerine kayıtlı 23500 müzisyen olduğunu, kayıtsız müzisyenlerle beraber bu sayının 60 bin kişiyi hatta halka genişlediğinde 500 bin kişiyi etkilediğini vurguladı. Kültür Bakanlığı ile yapılan görüşmelerde 1000 TL önerisinin bakanlıktan geldiğini ifade etti. Şeşen, meslek birliği başkanı olarak yapıcı ve çözüm odaklı bir diyalog kurulması gerektiğini söyledi. Meslek birliklerinin sendika olmadığını, Türkiye’de asıl olarak müzik sektöründe sendikalaşmanın önemli olduğunu vurguladı. Genç müzisyenlerin sektörden kopma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ve ailelerin bir eğilim olarak çocuklarının müzisyen olmasını istemediklerini vurguladı. Ayrıca sadece devletten veya yerel yönetimlerden değil holdinglerden de destek alınabileceğini vurguladı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanı Hülya Muratlı, bir üniversite ile yapılan bu ilk toplantının çok değerli olduğunu vurguladı. Muratlı konuşmasında, İBB’nin pandeminin başında salonları kapatınca ilk olarak dijitale, sonra meydanlara sonra tekrar dijitale dönmek durumunda kaldığını vurguladı. Mart ayından bu yana 1300 etkinlik yaparak sanatçılara kapılarını açtıklarını ve 13 milyon TL destek verdiklerini söyledi. Ancak pandeminin uzun süreceği öngörüsüyle; STK’lar (meslek birliği ve sendikalar vs.) üniversiteler ve ilçe belediyeleri ile kültürel bir birliktelik kurularak daha kalıcı çözümler bulunabileceğini ifade etti. Dijital sanat üretimi anlamında yapılan çalışmaların oldukça yeni olduğunu vurgulayan Muratlı, bu çalışmaların ekonomik sürdürülebilirliği noktasında yaratıcı çözümlere ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Ayrıca merkezi yönetimlerin mevzuat ve finansal açıdan daha güçlü olduğunu ve sanatçıların sorunlarının çözümü noktasında merkezi yönetimle yerel yönetimlerin birlikte hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi. Kamu yararına dernek, sendikalar ve meslek birliklerinin örgütlenmesi gerektiğini ve finansal açıdan sanata ayrılan bütçenin artırılması gerektiğini söyledi.
Bestimage Grup CEO’su Serdar Şenel, iletişim, yapımcılık ve eğitim sektörü içinde çalışan birisi olarak müzik sektörü ve kültür endüstrisi alanında ciddi bir paradigma kırılması yaşandığını ifade etti. Sanat ve zanaatın bir toplumun kurucu unsuru olduğunu belirten Şenel, dijital dönüşüm ve pandemi etkisiyle ortaya çıkan dönüşümün iyi okunması gerektiğini, iletişim, yaratıcı endüstriler ve eğitim sektörüyle sanat alanının ortak hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Müzik meslek birlikleri arasında iletişim kopukluğu yaşandığını ve sorunun çözümü noktasında ulusal ve uluslararası işbirlikleri yapılmasını önerdi.
Kardeş Türküler ve Bajar Grubu solisti Vedat Yıldırım, alternatif alanda müzik yapan kesimlerin sadece sahneye çıkarak geçimlerini sağlayamadığını, bunun pandemi öncesinde de böyle olduğunu, pandeminin özlük hakları alanındaki sorunları iyice ortaya çıkardığını belirtti. Sanatçıların her koyun kendi bacağından asılır anlayışıyla örgütlenmeden uzak kaldığı için, pandemiyle beraber “dımdızlak ortada kaldığını” vurguladı. Sanatçıların yaşadığı yerlerdeki kurumlarla ilişki içinde olmasının ve merkezileşme değil yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Tan Sağtürk, dans alanında yaşanan problemleri analiz ederken öncelikle profesyonel dünyaya ve konservatuvarlara sanatçı da yetiştiren özel kurs programlarının pandemi döneminde ciddi darbe aldığını, özel kursların yarısından fazlasının kapandığını belirtti. Pandemiden sonra kursların yeniden açılsa bile, gelenek aktarımı açısından hasar alacağını ve sanat eğitiminin sürdürülmesinin çok önemli olduğunu belirtti. Sanatçının ailesiyle, seyircisiyle, ekonomisiyle ve kendisiyle mücadele eden bir varlık olarak gerçek değerini maalesef göremediğini belirtti. Spor bakanlığına bağlı kursların devam etmesine rağmen, eğitim bakanlığına bağlı kursların iptal olmasının (sadece dijitalle yapılıyor olmasına izin verilmesi) sanat eğitimi açısından sorun oluşturacağını vurguladı. Kolektif olarak yapılan sanatların seyreltilmiş yüz yüze şekilde devam edebilmesi için destek verilmesini beklediğini ifade etti. Sanatçıların birlik ruhu oluşturarak kamuoyu yaratması gerektiğini ve iletişim kopukluğu konusunda da özeleştiri yapması gerektiğinin de altını çizdi.
Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu üyesi Mert Fırat, kültür-sanat alanında kurulamamış sistemlerin yarattığı sorunların cefasını çektiklerini ifade ederek sözlerine başladı. Pandemiyle birlikte zorluklara maruz kalan sanatçıların, hak temelli mücadele konusunda kamusal ve bürokratik engellerin aşılabilmesi için daha çok bir araya gelmeye başladığını belirtti. Tiyatro kooperatifi olarak 65 grubu bir araya getirdik ve diğer birliktelik ve oluşumlarla birlikte ortak bir koordinasyon kurmaya çalışıyoruz. Bölgesel örgütlenmeye önem veriyoruz, vergi indirimi, sigortalılık vs. konularında kamu ve yerel kurumlarla iletişim içinde olmaya çalışıyoruz. Oyunculuk ve tiyatro alanında çalışan genç sanatçıların finansal okuryazarlık, hukuki mesleki bilgi, sivil toplum çalışmaları, projecilik ve girişimcilik konularında kendilerini yetiştirmesi gerektiğinin önemine vurgu yapan Fırat, pandemi dönemi sonrası yeni a-normal dönemde sanatçıların eğitimine önem verilmesi gerektiğinin altını çizdi. Dijital sanatsal üretim süreçlerinde alternatifler oluştuğunu ve bu açıdan sanatçıların bu alanda da kendilerine yeni sunum biçimleri bulmasının önemine vurgu yaptı.
Oyuncular Sendikası Genel Sekreteri Sercan Gidişoğlu; pandeminin yarattığı sorunlar, neler yapıldığı ve geleceğe dair önerilerini sunmak isteğini belirtti. Pandemiden çok büyük yara alan sanat alanının desteklenmeye ihtiyacı olduğunu vurguladı. Sanat alanındaki yapısal sorunların pandemiyle birlikte tüm çıplaklığıyla ortaya çıktığını vurgulayan Gidişoğlu, kültür sanat alanının gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yaratıcı bir endüstri olamadığını belirtti. Türkiye’deki kültür-sanat politikalarının kırılgan yapısının kültürel mekân bulma ve finansal sürdürülebilirlik konularında ciddi arazlara yol açtığını vurguladı. Kervan yolda düzülür şeklinde sürdürülen ve yönetim modelleri olmayan profesyonel sanat işletmelerinin kriz ortaya çıkınca çözüm üretmekte zorlandığını söyleyen Gidişoğlu, iş sözleşmeleri ve çalışma statüsü alanında bilinçlenme gerektiğinin altını çizdi. Çalışma statüsü konusunda 4-A sigortalılık konusunda somut adımlar atılamadığı takdirde, performans sanatçılarının sosyal yardımlardan yararlanma konusunda sorunlar yaşamaya devam edeceğini söyledi. Gidişoğlu Oyuncular Sendikası’nın acil yardım politikaları konusundaki önerilerini https://oyuncularsendikasi.org/ web sayfasından okunabileceğini belirtti. Avrupa Parlamentosu’nun kurtarma bütçesinin yüzde ikisini kültür ve sanata ayırması önerisini çok olumlu bulduğunu söyleyen Gidişoğlu, Türkiye’de bu anlamda adım atılması gerektiğini söyledi. Sektör paydaşları arasında koordinasyon gerekliliğini ifade etti.
Dr. Ömer Vatanartıran, seslendirme sanatçılarının pandemi döneminde yaşadığı sorunları analiz eden bilimsel çalışmalarını aktardı. Sanatçıların yaşadığı ekonomik, teknolojik ve psikolojik mağduriyetlere dikkat çeken Vatanartıran, sahnenin en bereketli dört ayında sanatçıların yaşadığı travmatik olguları aktardı. Yalnızlık ve terk edilmişlik duygusunun da sanatçıları psikolojik açıdan olumsuz etkilediğini, usta çırak ilişkisinin zedelendiğini ve bilgi aktarımı konusunda yaşanan sorunların nitelikli sanat eğitimi açısından problemler yaratttığını vurguladı. Sanatçılar arasındaki bağlantıların zayıfladığını ve dijital sanatlara yaratıcı erişimi olan yeni sanatçıların yeni merkez olmaya başladığını vurguladı. Özelikle orta yaş ve üzeri sanatçıların teknolojik çözümlere bulmak konusunda zorluk yaşadığı için, seslendirme alanında işsiz kaldığını vurguladı. Guy Standing’in dediği gibi bağımsız sanatçılar neo-liberal süreç içinde prekaryalaşmaya başladı. Ömer Vatanartıran, yeni a-normalde sanatçıların yaşayabilmek için dijital eğitim ve dijital sanat alanını öğrenebilmek adına ücretsiz bir şekilde eğitimden geçmesi gerektiğini, bu anlamda da Konservatuvarlar ve İletişim fakültelerine büyük iş düştüğünü de sözlerine ekledi.
Müzisyen ve ses tasarımcısı Beril Sarıaltun, dijital müzik alanında üretilen ekonomik değerin oldukça büyük olmasına rağmen, sanatçıların gelir dağılımı adaletsizliğine uğradığını aktarırken istatistiki veriler vererek sözlerine başladı. Dijital alandaki büyük müzik şirketlerinin dünyadaki şu ana kadar üretilmiş tüm müziklerin dörtte üçünü elinde tutuğunu belirten Sarıaltun, sanatçıların dijital alanda ürettikleri değerin karşılığını alamadıklarını vurguladı. Ancak dijital alanın sanatçılara olanaklar da sunduğunu belirten Sarıaltun, müzik eğitiminde hibrit bir dönüşüme ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Müzisyenlerin kolektif olabilme konusunda adım atmasının önemine vurgu yapan Sarıaltun, ortak sorunlar etrafında örgütlenmenin önemini vurguladı.
Birleşmiş Milletler CIFAL Istanbul Direktörü Dr. Ahmet Aydemir ise, pandemi döneminde sanatın dünya genelinde sıkıntılı bir dönem yaşadığını vurguladı. Broadway müzikallerinin en erken Haziran 2021’de başlayabileceğini, birçok Avrupa ülkesinde önemli sanat etkinliklerinin iptal edildiğini vurguladı. Yaratıcı endüstriler bağlamında 15 milyar dolarlık bir gelir kaybının olduğunu söyledi. Sanatçıların başvurabileceği destek fonları konusunda dört önemli projeden bahseden Aydemir, Birleşmiş Milletler açısından da toplumun sürdürülebilirliği konusunda sanatın önemine vurgu yaparak sözlerini bitirdi.
Aralıksız 3 saat süren webinar sonrasında müzik, dans, bale, tiyatro ve yaratıcı drama alanında çalışmalar yapan izleyicilerin soruları ve görüşleri de alındı. Sanatçılar arasında dayanışmaya ve birlikte düşünmeye en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde gerçekleşen bu tarz çalışmaların artması dileklerimle yazımı bitirmek istiyorum.