Canan Yeniokatan
Her sene olduğundan daha sönük geçen 24. İstanbul Tiyatro Festivali Kapsamında Sema Elçim’in yazdığı, Oğuz Utku Güneş’in yönettiği Feramuz Pis adlı oyunu izleme şansım oldu.
Bir döneminin olumsuz şartları dolayısı ile Mardin’den İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Süryani bir ailenin kızıdır Zahide. Teyzesinin oğlu Nebil ile evlendirilir. Dışarıya kız vermek tehlikelidir. Kol kırılır yen içinde kalır ne de olsa. Süryani bir koca bütünün bir parçasıdır. Adet, gelenek, görenek, devam edecektir. Yabancı, bilinmeyen biri adı üzerinde bilinmeyendir. Kızın başına ne gelir, ne yaşar bilinmez. İyisi mi az olsun, öz olsun bizden olsun.
Nebil ile Zahide’nin akraba evliliğinden üç çocukları olur. SMA ile birlikte zeka geriliği olan Feramuz, Müslüman bir kıza körkütük aşık Can, olmadık hayaller peşinde koşan Emel.
Can’ın aşık olduğu Selvinaz’ın annesi, eski komşuları Bahriye Hanım modern görünümün, moda bilgeliğinin altındaki tüm kültürel cahilliğine rağmen, kendisini Zahide hanım ve ailesinden üstün görmektedir. Kurduğu hemen her cümlede de üstünlüğünü Zahide Hanım’a hissettirmeye çalışmaktadır.
Zahide Hanım tüm ilgisini ve sevgisini Feramuz’a vermiş gibi gözükmektedir. Çünkü Feramuz ailenin en ilgiye muhtaç ve en zayıf halkasıdır. Bu halkayı sağlam tutmak aile bütünlüğü için önem taşımaktadır. Diğer iki kardeş ise kendilerinden esirgendiği zannedilen ilgi ve sevginin eksikliği dolayısı ile mutluluğu uçlarda aramaktadır.
Nebil bey ise, ailenin tüm bu yükün altında ezilmiş, dar gelirli, sıradan, iyi yürekli olmaktan öteye gidemeyen, umudu şans oyunlarında arayan, kendi halinde aile babasıdır.
Annesinin Güneş yüzlü Feramuz’u hastalığının da verdiği hassaslıkla, olan biten her şeyin farkında olan O’dur sanki.
Her ne olursa olsun, her ne yaşanırsa yaşansın aile sapasağlam, dimdik, bir arada durabilmelidir.
Asıl önemli olan dış görünüşü pis temiz bir yürek midir, dış görünüşü temiz pis bir yürek mi?
Konunun ağır dramatik örgüsü, Sema Elçim’in kıvrak kalemi ile araya serpiştirilen Belgesel film kompozisyonları ve Shakespeare tragedyalarından motiflerle komedi tadına dönüştürülmüş, böylece hem verilmek istenen mesaj seyirciye aktarılmış, hem de seyircinin eğlenmesi sağlanmış.
Kulis kullanılmıyor. Oyuncular kostüm değişimlerini sahnede gerçekleşiyor. Ayşe Ayter’in sergilediği ışık tasarımı sayesinde, seyirci bu kostüm değişikliklerinin kimini fark ediyor, kimini fark etmiyor.
Yönetmen Oğuz Utku Güneş’in uyarlaması ile çağdaş tiyatro uygulaması olarak, diyalogların arasına serpiştirilmiş cümleler ile seyirciye bir oyun izlediği hissettiriliyor.
Vehbi Can Uyaroğlu fonda hem oyuna özgün besteleri hem de Türk Sanat Müziğinin tanıdık nağmeleri ile, duygu geçişlerine katkıda bulunmuş.
Salonların dolu olduğu, alkışı bol günler, keyifli seyirler.
Yazar: Sema ELÇİM
Yönetmen: Oğuz Utku GÜNEŞ
Dekor Tasarım: Makbuule MERCAN
Müzik Tasarım: Vehbi Can UYAROĞLU
Dövüş Koreografisi: Çağdaş TEKİN
Kostüm: Oğuz Utku GÜNEŞ
Reji Asistanları: İlayda ERDİNÇ, İrem ASLANHAN
Işık Operatörü: Uğur AKSU
Ses Operatörü: Cenk SÖKMEN
Fotoğraf Sanatçısı: Barbaros AYTUĞ
Afis Tasarım: Acar ALPAY
OYUNCULAR
Zahide: Çiçek DİLLİGİL
Feramuz: Çağdaş TEKİN
Bahriye: Aybanu AYKUT
Nebil: Batur BELİRDİ
Emel: Melisa BERBEROĞLU
Can: Burak UYANIK
2 yorum
Oldukça etkileyici bir oyun, künyede yazıda yer alan ışık tasarımcısı Ayşe Ayter’i göremedim, kendisi yardımcı yönetmenliği de yapıyor oyunun. Oyun yazarı olan Sema Elcim ve tüm ekibin emeklerine sağlık; yolu açık olsun.
Uyarınız ve düzeltmeniz için teşekkürler. Metin içerisinde kendisinin adı geçmektedir. Sürç-lisan ettiysek affola…