[Gonca Katman’ın Tiyatro…Tiyatro Dergisi için kaleme aldığı yazıyı paylaşıyoruz.]
Dijital tiyatronun ne olduğu ve olanaklarının tartışıldığı, farklı uygulamaların incelendiği şu günlerde, Zoom Theatre’ın çok konuşulacak ve örnek gösterilecek oyunu “Enter Your Sleep”, gerek konusu, gerek yaratıcı ekibi, gerekse kullandığı biçim ve teknikler bakımından henüz ne zaman sona ereceğini öngöremediğimiz pandemi döneminde tiyatrolara adeta umut aşılayacak bir yenilik getiriyor; internet üzerinden canlı bir performans deneyimi öneriyor.
Zoom Theatre, Patrick Nims öncülüğünde 2020’nin Mart ayında, Portland-Oregon’da kurulan ve Covid-19 pandemisinde tiyatro yapmanın olanaklarını arayıp deneyen bir topluluk. Zoom konferans yazılımı ile pandemi öncesinde tanışmış olan Nims, bu süreçte tiyatro kayıtlarının paylaşmak dışında ne yapabilirim diye düşünüp bazı metinler üzerinde düşünmeye başlamış ve bu metinler için uygun gördüğü oyuncularla iletişime geçerek ilk adımları atmış. Fiziksel bir aradalığın mümkün olmadığı günlerde yine Zoom üzerinden gerçekleştirdikleri toplantı ve denemeler sonrasında bu programı canlı bir performans için buluşma noktasına, bir performans mekanına dönüştürmüşler.
Ünleri tüm dünyaya hızla yayılmakta olan ekip, oyunlarını özellikle web kamerası için tasarlıyor. Fakat bir ‘webcam show’ yapmak istemediklerini, canlı bir performans ortaya koymaya çalıştıklarını özellikle vurguluyorlar. Dijital ortamda sınırlı imkanları olduklarını bilmekle birlikte tiyatronun özünü korumak için çalışıyorlar. Tamamen canlı, şimdi ve burada olan, oyuncu ve seyircinin bir araya geldiği, anlatı ve yaratıcılığın bütünleştiği, metin, dramaturji ve reji ile incelikli bir çalışmanın ortaya konulduğu gösterimler, kamera ile olan ilişkisini ise, televizyon ya da sinema filminden çok daha farklı bir yol ile, metnin amacına ve yaratıcılığa hizmet edecek bir kompozisyon yaratmak üzere kuruyor.
Her gösterinin yalnızca yüz katılımcı ile gerçekleştirilebildiği Zoom Theatre’da seyircilerle olan etkileşim son derece önemli. Toplantıya giriş yapıldığı andan itibaren her bir seyirci görüş ve fikirlerini dile getirme özgürlüğüne sahip aktif bir katılımcı olarak görülüyor. Oyun başlamadan önce katılımcıların programı etkin bir şekilde kullanılıp kullanılmadıkları test ediliyor. Gösterimden yarım saat önce seyirciler bu lobide toplanıyor ve müzik eşliğinde ‘Chat’ sekmesi aracılığıyla tanışıp sohbet edebiliyorlar. Gösterimin sonunda gerçekleştirilen söyleşi ile de hem kullanılan teknik hem de oyun tartışmaya açılıyor.
İlk olarak ‘Spring 2020 Mini-Season’ kapsamında üç oyun sunan Zoom Theatre, bu deneyimden faydalanarak yeni üretimler için çalışmaya devam ediyor. “Enter Your Sleep”, “Late Fall / Early Winter Mini-Season” kapsamında hazırladıkları üç oyundan bir tanesi.
Küba ve Louisiana kökenli, ödüllü çağdaş oyun yazarı ve şair Christina Quintana, ötekilik, adaletsizlik, uyumsuzluk üzerine oluşturduğu diğer metinlerinde olduğu gibi komedi-dram türünde yazdığı oyunu “Enter Your Sleep”te tuhaf ve norm dışı duygu ve düşüncelerin sıradışı bir rüyada buluşmasını merkeze alıyor.
İki kişilik bu oyun tamamen düşsel bir atmosferde, ortak bir rüyada geçiyor. Çocukluk arkadaşı olan Glory Zico ve P.K. Whylde, bir rüya gecesinde buluşur. Rüyada birbirlerinin düş dünyalarına katılan karakterler, zihinlerinde yarattıkları örüntülerde, farklı zaman ve mekanlara sıçrar; cadılarla boğuşur, sevişir, tek bir bedende bütünleşir, bir bilgisayarın içine hapsolur, prens, prenses hatta kovboy olurlar. Yaşadıkları korku ve dolu dizgin hayalleri, bu rüya içinde art arda açığa çıkar. İkisinin de bilinç dışına ait karanlık yansımalar, hem kendilerine hem de birbirlerine olan yaklaşımlarına yeni bir boyut kazandırır. Korkular ve mantık dışı öğeler, dış dünya ve çevrelerinin, onların bilinçlerine bıraktıkları izlerdir. Rüyaların renkli imgeleri ve günlük yaşam gerçeğinin parodik yansımaları, oyunda, herkesin kendi rüyalarında az ya da çok karşılaştığı absürd durumlar yaratır. İki karakter için de eşsiz bir yolculuk olan bu rüya gecesi, birbirlerine ve kendi gerçeklerine meydan okuyabilecekleri bir yüzleşme sağlar.
İki karakterin eğlenceli fakat bir o kadar düşündürücü rüya macerası, metafor kullanımları ve karakterlerin muziplikleri ile gülünç olana yakın dursa da içinden çıkılamayacak derecede karmaşık durumlar içinde köşeye sıkışmış bireyin kendine ve arzularına dair arayışı oyuna hüzünlü bir ton katıyor. Etkileyici olan da bu bileşimin seyircide empati duygusunu açığa çıkararak aradaki tüm mesafeyi yok etmesi. Oyun, pandemi sürecinde insanlar arasındaki mesafenin, birlikteliği, etkileşimi, iletişimi engelleyen asıl mesafe olmadığını, ayırıcı mesafenin zihinlerdeki ön yargı ve kalıp düşünceler olduğunu gösteriyor böylelikle.
Zoom kutucuklarından birlikte kahve içen ya da gergin bir an da birbirine silah doğrultan oyuncuların bu etkileşimi, oyuna gerekli mimetik etkinliği sağlamakla birlikte, dijital ortamlar kullanılarak da azımsanmayacak ölçüde güçlü bir sosyal paylaşımın mümkün olduğuna işaret ediyor.
Metnin başarılı yanı, Amerikan toplumuna dair çeşitli bilinç dışı figürleri ortaya çıkarmakla birlikte evrensel tartışmalara da zemin hazırlaması. Özellikle Zoom Theatre için yazılmış bir metin olmasa da ufak dokunuşlarla dijital performans için hazır hale getirilmiş ve bu biçimle müthiş bir uyum yakalamış. Zoom kutucukları iki karakterin zihnine, düş dünyasına dönüşmüş. Bunun yanında, iki farklı yerden performansa katılan oyuncuların ortamları arka planlarla bütünleştirilerek ayrı mekânlar ortaklaştırmış.
Arka planlar seyircinin yaratıcılığını tetikleyecek boyutta detaylarla tasarlanmış. Özellikle, kullanılan çizimler, sahne dekoru ve atmosferi için önemli bir yenilik getiriyor. Gerçeğe birebir bağlı bir sahne tasarımı yerine, hem kullanışlı hem de teknolojik olanakları estetiğe dönüştüren, imgesel anlatımı güçlendiren bir uygulama ortaya konuyor. Basit, sade, siyah beyaz çizimler, özellikle düşsel bir ortamda geçen oyunda, seyircinin zihninde tamamlayabileceği bir görüntü sunuyor. Bilinçdışının karanlık imgeleri ile masal anlatılarının korkunç ve çarpıcı öğelerini bir araya getiren ve oyunun esprili diline hizmet eden çizimler oyuna ayrı bir renk katıyor.
Oyun, özellikle seyirciye kendi ev ortamında tiyatro deneyimi yaşatması bakımından dikkat çekse de performansın hemen başında oyunculuklar, sınırları kaldıran güçlü bir etkileşimle dijital ortamın dezavantajlarını avantaja dönüştürüyor ve ön plana geçiyor. Vurgulu sahne geçişleri, tip yaratımında ayırt edici, özenli mimik ve hareketler, hiçbir aksama, kesinti olmadan süreğen bir aksiyon planı, iyi organize edilmiş ritim düzeni ile seyirciyi oyunun dünyasına dahil eden başarılı birer oyunculuk sergiliyorlar. Beden ve oyun alanının başarılı koordinesi ve sınırlı oyun alanını, merkezi dikkate alarak farklı açılardan, farklı yönlerden faal bir şekilde kullanılması, gerekli olan hiçbir fiziksel aksiyondan kaçınılmaması da bu başarıyı ikiye katlıyor.
Gösterim, çağdaş estetik, iyi bir metin ve dinamik bir ekibin bir araya geldiği uyumlu bir bütün. Kanala bağlanıldığı anda bu bütüncül gösterimin coşkusunu hissetmek mümkün. Patrick Nims’in de dile getirdiği gibi seyirci, tüm oyun boyunca teknolojiye değil, hikâye ve performansa doğrudan odaklanıyor. Yetmiş dakika olan gösterim, bir anda akıyor; karakterlerle kurulan yakınlık ile tanık olunan insan ve toplum portresi izleyiciyi çoktan farklı düşüncelere ve kendi bilinç dışına götürdüğü için ekran başında olmanın farkına varılmıyor. Gerçek bir tiyatro deneyimini tam olarak burada yakalıyor performans. Yerinde ve yeterli dozda kullanılan ses ve efektler ile rüya atmosferine uygun olarak kullanılan maket ve oyuncak aksesuarlar Zoom üzerinden gerçekleştirilen canlı bir tiyatro performansını biricik kılıyor.
Canlı gerçekleştirilen oyunun sorunsuz bir şekilde ilerlemesi elbette teknik ekibin disiplinli ve organize çalışması ile başarılıyor. Oyun süresince arka planları devreye sokan bir sahne amiri ile müzik ve efektlerden sorumlu teknik görevli, oyunu dijital mecranın tüm detaylarına hâkim bir şekilde yönetiyor.
Bu yeni denemelerle sürece dair yeni cevaplar üretmek peşinde olmadıklarını ya da Zoom ile daha öncekinden iyi bir tiyatro gösterimi yapma iddiasını taşımadıklarını belirten ekip, sadece, bu süreçte çalışabilmenin yolunu arayıp bulduklarını ifade ediyor ve yeni fikir ve yorumlara açık olduklarını da her fırsatta dile getiriyorlar.
Ekonomik ve dünyanın her yerinden ulaşılabilir bu canlı performans biçimi şüphesiz ki önümüzdeki süreçte geliştirilebilir bir potansiyel taşıyor. Her ne kadar fiziksel bir aradalık ve etkileşim özlense de çağdaş, yabancı yazar ve tiyatro insanlarıyla buluşmak için bu harika fırsat herkesçe sonuna kadar değerlendirilmeli…