Uluslararası Ankara Kukla Festivali bu yıl 17-25 Ekim 2020 tarihleri arasında gerçekleşiyor. Kukla Karagöz Gösteri ve Sahne Sanatları Derneği (KUKSADER) ile Tiyatro Tempo’nun düzenlediği etkinliğe bu yıl 12 ülke katılıyor. Devam eden Covid-19 pandemisi nedeniyle gösteriler internet üzerinden gerçekleşiyor. Oyunlara festivalin internet sayfası incelenerek ulaşılabilir. Festival Direktörü Marina Yüce ve Festival Sanat Yönetmeni Haluk Yüce ile yapılan söyleşiyi yayınlıyoruz.
Söyleşi: Tiyatro Tempo
Festivalin ilk gerçekleştiği yıldan bu yıla serüveninden kısaca bahseder misiniz? Tabii öncesinde bu festivalin doğuş hikâyesini ve ilk ortaya çıktığı fikri de duymak isteriz sizden.
Marina Yüce: Uzun süre hayalini kurduğumuz bir şeydi bu, ancak karar vermemiz ve ilkine adım atmamız aniden gelişen bir süreç oldu. Burada bizi buna iten iki önemli sebepten bahsetmek isterim: İlki, Türkiye’de çok eski bir geleneksel gölge tiyatrosunun var olması ancak bu birikimi çağdaş kukla tiyatrosuna taşıyamaması ve gelişmemesi; ikincisi ise dünyada son yıllarda bu alanda yapılan müthiş işlerin insanlara duyurulması ve paylaşılması. Bizler birçok festival içinde yer alıyorduk. Birçok festivalin parçası olduktan sonra, “neden biz de yapmayalım ki” dedik ve izleyicilerimizle bu güzellikleri paylaşmak istedik.
Az sayıda ve az kişilik gruplarla başlayan ilk festivalimiz her geçen yıl gördüğü ilgiyi katlayarak daha fazla ülke, daha fazla oyun ve daha fazla seyirciyi bir araya getirdi. İlk iki yıl içinde festivalimiz yurtdışında da ilgi odağı olmaya başladı.
İçinde bulunduğumuz salgın sürecinden dolayı bu yıl festival oldukça farklı bir formatta gerçekleşiyor. Online bir festival gerçekleştirmenin zorlukları ya da fırsatları nelerdir?
Marina Yüce: Festival biter bitmez, 6. festivalin hazırlıkları başlamıştı aslında. Artan bir ilgi ve bunun üzerimizde oluşturduğu sorumluluk ile çalışmalarımıza başladık. Mart 2020’ye kadar 6. festivalimize dair neredeyse pek çok detay belirlenmişti. Oyunlar, ülkeler, yapılacak atölye çalışmaları ve sergiler… Ancak salgın sürecinin başlaması ile birlikte tüm dünyada ve sosyal hayatın her alanında olduğu gibi bizler de bir süre için her şeyi durdurmak zorunda kaldık. Aslında tam hız giderken bir anda duvara çarpmış gibi olduk. Ne yapacağımızı ve nasıl yol alacağımızı bilemeden geçen birkaç ayın ardından bu salgın sürecinde evlerinde kalmak zorunda olan insanları tiyatro ile buluşturmak adına bu süreci değerlendirebileceğimizi fark ettik. Böylece sadece Ankara seyircisi ile değil tüm dünyadan seyircilerle buluşma fırsatımız oldu. Dolayısı ile bu yıl; Uluslararası Kukla Birliği (UNIMA) ve Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği (ASSITEJ) ile işbirliği yaparak 125 ülkeye festivalimizi taşımış olduk.
Biraz sahne arkasına göz atalım izin verirseniz. Festival katılımları için gelen başvuruları değerlendirme ölçütleriniz ve süreçleriniz nasıl işliyor?
Marina Yüce: Genel olarak davet aldığımız ve katıldığımız pek çok festivalde, dünyanın birçok yerinden tiyatro oyunlarını izliyoruz. Dolayısı ile bu oyunları festivalimiz için değerlendirme fırsatı buluyoruz ve davet ediyoruz. Bunun yanı sıra başvurularla bizlere iletilen tam oyun videolarını izleyerek, iyi bir kukla oyunu örneği olma vasıflarına bakıyoruz. Nedir bu vasıflar? En önemlisi iyi bir öykü, başarılı bir kukla oynatımı ve eğer varsa oyuna hizmet eden iyi seçilmiş müziklerdir. Zaten bunlar iyi bir oyunun temelidir.
Haluk Bey, kukla sanatının, günümüzde ve elbette dünya ölçeğinde yeri ve durumu hakkında bir şeyler söyleyebilir misiniz? Özellikle, kukla sanatının günümüzde, bir eğlence biçimi olmanın yanı sıra eğitimde, yani pedagojik yönelimde de kullanılmakta olduğunu söyleyebilir miyiz?
Haluk Yüce: Kukla sanatı -bizde henüz gerçekleşmemiş olmakla birlikte- yurt dışında değişik ülkelerde 30 yıldan fazladır üniversite programları içinde yer alıyor ve öğrenci yetiştiriyor. Eski Sovyetler Birliğinde kukla eğitimi de kukla tiyatroları da çok önemli bir yere sahipti. Batı tiyatrosu bu alanda bizdeki gibi çok eski bir geleneğe sahip olmasa da, bu alanda hızla kendisini geliştirdi ve oyuncularla yapılan tiyatroları da etkileyecek çağdaş bir sahne diline dönüştü. Bugün kukla sanatı alanında birbirinden farklı çok heyecan verici oyunlar üretiliyor. Sorunun ikinci kısmına gelince eğitimdeki önemli yeri de yine yıllar önce ‘Susam Sokağı’ eğitim programı ile tüm dünyada bu sanatın gücü kanıtlandı. Bu nedenle kukla eğitim alanında kullanılmaya çalışılıyor. Ama doğru bir şekilde kullanılıyor mu, bu belki tartışılabilir.
Bu yıl katılan ülkeler ve gösteriler hakkında kısa bir bilgi vermeniz mümkün mü?
Marina Yüce: Türkiye yanı sıra dünyanın farklı kıtalarından ülkelerin katılımını sağlamaya çalıştık. Bu ülkeler; Rusya, Amerika, Avustralya, Kazakistan, Estonya, Hindistan, Almanya, Gürcistan, Hollanda, Bulgaristan ve İsrail. Bu ülkelerin oyunları dışında festivalde Türkiye, Amerika ve İsrail’den sanatçılarla üç tane söyleşi programımız gerçekleştiriliyor. Ayrıca ikisi Türkiye, diğeri Amerika olmak üzere üç tane de sıra dışı kukla konulu sergi izleyicilerle buluşuyor. Ve tüm bu faaliyetlere ilişkin program ve gösterimler ankarakuklafest.com adresinden takip edilebilir.
Tiyatro Tempo olarak, ülkemizdeki kukla sevgisinin yaygınlaşması ve en önemlisi de öğrenilmesi konusunda ciddi bir misyon üstlenmiş bulunuyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Haluk Yüce: Kukla sevgisinin oluşması ve yaygınlaşması amacına yönelik olarak çocuk, genç, yetişkin ve aile olmak üzere tüm izleyici kitlelerine ayrı ayrı etkileyici oyunlar seçmeye ve sergilemeye gayret gösteriyoruz. Özellikle üniversitelerin tiyatro bölümü öğrencilerinin, kukla tiyatrosunu merak etmeleri, keşfetmeleri ve öğrenmeleri için atölye çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Tüm çalışmalarımız ile de en geniş kapsamlı hedefimiz genel anlamda tiyatro kültürünün zenginleştirilmesidir diyebiliriz.
Böylesi bir etkinliğin aynı zamanda maddi külfet getirebileceğini de anlayabiliyoruz. Bu noktada festivalin finansmanını nasıl sağlıyorsunuz?
Marina Yüce: Festivalin finansman kısmı aslında en çok zorlandığımız konu. Kukla sanatı maalesef tanınmıyor ve küçümseniyor, dolayısıyla da genel olarak yatırım yapılmak istenmiyor. Genel olarak bir kurum, şirket ya da kişi ile finansman konusunda bir temas sağlandığımızda, çeşitli sözler alsak da maalesef bu sözlerin arkasında durulmuyor. Ki çoğu zaman ufak bir destekle bile ihtiyaçlarımıza cevap bulabilecekken, bir anda karşımızda kimseyi bulamayabiliyoruz. Ama bir kere bile olsa bu sanatın dokunduğu kişi veya kurumlar, etkilenerek bizimle seve seve işbirliği içerisinde olmak istiyorlar.
Bu noktada, özellikle yıllardır yanımızda olan Denizbank, Goethe Institut Ankara, Hollanda Büyükelçiliği, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Yıldızlar Grup, İsrail Büyükelçiliği ile yaptığımız işbirliğinden memnunuz, festivalimize verdikleri destek için teşekkür ederiz.
Önümüzdeki yıl, koşullar değişmezse, festivale bu biçimde mi devam edeceksiniz? Bu konuda, ilgi ve destek çağrısı adına da söyleyebileceğiniz bir mesajınız, yapabileceğiniz bir duyurunuz olabilir mi?
Marina Yüce: Bence, bu yıl hepimize şunu öğretti. Bir şeyi istediğimiz kadar planlayabiliriz ama bir anda hazırlıklı olmadığımız durumlarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu yüzden geleceğe yönelik herhangi bir şey söylemek, artık bana mantıklı gelmiyor. Kesin olan bir şey var ki: hedefimizden asla vazgeçmiyoruz. Hedefiniz varsa şartlar değişse de oraya ulaşacağınız bir yol mutlaka bulursunuz!