Türkiye 6 aydır koronavirüs pandemisiyle mücadele ediyor. Bu süreçte alınan tedbirler kapsamında birçok iş kolu ekonomik olarak olumsuz etkilendi. Bunlardan biri de kültür-sanat alanı oldu. Türkiye’de ilk vakanın görülmesinin ardından bir açılan, bir kapanan tiyatrolar büyük zarara uğradı. Tiyatro alanında yasaklar kalktı ama bu bile tiyatro sanatçılarının kafasındaki soru işaretlerinin giderilmesine yardımcı olmadı. Müzisyenler ise kendileriyle ilgili hiçbir karar alınmamasına tepkili.
Söz, aylardır çeşitli zorluklarla ayakta kalmayan çalışan ve sanatlarını icra etmeye çalışanlar sanatçılarda…
“Futbol Takımlarına Sponsor Olunduğu Gibi Tiyatroya da Sponsor Olunmalı”
Behzat Uygur (Tiyatro sanatçısı)
“Bu süreci en zararsız şekilde atlatmak tüm dileğimiz. Biz tiyatrocular olarak belli bir disiplin içinde yetiştik. Bu disiplini pandemi sürecinde yaptığımız tiyatro oyunlarında da kurallara uyarak uyguladık. Sağlık Bakanlığının önerdiği 3’te bir kuralına, seyircilerin maskeli olmasına, girişte ateş ölçülmesine titizlikle önem gösterdik. Kapılarda ambulans bulundurduk. Bu süreçte her zaman tüm tiyatrocu arkadaşlarımızın söylediği gibi en çok yarayı ilk başta sağlıkçılar aldı. Ancak gerçekten bizim sektör de ciddi bir şekilde yara aldı.
14 Eylül’de alınan yasak kararı iki gün sonra kaldırıldı. Bu kararı olumlu karşılıyoruz. Ancak bu vazgeçiş sürecinde birçok etkinlik zarar gördü. Mesela biletlerden iade olanlar oldu. Ya da bazı açık hava tiyatroları için hazırlanan alanlar kaldırıldı. Bunların hepsi birer maliyet. Bu yasağın sürdüğü 2 günlük süreç içerisinde sektör yasağa göre kendisini hazırladığı için ciddi bir maliyet yaşadı. Şimdi arzumuz; olumlu bir biçimde yasaktan nasıl vazgeçildiyse, bunun da telafisinin yapılması. Kültür-sanat sektöründeki kararlar ucu açık bırakıldığı için bizde çok sağlıklı bir biçimde ilerleyemiyoruz. Biz ileriye dönük bir plan asla yapamıyoruz.
Altını çizerek söylüyorum; Sağlık kurallarına uyarak sezon içinde ne yapacağımıza dair, Kültür Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve yerel yönetimler bir araya gelip bir program hazırlanmalı. Olağanüstü durumlar dışında bu programda ilerlenmeli. Vergi muafiyeti, sigortaların ertelenmesi, Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları sahnelerinin ücretsiz kullanılması gibi bir çok konunun uygulanması ve bu son yasaktan iptal edilen oyunların telafi edilmesi gibi destekler çok önemli. Yerel yönetimlerin yapabileceği çok şey var. Bölgelerindeki tiyatrolarla bizzat ilgilenebilir, destek olabirler. İş insanları futbol takımlarına sponsor oldukları gibi tiyatrolara destek olmalılar, koltuk satın almalılar. Ben tiyatroya sponsor olunmasının tiyatrolara pansuman olacağına inanıyorum. Yeter ki isteyerek, gönülden yapılsın. Fotoğraf çektirip, haber olmaktan öteye geçsin.”
‘Battık, Battık!’
Müjdat Gezen (Tiyatro Sanatçısı)
Bugün yasakla, ertesi günü yasağı kaldır bu düzene alıştık artık. Özel tiyatrolar aylardır çok zor durumda ama kimsenin umrunda değil. Elbette bu olay tüm dünyayı sarsan bir bela ama bizim sektörü çok fena etkiledi. Tiyatroların ‘mort’ dönemi dediğimiz bir dönemi vardır, o döneme denk geldi. Biz bu süreçte turneye çıkardık ama turne yapamadık. Tam 18 turnem iptal oldu. Biz işimizin devamını ekonomik olarak bu turnelerden karşılıyorduk. Battık, battık! Önümüzdeki sezon bu durumda tiyatro falan yapamayacağım. Benim tiyatromda bir metre aralıklı seyirci oturduğunda hiçbir kazancım olmuyor. Bir yasak koymak, bir tekrar açmak bu nedir? Çocuk oyuncağı gibi. 65 yaş üstü insanlara yapılandan hiçbir farkı yok. Yine de netice olarak bu mesleğin insan var olduğunca, olacağı kanısındayım. “
Murat Tavlı (Tiyatro Sanatçısı)
“Biz sahne sanatlarıyla uğraşan sanatçılar 7 aydır inanılmaz bir süreçle karşı karşıyayız. Ayakta kalmaya çalışsak da, var olmaya çalışsak da maalesef gerekli desteği gördüğümüze inanmıyorum. Sahne sanatçılarını kendi haline bıraktılar. Sanatçıyı yaşatmak zorundayız ben bu konunun en elzem konularından bir tanesi olduğunu düşünüyorum. Kirasını ödeyemeyen, iş arayan, geçimini sağlayamayan ve hatta ne yazık ki intihar eden arkadaşlarımız var. Bu yüzden sanatçılarının hayatlarını idame ettirebilmesi için gerekli koşullar sağlanmalı. Televizyonda köpüklü beach partilerini görünce ‘benim suçum ne’ diye sorguluyorum. Bu mekanlar benim tiyatromdan daha mı sağlıklı? Topyekün mücadele edeceksek hepimiz varız ama biz ötekileştiriliyoruz. Bu şekilde olmaz. Mücadelemiz sanatla mı, koronavirüsle mi? Yasaklar kaldırıldı ama ben Şubat’tan beri oyun oynayamıyorum. Artık iş aramaya başladım. Ne iş yapabilirim diye düşünüyorum. Sahne sanatlarını bitirdiler. Önümüzü görüp oyun planlayamıyoruz. Tekrar yasak olur mu, tekrar zarara uğrar mıyız korkusu başladı.
Bu konuyla ilgili bizim beklentimiz; Sahne kiralarının düşürülmesi, hatta alınmaması ve oyunların oynanırken Kültür Bakanlığından destek alması. Çünkü biz eski seyirci sayımıza ulaşamayacağız. Ben şunu da anlamıyorum uçakta yan yana oturmak serbest, tiyatro salonunda mesafeli oturuluyor. Belediyeler oyunları satın almalı, bağımsız tiyatroları ayakta tutmalı. çünkü sanatçının başka bir gelir kaynağı yok. Şu an bu yapılan mücadelenin elle tutulur hiçbir yanı yok. Ben yasak olmasın demiyorum ama bazı sektörler bunun bedelini ağır bir şekilde öderken, diğer meslek gruplarına hiç dokunulmuyor.”
Nilgün Belgün (Tiyatro Sanatçısı)
“İnsanların bedensel sağlığı kadar ruh sağlığı da çok önemlidir. Sanat dünyayı güzelleştirir, ruhu iyileştirir. Kültür sanat bir ülkenin vazgeçilmez vitrinidir…”
Nami Esatgil (Sinema Oyuncusu & ‘Tiyatroname Esatgil Oyuncuları’ sahibi)
“Pandemi elbette hepimizi çok zorladı ama bu yaşadığımız sıkıntı pandemiden önce de var olan bir sıkıntıydı. Şubat ayında belediyeler oyunları iptal etti. Temmuz ayı başına kadar tiyatrolar kapalıydı. Asıl mesele tiyatronun kapalı ya da açık olması değil. İnsanlar tiyatrolara gidecek mi açık olsa da? Asıl endişelendiren bu. Mesela 65 yaş üstü tiyatrolara gelemiyor. E benim 72 yaşında oyuncum var o ne olacak? Oynayabilecek mi? Sorularımızın cevabını kimseden alamıyoruz. Resmi bir yazı gelmiyor. Özel tiyatrolara yardım yapılacakmış ama sigortalı sayısına göre… Hiçbir özel tiyatro oyuncusunu sigortalayamıyor ki. Var olan sigortalılarını da işten çıkarttı. Devlet veya şehir tiyatrosu değilseniz zaten en fazla 8-10 oyun yapabiliyorsunuz. O yüzden de 8-10 oyuncu sigortalayabiliyorsunuz. Oyuncular için herhangi bir kanun olmadığı için de emekli olmak için başkasının yanında sigortalı olmak zorunda kalıyor.
Hiç kimsenin konuşmadığı bir şey vardır. KDV’leri yüzde 1’e indirdiler. Tamam güzel bilette KDV yüzde 1’e indi. Peki salon ve nakliyenin yüzde 18’lik KDV’si ne olacak? Ben bu yüzde 17’lik farkı seyirciden de alamıyorum. Ben açıkçası düşünüyorum ne yapabilirim artık diye. Çaresizim… Oyunu koysam gelirler mi diye düşünüyorum. Şuna hiç kimse bakmıyor; bir tiyatronun salonunun olması için dekor gerek. Biz bu dekorları evimizde saklamıyoruz, depoda saklıyoruz. Depo kiraları 1000 TL’den başlıyor. 1 sene tiyatro yapmadığınız zaman boşa 12.000 TL boşa kira ödemiş oluyoruz. Emekli olabilmek için 1300 TL prim ödüyorum. Bunlar topladığınızda yıllık 30.000-40.000 TL para ediyor. Kısacası ‘kapanıyoruz’ diyoruz. Ben bu sene tiyatronun verimli olacağını düşünmüyorum. Böyle devam ederse bütün tiyatrolar kapanacaktır. “
“Müzik Sektörü Bir Dahaki Mart Ayını Görür mü?”
Kemal Aslan (Prodüktör)
“Önce sağlık sonrası zaten bir şekilde halledilir dediğimiz dönemden geçiyoruz. 30 yıldır eğlence sektöründeyim, neler görüp geçirdik bir şekilde her şey atlatıldı. Ancak her konuda ilk önce eğlence sektörü nasibini alıyor. Dışardan bizim sektör için kolay para kazanılıyor gibi bir durum var. Geceyi gündüze katıp, uykusuz kalan bir kesim düşünün… Üstelik zaman zaman hakkını alamayan insanlar oluyor. Şimdi müzisyenler, menajerler ve ekibin diğer parçaları ne yapacağız, nasıl ilerleyeceğiz diye kara kara düşünüyor şu günlerde. Birlik sağlanıp nasıl bir yol izlenebilir diye konuşmak gerek diye düşünüyorum.”
Ozan Aslan ( Menajer / Organizatör )
“Ne yazık ki salgın nedeniyle uzun zamandır hepimiz evdeyiz. Aslında biz menajerler ve organizatörler bu süreçte her zaman olduğu gibi etkilenen ilk kısım olduk. İnsanlar ‘sanatçılar çok kazanıyor, bir süre çalışmasalar ne olur?’ diye düşünüyor. Ancak burada çok önemli bir ayrıntı yok sayılıyor. Düşünün normal bir iş yeri kapandığında nasıl ki mutfağına kadar herkes işsiz kalıp zarar görüyorsa, müzik ve eğlence sektörü de öyle. Müzisyenler, ekip, ses firmaları, otelciler, ulaşım firmaları, güvenlik gibi farkı görevler de bulunan onlarca insan zor durumda kalıyor. Evine ekmek götürmeye çalışan onca insanı görmezden gelmemeli kimse.”
Egemen Sekmen (Müzik Öğretmeni & Şarkıcı)
“Müzik sektörünün bitme noktasına gelmesinin en büyük nedeni sektörün zaten bu süreçten önce de çok zor durumda olmasıydı. Üzerine bir de pandemi geldi. Bir küs bir barışık gibi bir serbest bir yasak kararı bir çok şeyde olduğu gibi müzik sektörünü yerden yere vurmuştur. Neyin ne olduğunu anlayamayan mekan sahipleri ve sanatçılar acaba yapsak mı yapmasak mı noktasında tereddüt yaşamışlardır. Bu tereddüt haliyle olması muhtemel olan bir çok işi engellemiştir. Bu sektörü sadece sanatçı ve müzisyen olarak düşünmemek gerekir. Bunun ses sistemcisi, görüntü sistemcisi, dj’i, aşçısı, garsonu, komisi, valesi, güvenliği, fotoğrafçısı, kuyumcusu, süslemecisi, pastacısı var daha sayamadığım niceleri. Konsere, düğüne gelirken sizi getiren taksi şoförü. Salonları siz gelmeden hazırlayan siz gidince temizleyenler var. Bunun için hepimiz kırmızı profil yaparak dikkat çekmek istedik. Bu; ‘Kan ağlıyoruz, zaten iyileşmeyen yaramız kanıyor’ demek. Bu sektörün emekçileri işlerini bırakıp başka işler aramaya başladı demek. Yanlarında 30 kişi çalıştıranlar borçlarını ödeyemedikleri için ellerindeki malzemeleri yok pahasına sattılar demek. Bizi görün, bizi duyun demek. Böyle bir durumun ardından sezonu işsiz kapatacağız. Sizce müzik sektörü bir dahaki Mart ayını görür mü?”