Pandemi sürecinde ülkenin en çok zarar gören kurumlarından olan bağımsız tiyatrolar, artık varlıklarını sürdüremez hale geliyorlar. Öteden beri pek çok maddi zorlukla ve ağır vergi yüküyle yürüttükleri sanatsal faaliyetleri pandemiyle birlikte durdurulan ve aylardır somut talepleri kamu kurumları tarafından karşılanmayan tiyatrolar, artık can çekişiyorlar. 1990 yılında kurulan ve 30 yıldır tiyatro faaliyetlerine aralıksız devam eden Oda Tiyatrosu’nun 2010 yılından beri oyunlarını sahnelediği “Oda Tiyatrosu Sahnesi” ekonomik sorunlar nedeniyle kapanıyor.
12 Eylül’de sahnelenecek son oyunun ardından sahnesine veda etmeye hazırlanan Oda Tiyatrosu’nun kurucusu Kaan Erkam ile Oda Tiyatrosu’nu ve sahnelerinin kapanma sürecini konuştuk…
Yavuz Pak: Kaan Bey, Öncelikle sizden kısaca Oda Tiyatrosu’nun tarihini öğrenebilir miyiz? 30 yıllık uzun bir geçmişe sahip bu tiyatro nasıl yola çıktı, hangi ilkelerle yol aldı ve bu yolculuğun önemli dönüm noktaları neler oldu sizce?
Kaan Erkam: 1990 yılında Malta’da “Oda Tiyatrosu” adını aldık. Daha önceleri, 18’li yaşlarımızda “Alo Tiyatro” ve sonrasında “Operet Tiyatrosu” adlarıyla yola çıkmıştık. Önce Niyazi Gezer, sonrasında ise Levent Tayman ile yola devam ettik. 18 yıl önce Sultan Çelik aramıza katıldı. Ankara’dan İstanbul’a geldiğimizde, dikkat çekmek için 48 saat sahnede kalarak “Guinness Rekorları’na” adım attık. İki oyun dışında hep benim ekibe göre yazdığım oyunları sergiledik. Politik tiyatro olmadık ama rengimizi belirten oyunlar oynadık. Tavrımızı hiç değiştirmedik.
Yavuz Pak: 1990 yılından bu yana tiyatromuzda kendisine özgü bir yeri olan Oda Tiyatrosu, on yıldır Şişli’de kendi sahnesinde oyunlarını sahneliyordu. Bu sahneyi nasıl kurdunuz? Sizin için bu sahnenin yeri ve önemi nedir?
Kaan Erkam: Sahnenin kuruluşu aslında ilginç. Tiyatronun sokağında özel motosikletler yapan firmalar var. Ben de bir motosiklet tutkunu olarak o sokakta gezinirken bu binayı keşfettim. Önceleri kiracısı kaçtığı için içine girilemiyordu. Biz de Ortaköy’de Afife Jale sahnesinde sergiliyorduk oyunlarımızı. Evlerimiz, ofisimiz hep oradaydı. O zamanlar Yeni Rakı firması sponsorumuzdu. Ama aniden çıkan bir karar alkollü ve tütün içeren markaların sanata sponsorluğunu yasaklanınca, kestiğimiz bir fatura başımıza bela oldu ve iflas ettik. Her şeyimizi kaybettik. O sırada oynadığımız “Meyhanede” adlı oyuna Bodrum’dan bir otelden teklif geldi. Gidip oyunu oynadık. Ekibimiz geri döndü ama Levent Tayman ve ben orada kalarak otelin boş duran tavernasını alıp yaz boyu işlettik. İstanbula döndüğümüze motosikleti bakıma götürdüğümde binanın kiralık olduğunu gördüm. Hemen tuttuk. Motosikletimi sattık ve Uğur Bulut arkadaşımızla binaya ortak olup sorunsuz ve borçsuz olarak olarak bu salonu açtık.
Yavuz Pak: Sahneniz neden kapanıyor?
Kaan Erkam: Pandemi dönemine kadar seyircilerin oyun izlemek için yer bulunamadığı ve haftada en az üç, bazen de beş gün oyun sergilediğimiz sahnemizin kirasını ödeyemez olduk. Elektrik, su ve diğer masraflar, vergiler, SSK borçları derken belimiz büküldü. Geleceği de göremiyoruz. Üç beş ay sonra her şeyin yoluna gireceği bilsek, belki katlanabilirdik ama sürecin nasıl ve ne kadar süreceğini kestiremediğimiz bir belirsizlik söz konusu. Ama ne yazık ki, bu koşullara mal sahibimiz de dayanamıyor. Çok üzülerek, 12 Eylül günü tam kadro oynayacağımız “son bir oyunla” veda edeceğiz sahnemize…
Yavuz Pak: Şimdiye kadar tiyatronuz devlet desteğinden yararlandı mı? Bu yönde bir girişiminiz oldu mu?
Kaan Erkam: Hiç yardım alamadık. Bir kaç kez başvurduk ama “SSK borcunuz var, vergi borcunuz var” vb. denilerek reddedildik. Sonrasında zaten “muhalif duruşumuzdan” dolayı mimlendik. Son dönem kurulan yandaş tiyatrolar ve çizgilerinden U dönüşü yaparak muhafazakarların hoşuna gidecek onular seçip onlara hitap eden oyunlar sahneleyen tiyatrocu dostlarımız topladı devlet yardımlarını. Bir de meşhur oldukları için “aman sessiz kalsınlar, kıyamet koparmasınlar” denilenler aldı tabii.
Yavuz Pak: Şişli Belediyesi sanata ve sanatçıya karşı duyarlılığıyla öne çıkan belediyelerden biri. Sahnenizin kapanmaması için Şişli Belediyesi nezdinde girişimleriniz oldu mu?
Kaan Erkam: Öyle miymiş?! Biz bunca yıldık fark etmedik. Hiçbir belediye başkanı ya da kültür sorumlusu kapımıza uğramadı bizim. Komiktir, yıllar sonra randevu aldığımızda da, biz sizi ararız deyip ne adımızı ne de telefonumuzu aldılar. Arkasından Sözcü gazetesi bizimle bir röportaj yaptı pandemi döneminde. Biz de CHP’li belediyelerin tiyatrolara karşı duyarsızlıklarını, yaşadığımız sorunları, ünlü oyuncu yok diyerek sırt çevirdiklerini, bu yüzden bizden oyun almadıklarını vb. anlattık. Tabii, Şişli Belediyesi’nden de söz ettik. Röportaj yayımlanır yayımlanmaz Şişli Belediyesi’nden aradılar. Eylül ayında düzenleyecekleri etkinliklerde tiyatromuza da yer vereceklerini söylediler. Tabii ki öyle bir şey olmadı! Hatta kendilerine bunu hatırlattığımızda, “bizde etkinlik yok” demelerine rağmen her gün mesaj geliyor sayın başkandan.
Başkana ulaşamıyoruz. Başkan yardımcıları “biz sizi ararız” deyip geçiştiriyor. Nihayet geçen gün br yetkili aradı. Derdimizi anlattık. Yardım sözü verdi. Ertesi gün, ruhsatımızı yenileyip yenilemediğimizi kontrol etmek için zabıta bastı tiyatroyu!!! Aynı yetkiliyi aradık hemen, yardım yerine zabıta geldi diye. Sağolsun, sanırım bir şeyler yaptı, zabıta bir daha gelmedi.
Zamanımız daralıyordu, belediye ile tekrar görüştük. Bütçeleri yetersiz olduğundan bizim için ne yapabileceklerini düşündüklerini ilettiler. Ama düşünce devam etmekte. Günler geçmekte…
Bu arada, küçük bir hatırlatma yapayım: Belediyenin bir önceki yönetimi döneminde, Gönül Ülkü- Gazanfer Özcan Sahnesi, yani yeni adıyla Tiyatro Karnaval kapandı. Güzelim salonun arkasında duramadılar.
Yani siz nereden duydunuz bu “sanata, sanatçıya duyarlılığı”?! Şaşırdım! Biz yıllardır hissedemiyoruz çünkü.
Bizim kiramız bir belediyenin ödeyemeyeceği kadar büyük değil. Hatta alın sahne sizin olsun kapanmasın bile dedik.
Komik…
İronik…
Bu söyleşiden sonra da zaten yardım etmezler. Bahane olarak da bu söyleşiyi gösterebilirler. Ama tarih hiçbir zaman bu yerel yönetimi affetmeyecek!
Yavuz Pak: Pandemi süreci öncesinde, onlarca yıllık tarihi boyunca tiyatronuzun yaşadığı ekonomik sorunlar oldu mu? Bunları nasıl aşabildiniz?
Kaan Erkam: Az evvel bahsettiğim gibi, bir kere sıkıntı yaşadık. Onun dışında, yıllardır hiç böyle büyük bir ekonomik buhranla karşılaşmadık. Kısa süreli sıkıntılar oldu. Kar yağdı, yas ilan edildi vb gibi… Bu nedenlerle iptal edilen oyunlar ve birkaç organizatör kazığı dışında hep mutluyduk. Zaten böyle olmasa, kadromuzda 10 yıldır, 20 yıldır, hatta 30 yıldır yer alan, hep bir arada olduğumuz oyuncularımız olmazdı. Biz gerektiğinde hiç para almayıp kiralarımızı ödedik. Yeri geldi, bazı oyunları, eski gazino matineleri gibi mekana oynadık. Ama hep ayakta kalmayı başardık.
Yavuz Pak: Modern tiyatronun kurulduğu günden beri tutarlı bir kültür-sanat politikası, hatta bir tiyatro yasası olmayan bu coğrafyada, pandemi süreci tiyatroları ve tiyatrocuları adeta ölüme sürüklüyor. Merkezi ve yerel yönetimlerden bir kaç küçük kırıntı dışında destek alamayan tiyatromuzun bugününü ve geleceğini, Oda Tiyatrosu’nun yaşadığı süreç üzerinden nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kaan Erkam: Çok acıdır ki dost olduğumuz tiyatrolar arasında yaptığımız konuşmalarda çok ünlü isimler bile umutlu değil. Dijital ortama yönelelim diyenler de var ama, biz bunu yapmayacağız. Çünkü tiyatronun, sinemadan ve televizyondan farkı , “canlı” olması. Oyunun beyaz camda, canlı canlı kamera karşında oynanması tiyatro değil. Seyirci o koltukta oyuncunun nefesini hissetmediği sürece Netflix izler. Netflix hayatta kalırsa tabii.
Bu arada, burada şunu da söylemeliyim: Türkiye’de çöpçüler örgütlenebilir, hemşireler, diş hekimleri, Roman şarkıcılar, hatta kağıt toplayıcılar, herkes örgütlenebilir. Ama tiyatrocular asla örgütlenemez! Örgütlenememiştir. Bu camia, birbirini sevmeyen, diğer meslektaşlarının yollarını tıkayanlar ve arkadan atıp tutanlarla doludur çünkü. Yani meslektaşı korumak diye bir şey yoktur. Kaynaklar paylaşılmaz. Tekel olmak istenir. Daha geçtiğimiz günlerde yaşadıklarımız bunu bir kere daha ispatladı: Sorunlarını konuşmak, çözüm bulmak adına bir araya gelen 200 kadar tiyatrocunun olduğu whatsapp grubu ortamı, bir anda Adanalı cinoların adliye kavgasına döndü! Grubun adı ise Tiyatromuz Yaşasın! Belli bir siyasi görüşteki ekip bir Kooperatif kurdu, giriş 2.500 TL dendi. Sanırım site inşa edecekler! Sonra TİYAP kuruldu, bana üyelik formu yollayan arkadaş hala mesajlara cevap vermediğinden üye olduk mu, onu bile bilemedim!
Yavuz Pak: Sahnenizin kapanmasından sonra oyunlarınızı nasıl ve nerede sahnelemeyi düşünüyorsunuz? Bu mümkün olabilecek mi?
Kaan Erkam: Kats Sahne bizim dost sahnemiz. Zaten kalabalık kadrolu müzikallerimizi orada sergiliyorduk. Bazı dekorlarımızı oraya taşıyacağız. Sağolsun, Onur Şenay bizi dışarıda bırakmayacağını belirtti.
Yavuz Pak: Kurulduğundan beri bir direnç odağı olan Oda Tiyatrosu’nun internet sitesinde “Oda Tiyatrosu Hep Var Olacak!” yazıyor. “Yalın kılıç sahnedeyiz, susmuyoruz, susmamak niyetindeyiz” şiarını benimsemiş olan Oda Tiyatrosu, sesini yükseltmeye devam edecek mi?
Kaan Erkam: Oyunlara yasak gelmediği sürece tavrımızı değiştirmeden devam edeceğiz tabii. 12 Eylül’deki son oyunumuzun geliriyle bir ofis tutacağız. Buradan, seyircilerimizi de sahnemizdeki son oyuna davet ediyoruz. Ve bulabildiğimiz her yerde oyun sergilemeye devam edeceğiz.
Bu arada, bizi hatırladığı için ve gösterdiği ilgi için Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne size teşekkür ederim.
Yavuz Pak: Verdiğiniz bilgiler ve bu güzel söyleşi için biz teşekkür ederiz. Dileriz Oda Tiyatrosu bu sıkıntılı günlerini çabucak atlatır ve güzel günlerde yeniden buluşuruz…