Burak Can’ın Evrensel’de yayınlanan söyleşisini paylaşıyoruz.
“Sanat dünyayı yansıtan bir ayna değil dünyanın onunla şekillendirildiği bir çekiçtir”
Bertold Brecht
Ülkemizde son yıllarda kan kaybı yaşan tiyatro pandemi koşullarından en çok etkilenen alanlardan biri. Yaşanılan zorluklar karşısında tiyatrolar ve tiyatro emekçileri bir şekilde ayakta kalmaya çalışıyorlar. Mesleğe yeni başlayan veya başlamak için okuyan ve staj yapan gençler için ise bu sürecin nasıl işlediğini gelinen son noktanın ne olduğu ve bir nebzede olsa tiyatroların ve genç tiyatro emekçilerinin sesini duyurmak için Güzel Sanatlar Fakültesinde (GSF) okuyan üç genç kadın arkadaşımız ile bir sohbete başlıyoruz.
ÇOĞU İNSAN EK İŞ YAPMAK ZORUNDA
Stajyer öğrenci olan Eda, devlet ve belediye kurumlarının yıllardır daha güvenli gibi göründüğünü ancak kadroların açılmaması, sözleşmeli çalışanların bekletilmesi gibi durumlardan dolayı artık pek tercih edilemez olduğunu ifade etti. Özel tiyatrolar için ise “Maddi kazancın düşük olması, oyun başına ücretlendirilme yapılması, sigorta gibi sorunların var olmasından dolayı temel ihtiyaçların bile çok zor karşılanması yıllardır devam etmekte olan bir problem. Bu yüzden de tiyatro kurumlarında çalışan çoğu insan ek iş yapmak durumunda kalmakta” dedi. “Üstelik çoğu ekip kendisine çalışma alanı bulamamakta ya da sahnelere ödenen paraların karşılığını biletler karşılayamamakta. Düzensiz çalışma saatleri, ödenen yüksek vergiler de tabii ki yıllardır süregelen problemler arasındadır” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE SÜRECİN ALTINDAN KALKAMADI
Maddi sıkıntılar çeken tiyatro emekçilerinin pandemi dönemindeki durumunu sorduğumuzda ise GSF Tasarım bölümünde okuyan Hayal, özel tiyatroların salgın öncesinde de ayakta kalma mücadelesi verdiğini ve bu çabanın pandemi ile çok daha zorlaştığını, tiyatro emekçileri için de durumun aynı olduğunu dile getiriyor. Salgının ise bunu daha da göz önüne serdiğini ifade eden Beril “Tiyatronun bir iş grubundan ziyade tamamen hobi gibi sunulması ve görülmesi de gereken yardımın önünü kesmekte. Zaten sıkıntı yaşayan tiyatro ekipleri üstüne pandemi gibi bir süreçle yüzleşti, dünyadaki en büyük tiyatro ekiplerinin bile iflas eşiğine geldiği, yardımlarla ve devlet desteğiyle ayakta kaldığı böyle bir süreçte Türkiye sanatın çoğu alanında olduğu gibi tiyatro alanında bu sürecin altından doğal olarak kalkamadı” diye konuştu.
Daha sonrasında ise sürecin kendilerini, mesleklerini ve öğrenim süreçlerini nasıl etkilediği hakkında konuşuyoruz. Hayal “Fakat pandemi süreciyle uzaktan eğitimle uygulamalı derslerimize uyum sağlamada zorlandık. Meslek üzerindeki etkilerinden biri de tasarımcıların işsiz kalması” ifadelerini kullandı. Eda pandemi ile bilinmez bir yolculuğa çıkıldığını, bu dönemde elbette ki tiyatro öğrencilerinin de akıbetinin belli olmayan bir süreç içine girdiğini dile getirdi. Daha sonrasında ise “Online dönemin başlamasıyla üniversitelerin böyle bir krize hazırlıklı olmamaları ve internet alt yapılarının üniversitedeki tüm öğrencileri kaldıracak yeterlilikte olmamasının doğal olarak genel çaplı bir tedirginlik ve kaosa yol açtığını düşünüyorum. Tiyatro gibi etkileşimin çok fazla olduğu bölümlerde, temas halinde olunması gereken bitirme tezleri ve uygulamalı dersler online dönem ile tamamen kısıtlanmak zorunda kaldı. Bu süreç, tüm uygulamalı derslerin yoğun olduğu bölümlerde okuyan öğrenciler için hem yıpratıcı hem de ilerleme sağlanamayan bir süreç oldu” ifadelerini kullandı.
ÖZEL TİYATROLAR KAPANMANIN EŞİĞİNE GELDİ
Peki, bu süreç tiyatro emekçilerinin ekonomik kaygılarının sanatlarının önüne geçmesine sebep oldu mu? diye sorduğumuzda ise bize pandemiden öncede de çok farklı olmadığını ve bu kaygıların pandemiye has olmadığını söyleyerek özel tiyatrolarında kapamanın eşiğine geldiğine dikkat çekiyorlar. Eda, “Eğer tiyatro alanında çalışmak istiyorsanız bu kaygılar henüz mezun olmadan başlıyor ve belki de hayatınız boyunca devam ediyor” diyerek tek cümleyle özetliyor.
Çalışma koşulları açısından ne gibi tedbirler alınıyor, eksik kalan yönler var mıdır, diye sorduğumuzda ise tasarım okuyan Hayal esprili bir dil ile tiyatro emekçileri ve tiyatroların kendi önemlerini aldığını eksik kalan yönlerinin ise seyircileri olabileceğini söylüyor. Beril ise “toplu taşımalarda yan yana oturmanın” sıkıntı olmadığı bir salgın sürecinde olunduğunu söylüyor ve ekliyor “Ancak tiyatrolar boşluk bırakarak oturma düzeninden dolayı seyirci kapasitelerini en iyi ihtimalle yarı yarıya indirmiş durumda, oyunlardaki temaslar da aynı şekilde azalmış durumda, gerçekten çok zor olsa da provaları maskeyle yapıyoruz. Tiyatrolara tuhaf bir şekilde güvenli olarak bakılmıyor ancak aklınıza gelebilecek ya da bir restoranda, bir hastanede yani herhangi bir yerde alınmış tüm önlemler tiyatrolar tarafından da alınmış durumda” dedi.
Bu sürecin tiyatrolar ve tiyatro emekçileri açısından nasıl atlatabilir olduğunu ve bu konuda yetkililerden ne gibi destekler gelmesi gerektiğini sorduğumuzda ise Hayal, “Bu konuda bir sürü tiyatro ekibi bir araya geldi. Yayınladıkları bildirinin dikkate alınması ve dayanışmanın ön plana çıkmasının gerekiyor. Ücretlendirmeler, kiralar, vergiler gibi temel sorunların giderilmesi gerekiyor çünkü bu sorunlar öncelikli sorunlar. Yayınlanan metindeki tüm maddelerin karşılanmasının tek çözüm olduğunu düşünüyorum ancak bu şekilde maddi kaygı olmadan ve devlet güvencesiyle sanatımızı icra edebilmeye devam ederiz” cümleleriyle cevap verdi.
GSF öğrencilerinin öğrenimlerinin ve staj koşullarının nasıl etkilendiğini sorduğumuzda ise GSF öğrencilerinin bu süreçte üretim açısından oldukça olumsuz etkilendiğini söyleyen Hayal “Evlerde atölyelerde var olan çalışma ortamını ve teknik düzeni kurmak oldukça zor. Malzemeye ulaşmak kadar üretim alanı hazırlamak da zor. Bunun yanında pandemi ile gelen zamlar da malzemeye ulaşma adına zorluklardan biri” dedi. Beril ise “GSF öğrencileri bulunduğumuz dönemde gerek öğrenim gerek staj konusunda büyük bir zorlukla karşılaştı. Zorunlu olan stajlar, üniversite son sınıf öğrencilerinin önünde bir engel olarak belirdi. Zaten bu dönemde herkes gibi pandeminin stresini yaşayan öğrenciler, gelecek kaygısının yanında bir de mezun olamama kaygısını yaşamaya başladı.” diye belirtiyorlar.
Bu koşullar altında geleceğin tiyatro emekçilerinin geleceğe bakışını ve taleplerini sorduğumuzda ise Hayal sözü alıyor. Gelecekte tiyatro emekçisi olacak sınıf arkadaşlarının çoğu gibi yurt dışına gitmeyi düşünüyor ve kendini şöyle açıklıyor “Bunun için de iş alanlarının sınırlı oluşunun yanı sıra, sansürsüz ve özgür üretim sorununun da yatığından belirtmeliyim.”