Sanatta Hak İhlaleri – Haziran 2020

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Haber / Sanat Meclisi’nin hazırladığı 2020 Haziran Sanatta Hak İhlalleri Raporu’nu okurlarımızla paylaşıyoruz.

Ülkede salgın hastalık vakaları aynı hızla sürüyor. Ülke yöneticileri “Normal Yaşam”a geçiş çağrıları yapsa da sanat alanı için henüz kapılar kapalı. Sanata ve sanatçıya baskılar ülke genelinde sürüp gidiyor. İşte Haziran 2020’de sanat alanının başına gelenler:

  • 73 yaşındaki şair Ahmet Telli, adını taşıyan Facebook sayfalarındaki paylaşım nedeniyle “Cumhurbaşkanına Hakaret” suçlamasıyla karakola ifade vermeye çağrıldı. Telli, kişisel Facebook hesabı haricinde herhangi bir hesapla ilişkinin olmadığını belirterek, “Kullandığım ve bana ait olan tek sayfa budur. Adımı taşıyan diğer Facebook sayfalarını yönetenleri tanımıyorum” diye yazdı.
  • Müzisyenler Ferhat Tunç ve Pınar Aydınlar ile yazar Gökhan Yavuzel, sosyal medyada kendilerini hedef alan ciddi ölüm tehditlerinin gün geçtikçe arttığını bildirdiler. Sanatçılar ortak açıklamada, benzer tehditlerin başka sanatçılara da yapıldığını belirterek, “Elbette ki ülkemizin içinde bulunduğu sorunlar yumağında bunları dillendirmek ya da gündeme getirmekten de hoşnut değiliz. Fakat fiziki zarar verme ve öldürmeye yönelik çirkin paylaşımlar servis edilmekte ve isimlerimiz etiketlenerek dağıtımı yapılmaktadır.  Bu durumdan dostlarımız, okurlarımız ve dinleyicilerimiz de kaygı duymaktadır.  Ancak, bizim kaygımız can korkusu telaşından değil; bu tip saldırıların giderek artmasının toplumu kutuplaştırmaya hizmet edeceğidir. Her mücadele kazandırmaz, ancak kazananlar sadece mücadele edenlerdir” dediler.
  • Politik stand-up “Laz Marks”ı sahneleyen tiyatro oyuncusu Haldun Açıksözlü, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla Antalya’da gözaltına alındı. Sosyal medya hesabından gözaltına alınmasıyla ilgili açıklama yapan Haldun Açıksözlü, “Döşemealtı Jandarma Karakoluna götüreceklermiş. Antalya adliyesinde ifade vereceğim için nezarette tutacaklar. Cumhurbaşkanına hakaretten suçlanıyorum” dedi. Açıksözlü, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.
  • Kadıköy Tiyatroları Platformu, belirli isimlere milyonlarca lira ödeyip tiyatroları yok sayan ‘kültür politikasını’ eleştiren bir açıklama yayımladı. Platform tarafından yapılan açıklamada, iki ay önce Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi tarafından Kültür Bakanlığı’na yönelik 7 maddelik temel ihtiyaçlar listesinin olduğu bir imza kampanyasının başlatıldığı, kampanyanın ciddi bir toplumsal desteğe ulaştığı ancak Bakanlığın bu konuda herhangi bir somut adım atmadığı belirtildi. ‘İstanbul Yeditepe Konserleri’ kapsamında sahne alan şarkıcılara milyonlarca lira ödendiğini ifade eden Platform, “Tiyatroya gelince mevzuata takılan devlet, farklı ödenekleri kullanarak istediğinde kaynak aktarmanın yolunu da bulabiliyor” ifadelerini kullandı. Yapılan açıklama şu şekilde: “Altmış şarkıcıya milyonlar, yüzlerce tiyatroya, binlerce tiyatro emekçisine bekleyin! Bu adil değil. İki ay kadar önce Kadıköy Tiyatroları Platformu’nun öncülüğünü yaptığı Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi tarafından, Kültür Bakanlığı’na yönelik 7 maddelik temel ihtiyaçlar listesinin olduğu bir imza kampanyası başlatıldı. Kampanya kısa sürede azımsanmayacak bir toplumsal desteğe kavuştu. Kültür Bakanlığıysa taleplerimizin ve imzalarımızın bir dilekçeyle ilgili makamlara iletilmesine rağmen, şu ana dek somut bir adım atmadı. Üç aydan fazla kapalı kalmamızın telafi edilemeyecek kayıplarına karşılık devlet yardımının başvuru tarihini Temmuz ayına çekmek, oyunlarımızın dijital gösterim haklarını satın alacağı vaadinde bulunmak dışında bir şey yapılmadı. Kültür Bakanı yardımcısının verdiği röportajdan öğrendiğimiz kadarıyla Temmuz ayında Devlet Tiyatrosu kamyonlarla ülkeyi gezecek, nöbetçi tiyatro olacak, açık hava sahnelerinde konserler tertip edilecek. Cumhurbaşkanı’nın açıklamasına göre salonlarımız 1 Temmuz itibariyle açılacak. Hangi koşullarda olduğuysa belli değil. Tiyatro seyircisinin tamamına yakını yapılan anketlerde pandemi bitene kadar salonlara girmeyeceğini beyan ediyor. Konser verecek şarkıcılara basına yansıdığına göre devlet 30 milyon TL’yi tek kalemde harcayabiliyor. Tiyatroya gelince mevzuata takılan devlet, farklı ödenekleri kullanarak istediğinde kaynak aktarmanın yolunu da bulabiliyor. Ülkemizde tiyatro, telafisi on yıllar alacak bir yıkımla karşı karşıya artık. Biz bahşiş, sadaka, ulufe talep etmedik. Verdiğimiz vergilerle yarattığımız artı değerdir taleplerimizin dayanağı. Sanata ulaşmak ayrımcılık yapılmadan Türkiye’de yaşayan her insanın kamusal hakkıdır. Devlet, ödenekli tiyatrolar gibi diğer tiyatrolara da halkın ulaşmasını sağlamalıdır. Bu, devletin asli görevidir. Anayasanın hem sanata ve sanatçıya hem de onu takip edenlere sağladığı haklar karşısında herkes eşittir. Bu nedenle olanaklardan eşit biçimde yararlanmak hakkımızdır. Kültür Bakanlığı’nı şu ana kadar attığı göstermelik adımlara bir son vermeye, sorunu bütün ağırlığıyla masaya yatırma cesaretini göstermeye, taleplerimizi hayata geçirmek için vakit kaybetmeden harekete geçmeye davet ediyoruz”.
  • Sözcü Gazetesine “Yaşar Kemal şahsına yararı olmayan hiçbir şeyle ilgilenmedi maalesef” gibi şeyler yazan Soner Yalçın’a TYS ve PEN Türkiye’den bir cevap geldi:

“Yaşar Kemal, Kürt Sorunu, Ermeni Sorunu, Demokrasi, Özgürlük gibi ülkenin temel sorunlarında, çağının tanığı olmanın yanında sanığı da olmaktan çekinmeyerek cesurca gerçeğin, haklının, mazlumun yanında, ezilenden, sömürülenden, kırımlara uğrayanın, dili, kültürü yasaklananın, tehcir edilenin, öldürülenin, sürgüne gönderilenin, devletin sopası başından eksik edilmeyenin yanında safını belirlemiştir. ‘Zulmün Artsın’ diyerek zalime karşı durmuş susmamış, yılmamış sözünü hep söylemiştir. Yaşar Kemal yaşamı boyunca, örgütlü mücadelenin içinde yer almış, 12 Mart Darbesi ile ülkemizin içine düşürüldüğü karanlığa karşı, yazarların emeğinin korunması, tam bir söz ve yazı özgürlüğünün gerçekleştirilmesi ve korunması için her türlü yasal mücadeleyi sürdürmek amacıyla kurulan Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucu genel başkanı olmuştur. Yaşar Kemal Türkiye PEN Yazarlar Derneği’nin ilk genel başkanıdır. 12 Eylül faşizminde tüm dernekler kapatıldıktan sonra PEN Türkiye’nin yeniden hayata dönmesini sağlayandır. 1960’lı yıllarda, TİP’in Genel yönetim ve Merkez Yönetim Kurulu üyesi olmuş, radyoda parti sözcüsü olarak konuşmuştur. Mahalle mahalle, kahve kahve dolaşıp Türkiye İşçi Partisini anlatmıştır. Aydınlar Dilekçesinin dinamolarındandır. İnsanlığın yüzkarası olan F Tipi cezaevlerine karşı en cesur sesi yükseltmiş, açlık grevlerine son verilmesi için en büyük mücadeleyi vermiş isimdir. Reklamını yapmadan, böbürlenmeden, kimselere belli etmeden, hapishanelerde çürüyen aydınlara, haksız yargılananlara her daim el uzatmış insandır. Yaşar Kemal, “namuslu bir hayat yaşamış” gerçek bir aydınımızdır. Edebiyatımızın evrensel sesi Yaşar Kemal yaşamıyla, yapıtlarıyla hep yaşayacaktır”.

  • Kürt Sanatçı Azad Bedran, ‘Partizan’ adlı şarkısına çektiği klip, konserlerinde söylediği ezgiler ve sanal medya hesaplarında yaptığı paylaşımlar dolayısıyla “Örgüt Propagandası” yaptığı iddiasıyla yargılandı. Mahkeme heyeti, Azad Bedran’a 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Av. Soran Haldi Mızrak, İstinaf Mahkemesinin bozma ilamına rağmen aynı şekilde karar kurulmasına tepki gösterdi.
  • Bilim Eğitim Estetik Kültür Sanat Vakfının (BEKSAV) bu yıl 5’incisini düzenleyeceği “15-16 Haziran’dan Gezi’ye Direniş Günleri” etkinliği Kaymakamlık kararıyla yasaklandı. Yasağa ilişkin BEKSAV Yönetim Kurulu, bir basın açıklaması düzenledi. Mesafe kurallarına uygun olarak yapılan açıklamada BEKSAV Eş Başkanı Ahmet Uçar; AVM, fabrikalar, madenler, atölyeler, ofisler açıkken etkinliğin yasaklanmasının kabul edilemeyeceğini belirtti. BEKSAV Eş Başkanı Canan Kaplan da “Direniş günleri için yaptığımız açıklamada söylemiştik. Çarkları döndürmek için hayatları hiçe sayılan, evde kalamayan işçiler için; emperyalist kapitalizmin, ezilenlere vadettiği açlık ve yoksulluğa karşı elbette direniş diyeceğiz. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet, taciz, tecavüz günbegün artarken; Gülistan Doku hâlâ kayıpken, Aleynalar, Zeynepler katledilirken bizler elbette direniş diyeceğiz. Seçilmişlerin yerine kayyumlar atanıp, vekillikleri düşürülüp hapsedilirken elbette direniş diyeceğiz. LGBTİ+’lara yönelik homofobik saldırılar ve nefret cinayetleri her geçen gün artarken, elbette direniş diyeceğiz” dedi. Her geçen gün tüm dünyada ezilenlere karşı polis şiddetinin giderek artığına işaret eden Kaplan devamla şunları ifade etti: “Bu saldırılar bugün George Floyd’da cisimleşse de, o ne ilkti ne de son olacağa benziyor. Yaşadığımız Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında da, bu tarz saldırılar ile sıkça karşılaşmaktayız. Polis kurşunuyla öldürülen Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi Kemal Kurkut’tan tanığız. Yine yakın süreçte, üst üste plastik kutular içerisinde kaldırımlara gömülmüş bedenler; Mardin Dargeçit’te mağaralarda bulunan insan kemikleri, tüm dünyada egemen ırkçı-faşist zihniyetin varlık gösterdiğinin kanıtıdır. Bu zihniyete karşı elbette direniş diyeceğiz. Ezilenlerin isyan ve direnişleri birleştiğinde, bugün alamadığımız o nefes ile en güzel ezgilerde buluşacağız”.
  • Sinema Emekçileri Sendikası – SİNESEN reklam sektöründe gittikçe ağırlaşan koşulları protesto eden bir bildiri yayınladı. Bildiride şu görüşlere yer verildi:

“Görsel/işitsel sanat kollarındaki mesleki kuruluşlarımız tarafından alanımızda yeni bir “Hak İhlali”nin; 17-18 Haziran tarihlerinde gerçekleştiği bildirilmiştir.

Yapımcılığını KALA FİLM’in gerçekleştirdiği işverenliğini; MEDİNA-TURGUL DDB’nin, reklamverenliğini BOSCH EV ALETLERİ’nin yaptığı “Ispanak” adlı reklam filmi çekiminde set çalışanlarının iki gün üst üste günde 16 saat çalıştırılarak bitirildiği duyurulmuştur.

On yıllardır sinema, televizyon, reklamcılık ve digital medya alanında çalışan sanatçı, uzman, teknisyen ve işçilerimize karşı sürdürülen iş hukukuna aykırı tutumlar, COVİD 19 salgını günlerinde aynı zamanda etik-vicdani bir umarsızlıkla devam ettirilmiştir.

İş yasalarımıza göre günlük çalışma saati ( 8 saat ) ve- çalışanın onaylamasıyla – (3 saat) fazla mesaiyle birlikte 11 saattir. Mesleğimiz “tehlikeli iş” sınıfındadır ve daha fazla çalışmaya zorlamak SUÇTUR!

Çalışanlara imzalatılmaya çalışılan her türlü “mesai”, “ hastalık sorumluluğu” ve benzeri “muvafakatname” kanunsuzdur ve hukuki değeri yoktur!

Sayın yapımcıları, taşeron yapımcıları ve asıl işveren medya şirketlerini uyarıyoruz;

İş hukukumuzun tüm yasalarına uygun çalışma düzenini kurmak ve çalışanların üzerinde uygulayıp durduğunuz “barbarca çalıştırma düzeni”nden vazgeçmek zorundasınız!

Aksi takdirde yasalardan kaynaklanan haklarımızı sonuna kadar kullanacağız.”

SİNEMA EMEKÇİLERİ SENDİKASI – SİNESEN

Salgın hastalık günleri binlerce sanat insanını işsiz ve ekmeksiz bıraktı. İktidar sanat alanını susturmak ve etkisiz kılmak için elinden geleni yapıyor. Geçtiğimiz Mart 2020 den bu yana gerek iktidar gerekse muhalefete bağlı yerel yönetimler sanat alanına en küçük bir destek yapmadılar. Ekmeksiz kalan sanat insanlarına destek yerine banka hesapları milyonlarla dolu ünlü sanatçılara hem iktidar hem de muhalif belediyeler bol bol desteklerini sunuyorlar. Sanat Meclisi sanat alanına yapılan bu zulmü ifşa etmekten geri durmayacaktır.

Paylaş.

Yanıtla