Tiyatrocular pandeminin bedelini ağır ödüyor. Garsonluk yapmaya başlayan Cenk Dost Verdi, kafede çalışmaktan gocunmadığını ama bunun da bir şeylerin üstünü örtmekten ibaret olduğunu söylüyor. Tiyatroların vahim durumuna dikkat çeken Behzat Uygur ise büfe fotoğrafı paylaşımıyla iktidarından muhalefetine bir gönderme yaptığını belirtiyor.
Koronavirüs yüzünden yaklaşık 5 aydır perdeler kapalı. Oyuncusundan ışıkçısına, sahne sahibinden kostümcüsüne binlerce tiyatrocu mağdur. Çığlığını duyuramayan ümitsiz tiyatrocuların birçoğu hayat şartlarıyla mücadele etmek için başka işler yapmak zorunda kalıyor. Tiyatro oyuncusu Cenk Dost Verdi de bunlardan biri. Bir kafede garsonluk yapan ödüllü tiyatrocu Verdi, “Tiyatro bize ne verecek, biz tiyatroya ne verebileceğiz bilmediğimiz bir süreç” diyor.
KARANTİNAYI 400 TL İLE GEÇİRDİK
Cenk Dost Verdi, “Ben sadece tiyatro yapıyorum. Dizi, sinema gibi girişimlerim olmadığı için ek olarak 4 yıldır kafede garsonluk yapıyorum. Bu defa yine sezonun bitmesiyle başlayacağımı söylemiştim ama şu an sadece bu kaldı geriye” diyor. Karantina sürecinde yaşadıklarını ise, “Pandemide Tiyatrolar Platformu’nun ve İhtiyaç Haritası ile birlikte kooperatifin düzenlediği dayanışma hikâyesiyle 400 TL’lik bir kart gönderdiler o kadar. Bunun adı dayanışma. Tiyatroyla ilgili bir gelir elde etmekle ilgili hiçbir şey yaşanmadı. Tiyatro bize ne verecek, biz tiyatroya ne verebileceğiz bilmediğimiz bir süreçti” sözleriyle anlatıyor.
Şu an en büyük duygusunun öfke olduğunu söyleyen ve ne yapacağını bilmeyen bir ruh hali içinde olduğunu dillendiren Verdi, kafede çalışmaktan gocunmadığını ama bunun kalıcı bir çözüm değil, bir şeylerin üstünü örtmekten ibaret olduğunu anlatıyor. Ben bu öfkemi kafede çalışarak geçiriştirirsem yine boşa gidecek. Gerçekten hiçbir şey yapmadan beklemek, nereye kadar gidiyor bunu görmek ve göstermek istiyorum. Birçok arkadaşım parasızlıktan yakınıyor ama dişe dokunur bir adım atılmıyor şu an. Gidip Süreyya’nın önünde mi oturmak gerekiyor ne yapmam gerekiyor inanın bilmiyorum sözleriyle yaşanılan sıkıntılara dikkat çekiyor.
Verdi sözlerini şöyle sürdürüyor: “Şu an başıma bir şey geldiğinde borç almak zorundayım. Tepemizde devlet diye bir mekanizma var ve soluk alıp vermemizden vergi kesiyor. Dolayısıyla ben buraya doğru daha keskin ve herkesi kapsayıcı şekilde gitmenin derdindeyim. Salonu olan yerlerin dertleri gerçekten çok büyük. Deli işi bir sabırları var bu insanların. Onların sabırları had safhaya gelmişken bizim bireysel olarak bir şey söylememiz gerekiyor. O bir yankı bulsun önce ve ne kadar doğru ne kadar yanlış görelim. Ben eminim benim kadar birçok insan oldu çalışan, çalışmaya başlayan. Ama biz çalıştıkça bir şeylerin üstünü kapatıyoruz gibi ve asıl hakkımızı aramamız gereken şeyle ilgili öfkemizi bastırıyoruz gibi geliyor bana. Faturalar ödeniyor, dolaba bir şeyler alınıyor. Minnet hikâyesiyle yetişmiş bir nesiliz. Orada bir bakıyoruz bütün öfkemiz dinmiş. Ama biz aslında tam da buna karşıyız. Bu kadar kabullenmeye bu kadar rehavete. Koskoca meslek hayatın boyunca hayallerinin peşinden git ama bir pandemide bütün hayallerinden vazgeçip süreyi kotarmaya çalışmak bana ikiyüzlüce geliyor. Biz devlete bir çuval para verin demiyoruz ki. Bizim güvencemizi sahiplenin, bizi kamusal ilan edin. En azından vergilerde benim biletimin yüzde 38’inden check edin. Her biletimin yüzde 38’ini alıyorsun el insaf!”
YARDIM DEĞİL İŞ BİRLİĞİ İSTİYORUZ!
Behzat Uygur ise tiyatroların durumuna dikkat çekmek için Twitter hesabında ‘Tiyatro durunca!’ notuyla bir büfenin önünde fotoğraf paylaştı. Bunun Kültür Bakanlığı’ndan siyasetçisine, muhalefetinden iktidarına bir gönderme olduğunu ifade eden oyuncu, “Biz şartların uygunluğuna göre seyircinin de sağlığını düşünerek tiyatro oynarız zaten. Bunu herkesten önce biz tiyatrolar düşünürüz. Ama bu süreçte herkes tarafından yalnız bırakıldık. Meslektaşlarımız başka işlere yönelmek zorunda kaldı. Biz yine hicivle yaklaşmayı tercih ediyoruz” diye konuşuyor.
“Tiyatro kimseye el açmaz” vurgusunu yapan Uygur, “Bizim arzumuz tiyatroya yardım değil, tiyatroyla iş birliği yapılması. Bu sayede daha ucuz bilet satacağız ve bu yine seyirciye yarayacaktır” diyor. Usta oyuncu, yaşadığı bir olaydan verdiği örnekle bunu somutlaştırıyor. Uygur, “İsmini vermek istemediğim İstanbul’da bir belediye biletli oynayacağımız bir açık hava tiyatrosunun kirası için bizden tam fiyat istiyor. Ki biz şu anda pandemiden dolayı yarısını doldurabiliyoruz. Söz gelimi herkes tiyatronun yanındayız diyor ama amfi tiyatroyu kiralamak istediğimizde eski kirası neyse onu bizden ya da organizatör firmalardan istiyor. Biz nasıl 3’te 1 kişiye oynayabiliyorsak onların da 3’te 1 fiyatını dikkate alması uygun olur. Biz de bu sayede seyirciye ulaşabilelim ve biz de bilet fiyatımızı üstüne rakam koymadan satabilelim. Bu bir iş birliğidir. Bundan yararlanacak olan yine seyircidir. Bu bir örnek ama genel bakış açımızda maalesef bu var.”