Anıl Yurdakul’un Evrensel’de yayınlanan, Japon dansçı Kazuo Ohno ve Butoh Dansı üzerine yazdığı yazıyı okuyucularımızla paylaşıyoruz.
İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde Japonya’da ortaya çıkan butoh dans akımı, varoluşçuluk, sürrealizm, Alman ekspresyonizmi, kabuki (Japon halk tiyatrosu türü) tiyatrosunu ve Doğu manevi düşüncesinin unsurlarını içerisinde birleştirmişti. Butoh dans; ana akıma, geleneğe, Amerikanlaşmaya ve modernleşmeye karşı olan, İkinci Dünya Savaşı’nın dehşetine tepki olarak doğmuş bir sanat akımıdır. Vücutla konuşma hali olan, Batı sanatlarının aksine belirli kuralları içermeyen, tüm toplumsal yapıları, ruhsal varlığın olduğu her yerde “Biçimin kendiliğinden” geldiği bir dans akımıdır. Batılılaşmanın sunduğu “kurallı dans” algısını kıran ve hayatın saf gerçekliğini sunan butoh dansını ortaya çıkaran; eski bir Japon subayı Kazuo Ohno’ydu.
Kazuo Ohno, 27 Ekim 1906 yılında Hakodate şehrinin Hokkaido bölgesinde doğdu; babası bir balıkçı, annesi bir müzisyendi. Bir yıl öğretmenlik yaptıktan sora Japonya Atletizm Koleji’ne girmek için Tokyo’ya gitti. 100 metreyi 11.5 saniyede, 400 metreyi ise 57 saniyede koşabiliyordu!
1926’da kolejde öğrenciyken Tokyo’daki İmparatorluk Tiyatrosu’nda “Kastanyet Kraliçesi” olarak bilinen, Arjantinli Flamenko Dansçısı Antonia Mercé’nin bir performansına katıldığı zaman onun için her şey değişti. Ohno, bu deneyime dansçı olma arzusunun kaynağı olarak işaret eder…
Mezuniyetinin ardından Yokohoma’daki özel bir Hristiyan lisesi olan Kanto Gakuin Lisesi’nde beden eğitimi öğretmenliği yapmaya başlar. Okulun müdürünün etkisi altında, 1930’da Baptist inancını benimser. Dini inancının etkisi daha sonraki yıllarda sanat çalışmalarında belirginleşecektir. 1933’te Chie Nakagawa ile evlenir; Yoshito ve Yukito adlarında iki oğlu olur.
1934’te Alman Ekspresyonist Dansçı Harold Kreutzberg (Mary Wigman’ın öğrencisi) dansını görmesi, 1936’da Takaya Eguchi ve Souko Miya ile çalışmaya başlamasını sağlar.
1938’de Japon ordusu tarafından askere çağrılan Ohno, ikinci teğmen olarak başladığı askerlikte subaylığa yükselir. Çin ve Yeni Gine’de dokuz yıl geçirdikten sonra iki yıl savaş esiri olarak tutulur. Savaş, Ohno için korku dolu olduğu kadar dansı için ilham kaynağı olur. Japonya’ya geri gönderilecek esirleri taşıyan gemide olduğu süre içerisinde gemiden denize atılan askerlerin cansız bedenleri, Ohno’nun 1949 yılında Tokyo’da sahneye koyacağı “Jellfish Dance” performansının temelini oluşturur. Bu performans, butoh dansın öncüsüydü.
İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde Japonya’da ortaya çıkan butoh dans akımı, varoluşçuluk, sürrealizm, Alman ekspresyonizmi, kabuki (Japon halk tiyatrosu türü) tiyatrosunu ve Doğu manevi düşüncesinin unsurlarını içerisinde birleştirmişti. Butoh dans; ana akıma, geleneğe, Amerikanlaşmaya ve modernleşmeye karşı olan, İkinci Dünya Savaşı’nın dehşetine tepki olarak doğmuş bir sanat akımıdır. Vücutla konuşma hali olan, Batı sanatlarının aksine belirli kuralları içermeyen, tüm toplumsal yapıları, ruhsal varlığın olduğu her yerde “Biçimin kendiliğinden” geldiği bir dans akımıdır. Batılılaşmanın sunduğu “kurallı dans” algısını kıran ve hayatın saf gerçekliğini sunan butoh dansını ortaya çıkaran; eski bir Japon subayı Kazuo Ohno’ydu.
Kazuo Ohno, 27 Ekim 1906 yılında Hakodate şehrinin Hokkaido bölgesinde doğdu; babası bir balıkçı, annesi bir müzisyendi. Bir yıl öğretmenlik yaptıktan sora Japonya Atletizm Koleji’ne girmek için Tokyo’ya gitti. 100 metreyi 11.5 saniyede, 400 metreyi ise 57 saniyede koşabiliyordu!
1926’da kolejde öğrenciyken Tokyo’daki İmparatorluk Tiyatrosu’nda “Kastanyet Kraliçesi” olarak bilinen, Arjantinli Flamenko Dansçısı Antonia Mercé’nin bir performansına katıldığı zaman onun için her şey değişti. Ohno, bu deneyime dansçı olma arzusunun kaynağı olarak işaret eder…
Mezuniyetinin ardından Yokohoma’daki özel bir Hristiyan lisesi olan Kanto Gakuin Lisesi’nde beden eğitimi öğretmenliği yapmaya başlar. Okulun müdürünün etkisi altında, 1930’da Baptist inancını benimser. Dini inancının etkisi daha sonraki yıllarda sanat çalışmalarında belirginleşecektir. 1933’te Chie Nakagawa ile evlenir; Yoshito ve Yukito adlarında iki oğlu olur.
1934’te Alman Ekspresyonist Dansçı Harold Kreutzberg (Mary Wigman’ın öğrencisi) dansını görmesi, 1936’da Takaya Eguchi ve Souko Miya ile çalışmaya başlamasını sağlar.
1938’de Japon ordusu tarafından askere çağrılan Ohno, ikinci teğmen olarak başladığı askerlikte subaylığa yükselir. Çin ve Yeni Gine’de dokuz yıl geçirdikten sonra iki yıl savaş esiri olarak tutulur. Savaş, Ohno için korku dolu olduğu kadar dansı için ilham kaynağı olur. Japonya’ya geri gönderilecek esirleri taşıyan gemide olduğu süre içerisinde gemiden denize atılan askerlerin cansız bedenleri, Ohno’nun 1949 yılında Tokyo’da sahneye koyacağı “Jellfish Dance” performansının temelini oluşturur. Bu performans, butoh dansın öncüsüydü.