(Yazgülü Aldoğan’ın Hürriyet’te yayınlanan yazısını okuyucularımızla paylaşıyoruz.)
Pandemi dönemini en büyük sıkıntı ve tedirginlikle geçirenler 65 yaş üstü yurttaşlar oldu; virüsün kendilerine bulaşıp zarar vereceği tedirginliği bir yana, onları korumak isteyen otoritenin disiplin cezalı baba tavrı, bu yaş kuşağını fena halde sıkıntıya sokmakla kalmadı, yaraladı. Hele toplum içinde öteleniyor, dışlanıyor olma fikri, hareketsizlikten kaybettikleri fizik sağlıklarının yanında ruhsal durumlarını da sarstı. Bu durumu hiç önemsemeyip koşullara uyan ve hayli ileri yaşına rağmen aslanlar gibi çalışmaya, üretmeye devam eden bir sanatçı vardı: Haldun Dormen. Bunu nasıl yaptığını anlattı.
“Geç mi Acaba?”
“Pandemi döneminde evde kalmaktan hiç sıkılmadım, ‘Geç mi Acaba?’ isimli bir oyun kaleme aldım.” Gerçekten de kaleme alıyor çünkü elle yazıyor, eskiden daktilo kullanırmış, şimdi ondan da vazgeçmiş. Çünkü elle yazarken düşünüyorum diyor. Sonra asistanı bu yazdıklarını bilgisayarda dijitale döküyor. Bütün belli bir yaşın üstündekilerde olduğu gibi yeni teknolojik oyuncaklardan çok hoşlanmıyor, akıllı telefon da kullanmıyor.
“O akıllı telefonlardan nefret ediyorum” diyor, dolu dolu. Mail atmayı, WhatsApp kullanmayı sevmiyor. Ama bu üretkenliğine engel değil, tam tersine bu tip oyuncaklar ve sosyal medya yüzünden saatlerini boşuna harcayan genç kuşak yerine çok daha üretken olabiliyor! Pandemi zamanında yazılmış ama “Geç mi Acaba?”nın konusu pandemi değil. Oyunun kahramanı 50 yaşında bir ev hanımı ve birden oyuncu olmaya karar veriyor, dersler alıyor. 9 kişilik oyunun diğer kahramanları kadının kocası, damat, arkadaşları.
Haldun Dormen’in hayatında her şey çok hızlı. Oyunu çoktan Eskişehir Belediye Tiyatrosu ve İzmir Sahne Tozu Tiyatrosu’na satmış bile. Oyun sahnelenmek üzere hazırlanıyor! Bitmedi, yeni bir oyunun provalarına başlamış. “Nereden Çıktın?” Yakın arkadaşı, Cengiz Han da oynuyor, Asuman Dabak da, Mete Erhan, Çağlar İşgören de. Arena Oyuncuları tarafından sahneye konulacak oyun ne yazık ki pandemi yüzünden şimdilik bekliyor. Bunları bana anlatırken gülmeye başlıyor, “Utanmasam bir oyun daha yazacağım!” diyor. Böyle bir enerji, böyle bir yaratıcılık ve çalışkanlık görülmemiş şey. “Allah vergisi bir enerjim var.
Fazla geliyor. Umudumu hiç yitirmem. Şartlara da çok çabuk uyum sağlarım” diye yanıtlıyor, korona günlerinde izolasyona girdiğimizde hepimiz çok sıkıldık, Haldun Dormen de sıkıldı mı soru mu? Sıkılacak vakti olmamış ki. Bir kere çok çalışmış. Geleni gideni de çok. Dostları, öğrencileri, asistanı derken hiç yalnız kalmıyor. İzin alarak Şile’ye Alabora’nın yerine gitmiş, orada biraz hava değişikliği yaşamış. Ama evini aramış. İnsan nereye giderse gitsin evini arıyor galiba, hele bir de böyle pandemi günlerinde.
Biblolar, Kitaplar, Anılar…
Haldun Dormen’in evi de biraz benim evimin ilerde nasıl biçim alacağını gösterir durumda, duvarlarda ne resim, ne mask asacak bir karış yer kalmamış. Yılların içinde biriken kitaplar, biblolar, anılar mıncık mıncık her yerde! Evin her yeri bana onu hatırlatıyor, evet biraz şarkı gibi oldu ama duvardaki kendi fotoğraflarından tutun da seyahatlerden taşınan anılar, resimler, fotoğraflar, müze gibi, bak bak bitmiyor.
Bu dolu dolu evde, dolu dolu eş dostla, dolu dolu yaşayarak ve çalışarak bir tek şeyden şikayet ediyor büyük usta: Para sıkıntısı çekiyorum diyor, yarı şaka yarı ciddi. E işler durdu tabii. Bütün tiyatrocuların, günübirlik çalışıp para kazananların da derdi bu değil mi? Sahne açılmıyor. Oyun oynanmıyor. Dersler verilmiyor. Gelir akmıyor.
AYDA 23 SAHNE
Haldun Dormen üstadın yaptığı işler oyun yazmak ve danışmanlıkla sınırlı değil elbet. Cemal Reşit Rey’de sergilenecek “Yaygara” isimli bir müzikalde oynayacak. Ayrıca şimdiye kadar 640 kez sahnelenmiş olan Moliere’in “Kibarlık Budalası”nı da oynamaya devam edecek. Ki bu oyunu da haftada 3 kez oynuyormuş! Yardımcılarından biri atılıp hatırlatıyor, bazen ayda 23 oyun oynadığı oluyor! Bir ayda 23 kez oyun oynamak hangi oyuncunun altından kalkabileceği iştir, gerçekten alkış! Zaten bütün sohbetimizde bir tek orada yüzü asılıyor ve itiraf ediyor: Seyirciyi özledim!
Oyun olmadığı günler yaptığı iş yok değil: Ders veriyor. Dormen Akademisi’nde öğrencileri var; bitmedi konservatuvarın müzikal bölümünde de dersleri. Yıllarca müzikal bölümü açılması için talepkâr olduğundan burada çok cüzi bir ders başı ücretle ders vermeye razı oluyor, yeter ki müzikal olsun.
BOŞ VAKİTLERDE…
Peki, hiç mi boş vakti yok, hiç mi oyalanmıyor, bu pandemi döneminde hepimiz sinema manyağı olduk, dijitalden her türlü sanat aktivitesi izledik, bunlara bakıyor mu, hangilerini beğeniyor? Cevap çok naif: Her akşam “Survivor” izliyor! Ne sinema, ne tiyatro, ne söyleşi, ne Zoom, ne Webinar, ne şu ne bu. Varsa yoksa “Survivor”. Asistanları da mecbur onunla birlikte izliyor, takım tutuyor, yarışmalarda çok eğleniyor, bazen gülüyor, bazen kızıyorlar. Herhalde çok eğlenceli ki reytingleri de tavan yapıyor, izlemediğim için bilemiyorum, büyüsünü. Haldun Dormen’i dinledikçe düşünüyorum: o da bir survivor! Hani şu 65 plus deyip hangi saatte, nerede yürüyeceklerine bile karar vermeye kalkılan nesilden, ama 95 yaşında herkesi cebinden çıkarıyor, müzikalde oynuyor, yönetiyor, yazıyor, ders veriyor, ayakta değil, hayatta kalıyor ve herkesle dalgasını geçiyor. Siz onları ne sanıyorsunuz?
Afife’de Bu Yıl Ödül Yok
Afife Ödülü’nün fikir babası, yıllardır danışmanlığını yapıyor, bu ödül onun adıyla anılıyor. Bu yıl ne olacak sorusuna açıklık getiriyor. Bu yıl ödül verilmeyecek. Tören yapılmayacak. Önümüzdeki yıl, değerlendirmeye bu yıl oynanan oyunlar da katılacak, ikisi beraber değerlendirilecek. Böylece onların hakkı yenmemiş olacak. Afife’yi sordum diye yine danışmanlığını yaptığı Bedia Muvahit ödüllerini de anımsatıyor.
İzmir’de yapılan bu ödül organizasyonu da diğer bütün törenler gibi ertelenmiş, seneye kalmış. Aynı Afife ödüllerinde olduğu gibi bu yıl oynanan oyunlar, gelecek yıl oynanacak oyunlarla beraber değerlendirilecek.