Ezgi Ülkü Aykut yazdı: “Tiyatroların Yararlanabileceği Kaynaklar”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(AB proje uzmanı, işletme ve iş yönetimi eğitmeni ve  danışman  Ezgi Ülkü Aykut’un, pandemi sürecinde zor günler yaşayan tiyatroların yararlanabileceği ulusal ve uluslararası fon ve kaynakları, bu kaynaklara erişim için gereken bürokratik süreçleri üzerine kaleme aldığı ve 10 haziran çarşamba günü Tiyatro Dergisi’nde yayınlanan yazısını okuyucularımızla paylaşıyoruz)

İşim gereği bir çok sektör ile çalıştım ve çalışmaya devam ediyorum. Bir çok ilde ile has olan o yaşam kültürünü yaşama imkanına eriştim. Aslında ülke olarak birlikle hareket etmenin, birlik olmanın özünü bilen bir toplum olarak ne zaman ruhumuza ben olgusunu bu kadar işledik? Son birkaç yıldır en çok düşündüğüm konu…

Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü vardır: “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz. Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsınız.” Ne kadar doğru bir söz.

Özellikle pandemi döneminde, bir kez daha siyasetçilerden çok sanat ve sanatçının tarihsel, toplumsal önemi ortaya çıktı. Kamu spotlarında, “evde kal” çağrılarında topluma seslenen sanatçılardı. Tüm dünyada insanlara moral veren  sanatçılardı. Ücretsiz verilen konserler, dijital ortama taşınan sergiler ve gösteri sanatları ürünleri büyük kitleler tarafından izlendi ve desteklendiler.

Ülkemizde de sanatçıların etkin çalışmalarına şahit olduk. Ancak kendi içlerindeki bölünmelere de şahit olduk .En büyük tartışma konularından birisi tiyatronun dijital ortama taşınıp taşınmayacağı idi. Bu alanda yapılan üretimler eleştirildi. Üretmeyenler ise pandeminin yarattığı ekonomik krizle daha ağır yüzleşmek zorunda kaldılar. Bu ikilem, var olan oluşumlara yenilerini ekleyerek ayrışmanın estetik yansılamarından biri haline geldi.

Kapitalizme karşıyız derken, onun krizinde boğulduğumuz şu günlerde önemli olan ne idi?

İstanbul Kültür Sanat Vakfı, “Sanatın Birleştirici Gücü ve Alanın İhtiyaçları” adıyla bir yazı yayımladı. Yazıda “Dünyada Yaratıcı Sektörlere Yönelik Bazı Ülkelerin Destekleri” başlığı altında yapılan araştırma sonuçları açıklanıyordu:

ABD hükümetinin açıkladığı üçüncü teşvik paketinde kültür-sanat sektörüne 307,5 milyon dolar ayrıldı.

Almanya hükümeti kültür-sanat, medya ve yaratıcı sektör çalışanları dahil olmak üzere küçük işletmelere ve serbest çalışanlara destek olmak için 50 milyar avro ayıracağını duyurdu.

Arjantin Kültür Bakanlığı, 30 milyon Arjantin pesosu (450 bin dolar) tutarında acil durum fonu ile kültür kurumlarına destek olmayı hedefliyor.

Estonya‘da Kültür Bakanlığı, kültür ve spor etkinliklerinin iptali nedeniyle kaybedilen geliri kısmen telafi etmek amacıyla, ilk etapta 3 milyon avroluk bir destek paketi açıkladı.

Güney Afrika Cumhuriyeti Spor, Sanat ve Kültür Departmanı, sanatçı ve atletleri desteklemek için 150 milyon rand (yaklaşık 8,2 milyon dolar) tutarında bir fon sağlayacağını açıkladı.

Güney Kore, sanatçılar için düşük faizli, iki yıl ertelemeli kredi imkânı verdi. 12 bin sanatçıya tek seferlik 3 milyon won (yaklaşık 2,500 dolar) değerinde fon sağladı. Ayrıca sahne sanatları alanında kapsamlı destek paketleri sunuyor

İtalya hükümeti, kültür-sanat ve turizm sektörleri için toplam 130 milyon avro ayıracağını belirtti.

Singapur hükümeti, kültür-sanat sektörüne 55 milyon Singapur doları (yaklaşık 38 milyon dolar) yatırım yapacağını açıkladı.

Şili Kültür, Sanat ve Miras Bakanlığı, telif hakları ödemelerini desteklemek, sanatsal üretimi teşvik etmek ve salgından etkilenen kültür kurumlarını korumak için yaklaşık 15 milyar Şili pesosu (18 milyon dolar) tutarında bütçe ayırdı.

Dünya ülkelerini sanata ve sanatçılarına verdiği destekler böyle sıralanıyordu. Benim için en çarpıcı olanlar Şili ve Singapur oldu. İKSV’nin bu açıklamasına bir iki ülke de ben eklemek istiyorum:

İngiltere; İngiliz Sanat Konseyi (Arts Council England), sanat sektöründe serbest olarak çalışanlar için bir fon açıklayacağını duyurdu. 24 Mart’ta gelen açıklamada, sanatçılar, serbest çalışanlar ve kültür merkezleri için 160 milyon sterlin ayrıldığı; bunun 20 milyonunun yaratıcı sektörlere iş yapanlara, 50 milyonunun ise konsey bünyesinde olmayan kültür sanat kurumlarına ayrıldığı belirtildi. 90 milyon sterlin ise konseye bağlı olan ulusal kültür kurumları için kullanılacaklar.

İsviçre; Hükümetin hazırladığı taslak toplamda 41 milyar dolar değerinde. Sanat sektöründe serbest çalışanlar belli kriterlere göre bu fondan yararlanabilecek ve kanton bazında dağıtımı yapılacak. Firmalardan ve sosyal güvencesi olmadan çalışanlardan faiz alınmayacak. Bu fonun 281 milyon doları sadece sanat ve kültür alanında çalışanlara ayrıldı.

Peki neden Türkiye‘de böyle bir sonuç alınamadı? Aslında pandemi döneminde mevcut oluşumlar ve ortaya yeni çıkan oluşumlar bunun cevabını çok vermekte. Herşeyden önce, “kollektif ruh” bir çok sektörde olduğu gibi, maalesef bizim sanat ve tiyatro camiamızda da yok.

Sistem tarafından birçok alanda kullanılan “böl, parçala ve yut” politikasının tiyatro camiasında da yaşandığını görmek üzücü. Üçüncü ayına girmek üzere olduğumuz pandemi döneminde, genelde sanat,  özelde ise tiyatro camiasının kendi içinde bölündüğüne şahit olduk. Bir yanda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan tiyatrolar için çırpınan insanlar, diğer yanda kılını kıpırdatmayan, hatta dayanışma çağrılarına kulak tıkayanlar… Öte yanda ortaya çıkan yeni ve farklı oluşumlar… Keşke ortak eylem ve kolektif bilinç olguları, özellikle bu dönemde sanat ve tiyatro camialarından etkili olabilirselerdi.  Bu dönemde, sorunları, gündemleri ve talepleri neredeyse kelimesi kelimesine aynı bu oluşumlar tek vücut olabilseler o kadar çok şey başarılabilirlerdi ki!

Ancak, sektör var olan sorunlarını derinleştiren bu pandemi döneminde çok derin yaralar aldı. Ama bu yaralar yıkmamalı ve mücadelesini durdurmamalı tiyatro camiasının. Hatalardan ders alıp, neler yapılabileceğine bakılması gerekiyor şimdi…Peki ne yapılabilir? İşte önemli olan nokta bu. Özellikle, Anadolu tiyatrolarını da kapsayan ve bünyesinde 400’ün üzerinde tiyatro grubu bulunan “Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi” ile daha çok İstanbul’daki 40’ı aşkın tiyatroyu çatısı altında toplayan “Tiyatro Kooperatifi” oluşumunun birlikte hareket etmeleri ve diğer oluşumların da bu birlikteliğe destek vermeleri oldukça önemli. Çünkü, kolektif bir bilinçle ve vakit kaybetmeden hareket edilebilirse gerçekten yapılabilecek şeyler var.

*****

Ülkemizde sanatsal faaliyetler adına yapılan en büyük hatalardan birisi, turizm ve kültür faaliyetlerinin tek bir bakanlık çatısı altında toplanması olmuştur. Sanat alanında faaliyet gösteren sektörler, bir bakıma bu temel hatanın mağdurları. Zira, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu dönemdeki önceliği turizm sektörü oldu ve olmaya devam edecek. Çünkü ülkeye döviz kazandıran en büyük sektörlerden biri turizm sektörü. Bakanlık bünyesinde kriz dönemleri için ayrılan bütçenin en büyük dilimi turizm sektörüne ayrıldı. Turizm işletmeleri, pandemi tedbirleri kapsamında, otellerdeki konaklama fiyatlarında KDV oranlarının %1’e indirilmesi ve erken rezervasyon ile ödeme yapan yerli ve yabancı turistlerin rezervasyonlarını iptal etmeleri sonucunda oluşan ödeme iadelerinin yaratacağı finansal sıkıntıyı gidermek için uygulamaya konulan erken ödeme desteği ile öncelikli olarak korunmaya alındı. Turizme ekonomik desteklerin devamı da şüphesiz gelecektir. Çünkü Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2019 yılına ilişkin turizm istatistiklerine göre, turizm gelirleri sadece geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 17 artarak 34 milyar 520 milyon 332 bin dolara çıktı. İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda, turizmin hem Bakanlığın hem de ülkenin en önemli gelir kalemlerinden biri olduğunu söylemek bir abartı olmayacaktır. Ve sanat camiası bu süreçte, bağlı bulunduğu Bakanlığın bu yapısıyla sert bir şekilde yüzleşti.

Yine de, ulusal mevzuatın ve bürokratik süreçlerin zorlanmasıyla tiyatrolar için bazı fon ve kaynaklara erişmek hala mümkündür. Bu bağlamda, “nace kodu” kirik öneme sahip bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Sanat ve tiyatro işletmeleri, yürülükteki mevzuata göre, “nace kodu- 90″ (Yaratıcı sanatlar, gösteri sanatları ve eğlence faaliyetleri)” kapsamında tanımlanmaktadırlar. Ancak bu koda sahip ticari firmalar, devletin teşvik ve hibe kapsamlarında bir çok alanda yararlanamamaktadırlar. Nace kodlarının teşvik ve hibe kapsamlarından yararlanması resmi gazetede açıklanacak ve mevzuatlarda yapılacak küçük değişiklikler ile mümkündür. Özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yapılacak görüşmelerde bu konu önemle vurgulanmalıdır.

Tiyatroların, şu an açıklanmış hibe ve teşvikler için ise; ticareti faaliyetlerine yaptıkları işle uygun olarak alacakları yeni nace kodları ile entegre olmaları mümkündür.

Bir örnek ile açıklayacak olursak,  90.04.01 nace kodu (sanat tesislerinin işletilmesi, sanat galerileri, konser ve tiyatro salonları ve diğer sanat tesisleri) kategorisi altındaki firmalar, nace kodlarını” 47.89.21″ (turistik ve hediyelik eşya işletmeleri) şeklinde düzenleyerek Bakanlık tarafından “desteklenen sektörler” içine girebilirler. Benzer biçimde, tiyatrolar “79.90.02″ nace kodu alarak da (spor, müzik, tiyatro ve diğer eğlence etkinlikleri için yer ayırma -rezervasyon- ve bilet satılması faaliyeti)  “desteklenen sektörler” arasına girebilir.

Kısacası, bu alanlarda faaliyet gösteren firmalar, mali müşavirleri ile görüşerek alacakları doğru nace  kodlar ile bu süreçte ihtiyaç duyacakları nakit kalemlerine ulaşabilirler. Tiyatroların, mali müşavirleriyle birlikte alacakları ikinci nace kodu için, alınan nace kodu gereği kesilecek bir kaç fatura ile sistem denetimini aşmak mümkün olacaktır.

Öte yandan, özellikle Tiyatro Kooperatifi‘nin Ticaret Bakanlığı‘na bağlı Kooperatifler Müdürlüğü ile yapacağı görüşmeler de bu süreçte önemlidir. Kooperatifçilik zihniyetinin bir çok sektöre yayma çalışmasının güdüldüğü bu dönemde, Türkiye’de türünün tek örneği olan Tiyatro Kooperatifi’nin bu niteliğinden yararlanarak yürüteceği görüşmelerin tüm sektör için önem arz edeceğini düşünüyorum.

Tiyatro sektörü için tek kaynak Bakanlık olmadığı gibi, ulusal kaynakları ve ülke sınırlarını aşan bir vizyon da geliştirilebilir. Ülkenin içinde bulunduğu durum düşünüldüğünde, yurt dışından da bazı fon ve kaynaklara ulaşmanın yollarını aramak elzemdir. Yabancı fon kaynaklarına vakit kaybetmeden başvuruda bulunulabilir. Normalleşme sürecine girdiğimiz bugünlerde, sanat ve tiyatro camiasının yaralarını sarmak ve sektörün yeniden ayağa kalkmasını sağlayabilecek bazı uluslararası fon ve kaynakları aşağıda sıralıyorum:

ALMAN KALKINMA BANKASI (KfW) ; “ KfW Bankaları Grubu, Federal Birlik ve Eyaletlerin sahip olduğu bir kalkınma bankasıdır. KfW özellikle orta ölçekli işletmeler, iş kurma, çevre koruma, konut ekonomisi, alt yapı, eğitim teşviki, proje ile ihracat finansmanı ve kalkınma işbirliği alanında ekonomik, sosyal ve ekolojik hayat şartlarının sürdürülebilir olarak iyileştirilmesini desteklemekte ve özellikle kooperatifçiliğe ülkemizde büyük fonlar sağlamakta olan bir kuruluştur.

HOLLANDA BÜYÜKELÇİLİĞİ tarafından yürütülmekte olan MATRA Programı, bir sosyal dönüşüm programı olup Orta ve Doğu Avrupa ile Türkiye’de sosyal alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarına ve yerel yönetimlere yönelik bir  fon imkanı sunmaktadır. “Sivil Toplum Kuruluşları, Merkezi, Bölgesel ve Yerel Otoriteler, Kar Amacı Gütmeyen Eğitim Kurumları” bu fonlara başvurabilir.

KANADA BÜYÜKELÇİLİĞİ tarafından yürütülen “Yerel Girişimler İçin Kanada Fonu”nun amacı; teknik, ekonomik, kültürel ve sosyal kalkınma desteği veren küçük ölçekli projeleri finanse ederek, yerel halkın ekonomik, kültürel ve sosyal yaşam standartlarının artırılmasıdır.

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ / CHREST VAKFI ;Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini arttırma, sanat ve kültür aracılığıyla iletişim ve diyaloğu geliştirme odaklı çalışan ve program önceliklerine uygun olan Sivil Toplum Kuruluşlarını destekler. Desteklediği konular ise, cinsiyet eşitliği, kültür ve sanat yolu ile iletişim ve diyalogtur.

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ / ÇOCUKLAR İÇİN KÜRESEL FON- THE GLOBAL FUND FOR CHILDREN; Çocuklar için Küresel Fon, tüm dünyada çocukların değerleri için çalışır. Bunun için yaratıcı ve toplum tabanlı organizasyonlara hibeler sağlayarak, dünyada yardıma ihtiyacı olan birçok çocuğa destek olur. Çocuk kitapları, tiyatro, filmler ve belgesel fotoğrafçılığı kullanarak bu alanda bilinci yükseltmek için çalışmalar yapar ve bu alandaki çalışmaları destekler.

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ / GÖRSEL SANATLAR İÇİN ANDY WARHOL VAKFI – THE ANDY WARHOL FOUNDATION FOR THE VISUAL ARTS; Andy Warhol gibi sanatçıları desteklemek için Amerika’da kurulan Vakıf, görsel sanatlar adına yapılan çalışmalara destek olur. Müzelere, sanatçı kuruluşlara, kültür ve sanat çalışmaları yapan kurumlara fon vermektedir. Görsel sanatlar alanında tiyatro , sergi, katalog ve diğer organizasyonel aktiviteler. Vakfın hibe programı, temel olarak ABD içerisinde yer alan kurumları desteklemektedir. Özel durumlarda, ABD dışındaki kurumları da destekler. ABD dışından başvuran kuruluşların öncelikli olarak fon talebinde bulundukları projeyi anlatan kısa bir niyet mektubu göndermeleri gerekir. Başvurusu kabul edilen projelere bilgi verilir ve başvuru sürecini tamamlamaları istenir. Başvuruda bulunması gereken tüm bilgi ve dokümanlar hakkında web sitelerinde detaylı bilgi bulunur. Değerlendirmeler yılda iki defa yapılır.

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLER / ASTRAEA ADALET İÇİN LEZBİYEN VAKFI (ASTRAEA LESBIAN FOUNDATION FOR JUSTICE (ASTRAEA);  LGBTQI gruplarına yönelik olarak insan hakları, hareketlilik ve ağ oluşturma, kültür ve sanat, küresel hareketlilik . Astraea’nın farklı hibe programları mevcuttur.

Uluslararası Fon: Fon, LGBT bireyler tarafından yönetilen, insan hakları ve sosyal değişim alanlarında yaratıcı çalışmalar yapan organizasyonlara verilir. Başvuru sahibinin en az 1 yıldır faaliyette bulunuyor olması, talep edilen bütçenin 500.000 ABD Doları veya altında olması gereklidir. Yıl boyunca iki dönemde başvuru yapılabilir. Online başvuru formu internet sitelerinde mevcuttur.

Küresel Sanat Fonu: Bu program kapsamında LGBTQI bireylerin ve oluşumların, sosyal dönüşüm için araç rolü oynayan, etki yaratan sanatsal faaliyetleri ve eserlerinin desteklenmesi hedeflenir. Her yıl yeni bir tema çerçevesinde hibe alan kuruluşlar ve Vakfın paydaşları, video, film, şiir, müzik, tiyatro gibi farklı dallardan aday gösterme sürecine katkıda bulunurlar. Açılan çağrılar için internet sitesinden güncel bilgileri takip etmek gerekir.

HOLLANDA / AVRUPA KÜLTÜR VAKFI – EUROPEAN CULTURAL FOUNDATION (ECF) ; Sanatsal ve kültürel ifade biçimlerini geliştirmek ve Avrupa kültür politikaları ve stratejilerinde etki yaratmak hedefiyle, politika üretim süreci ve uygulamayı bir araya getirir. Bunu da aktiviteler, fonlar, savunuculuk çalışmaları, yayınlar ve dijital varlığı ile gerçekleştirir. ECF kapsamında verilen işbirliği fonları, disiplinler arası ve sınırlar ötesinde işbirliğine açık bağımsız kültürel organizasyonlara destek sağlar.

Hibe başvurusu yapacak kurumun Avrupa’da faaliyet gösteren bağımsız sanatsal ya da kültürel bir organizasyon olması gerekir. Başvuracak kurum, proje ortağını Avrupa’dan ya da Akdeniz Bölgesi’nden seçebilir. Türkiye’nin de dahil olduğu ülkelerin listesi kurumun internet sitesinde mevcuttur. ECF, her türlü sanatsal ve kültürel ifade biçimini farklı programlarla destekler (müzik, görsel sanatlar, dans, sinema, belgesel, multimedya, fotoğraf, tasarım, moda ve kültürel kapasite gelişimi). İnsanları sanat ve kültür yoluyla güçlendirme, bilgi kaynaklarını bir araya getirme ve kültürel politika ve uygulamaları birleştirme hedefleri ile gerçekleştirilen projelere öncelik verir. Programlar arasında “Bir Adım Sonra: Seyahat Hibeleri”, Balkan Kültür ve Sanat Programı, Fikir Kampı Programı bulunmaktadır. Ayrıca, Vakıf, Avrupa ve Arap ülkeleri arasında kültürel diyaloğu destekleyen TANDEM Shaml adlı bir kültürel işbirliği programı yürütmektedir. Vakıf, online başvuru kabul eder. Başvuru için uygun kriterlere sahip olunup olunmadığı web sitesinde bulunan bölümden kontrol edilebilir. Başvurular danışmanlar tarafından değerlendirilir ve en geç 2 ay içinde başvuru sonucu alınır.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER EĞİTİM, KÜLTÜR, BİLİM KURUMU UNESCO TÜRKİYE MİLLİ KOMİSYONU KÜLTÜRÜN TEŞVİKİ ULUSLARARASI FONU (IFPC); Kültürün Teşviki Uluslararası Fonu (IFPC), 1947 yılı Kasım ayında UNESCO Genel Konferansının 18. Oturumunda “bireylerin ve toplumların kalkınması ve uluslararası kültürel işbirliğinin güçlendirilmesi için kültüre daha fazla önem” verilmesi amacıyla kurulmuştur. Bilginin, anlamların, değerlerin ve kimliğin kaynağı olarak kültür, kültürün sürdürülebilir kalkınmadaki rolü, ifade özgürlüğüne saygı gösteren sanatsal yaratıcılığın her formu, uluslararası ve bölgesel kültürel işbirliğini destekler.

IPA: Bizlerin IPA olarak bildiği ve açılımı Katılım Öncesi Yardım Aracı olan bu hibe programı tamamen AB tarafından fonlanmaktadır. 2013-2016 yıllarında Roman festivali gibi kültürel ve sanat içerikli konulara destek vermişti. IPA 3 çağrılarında tekrar bu alanların olması da çok büyük bir olasılık. Bütçe rakamlarının çok yüksek olduğu bu projelerde  IPA 3 çağrıları takip edilmeli üniversite ortaklığı ile bu projelere katılım sağlanmalıdır.

Ayrıca, Birleşmiş Milletler’e bağlı UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü)da yakın zamanda sanat ve sanat camiası için destek paketi açıklayacağını tüm dünya kamuoyu ile paylaştı. Normalleşme sürecinin tüm dünyada hayata geçtiği bu dönemde beklenen en önemli paketlerden birisi de UNESCO’dan gelecektir.

Tiyatro camiasının bahsettiğim bu uluslararası kurum ve kuruluşlarla iletişime geçmeleri ve süreleri dolamadan ilgili destek ve fonlarına başvurmaları, yaşam savaşı verdikleri şu süreçte oldukça büyük önem taşıyor.

Sektörlerdeki büyük ölçekli değişimler için “biz” kavramı ile hareket etmek gerekmektedir. Özellikle tiyatro camiasındaki sıkıntıları ancak bu işi severek yapan özel tiyatrolar ve tiyatrocular ile tiyatro emektarları bilmektedirler. Tiyatroyu onlardan daha iyi tanıyan olamayacağına göre, sektördeki sorunları net bir şekilde ortaya koymaları şarttır. Önemli olan, kooperatiflerin, oluşumların, birliklerin, dernek ve vakıfların, kolektif bilinçle hareket etmeleri, birlikten doğacak güç ve sinerji ile ortak çözüm yolları bulmaları, ekonomik ve hukuki düzenlemeler, kaynaklar ve her türden destek için hem de yurt içindeki hem de yurt dışındaki kanalları birlikte zorlamalarıdır.

Elbette, sanat asla kapitalizmin tekelinde olmamalıdır. Ancak yüz yılda bir tekrarlanan bir döngü içerisinde, pandeminin özellikle sanatı ve sanatçıları cendere altına aldığı şu günlerde, sanatı ayakta tutmak için var olan sistemi zorlama, sistemin kurumlarınını ve işleyiş yasalarındaki boşlukları yakalama ve sistemin olanaklarından faydalanma çabası, çoğu yok olma tehdidiyle karşı karşıya bulunan sanat kurumları ve özellikle tiyatrolar için zaruri bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır.

TİYATRODERGİSİ

Paylaş.

Yanıtla