Bülent Sezgin
Sevgili okuyucular bugünkü yazımda, COVİD 19 salgını sonrasında evde kalmak zorunda olan çocuklar ve gençler için oyun ve sanatın önemi ve aynı zamanda anne-babaların bu süreçte neler yapabileceği hakkında yazmak istiyorum. Öncelikle bir durum tasviri yapacağım.
Bilindiği üzere örgün eğitim kurumları koronavirüs pandemisi nedeniyle 16 Mart 2020 tarihinden bu yana, yaklaşık 70 günden beri kapalı. Sokağa çıkma yasaklarının başlamasından sonra çocuklar ve gençler evlere kapanmak zorunda kaldı. Bu süreçte çoğu öğrenci sürece hazırlıksız yakalanan eğitim kurumlarının yaptığı uzaktan eğitim uygulamaları denemelerinin öznesi haline geldi. Sürecin ilk bir ayında teknolojik altyapı olanaksızlıkları, öğretmenlerde uzaktan eğitim formasyon eksikliği ve isteksizliği gibi nedenlerle uzaktan eğitim sancılı bir şekilde ilerledi.
Ancak süreç içerisinde eğitim kurumları ve öğretmenler kriz refleksi göstererek teknolojik adaptasyon becerileri geliştirdi ve uzaktan eğitimin artık bir zorunluluk olduğu kanıksanmaya başlandığı için ciddiyet arttı. X ve Y kuşağı öğretmenler bile çoğu hizmet içi eğitimde göstermedikleri üst düzey bir hayatta kalma refleksi gösterdiler. Dijital doğanlar kuşağı öğrencilerin ise, uzaktan eğitim sürecine çok hızlı adapte olduğu söylenebilir. Ancak bana kalırsa senkron ve a-senkron uygulamalarla yapılabilir hale gelen uzaktan eğitim süreci, eğitim pedagojisine dair ciddi bir değişimi beraberinde getirmedi. Didaktik, otoriteryen ve fabrikasyon eğitim pedagojisi teknolojik aygıtlarla yapılmaya devam ediliyor ülkemizin birçok yerinde. Bu anlamda eğitimi teknolojik aygıtlarla yapılabilir hale getirirken, aynı zamanda yeni bir eğitim pedagojisinin de tartışılmaya başlanmasını kıymetli buluyorum. Nasıl ki pandemi yaşamlarımıza dair tüm ezberleri bozuyorsa, umuyorum ki eğitim dünyasında da değişim yanlısı bir paradigma gelişir. Bu sürece dair olgusal verileri de içeren Eğitim Reformu Girişimi raporu ve TEDMEM raporunun okunmasının oldukça yararlı olacağını düşünüyorum. Ayrıca Harvard Üniversitesi’nden Fernando M. Reimers ve OECD Eğitim Bölümü’nden Andreas Schleicher’ın raporu da global bir bakış açısı için bir çerçeve sağlayacaktır.
70 günden beri eve kapanmak zorunda kalan çocuklar ve gençler için, oksijensizlik ve hareketsizlik ciddi olarak üzerinde düşünmemiz gereken bir mesele. Öğrenciler akademik odaklı derslerini uzaktan eğitimle bir şekilde gideriyorlar ancak spor, müzik, resim, drama, dans gibi uygulamalı derslerin birçoğu öncelik önemini kaybetmiş durumda. Bazı nitelikli özel okullar hariç, uygulamalı dersler alanı uzaktan eğitimde ikinci plana atıldı. Diyeceksiniz pandemi öncesinde de durum böyle değil miydi? Cevap evet, ancak pandemi sonrasında oyun, sanat ve spora en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde oluşan ihmaller acaba ne gibi sonuçlar ortaya çıkaracak? Artan ekran süreleri ve artan dijital oyun bağımlılığı, obezite, disleksi, hiperaktivite ve otizm gibi çağımızın hastalıklarını tetikler mi sorusu birçok anne-babanın kaygı duymaya başladığı bir mesele haline geldi.
Ben son dönemde özelikle anne-babalara yönelik online bilgilendirme ve deneyim paylaşımı seminerleri yapıyorum. Bu seminerlerde de vurguladığım üzere; orta sınıf ebeveynler belki de tarihi bir fırsatı ele geçirerek, hayatlarında ilk defa çocuklarıyla yoğun bir şekilde baş başa kalma şansına sahip oldular. Çalışan orta sınıfların en büyük sorunlarından birisi, iş ve aile yaşamı arasındaki dengenin iş odaklı olmasıydı. Ebeveynler daha çok hafta sonu saatlerinde tüketim toplumu normları (AVM gezintisi, kurslar ve yaş günü partileri vs.) içinde çocuklarına zaman ayırabilmekteydi. Pandemi bu ezberi bozdu ve yorgun-işkolik orta sınıf ebeveynler çocuklarıyla ev içinde baş başa kaldılar. Bazı ebeveynlerin bu durumdan çok şikâyetçi olduğunu, bazılarının da oldukça memnun olduğunu gözlemliyorum. Kendim de bir ebeveyn olarak, bu sorunu içerden yaşıyorum ve pandemi sürecinde artan iş yükü altında kaygılanan tüm anne-babalarla da empati kuruyorum. Pandemi nedeniyle evde izolasyonda kaldığımız bugünlerde, çocukları ve gençler için oyunun ve sanatın önemini tekrar hatırlatmak istiyorum.
Oyun doğuştan gelen bir içgüdü olarak temel bir ihtiyaçtır. Ebeveynlerin öncelikle oyunun bir çocuk için hava kadar su kadar gerekli olduğunu bilmesi, çocuklara ev içinde oyun oynama ve hareket olanağı sağlayabilecek altyapı sağlaması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin uzaktan eğitim sürecinde, çocukların ev içerisinde teneffüs ve hareket saatleri olması gerekiyor, ev içinde imkânlar dâhilinde mekânsal bazı düzenlemeler gerekiyor. İkinci olarak, ebeveynlerin kolaycılığa kaçarak çocukları dijital oyuncaklara yönlendirmek yerine, fiziksel oyunlara yönlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Üçüncü olarak, da aşırı müdahaleci olmadan çocuklarla zaman zaman oyun arkadaşlığı (özelikle tek çocuklu aileler için) yapılmasını öneriyorum. Dördüncü olarak da, anne-babaların pandemi sonrası dönemde BM Çocuk Hakları Sözleşmesi 31.Maddesi’ne sahip çıkarak birer oyun hakkı savunucusuna dönüşmesini, eğitim kurumlarını, belediyeleri ve otorite sahiplerini çocukların özgürce oyun oynamasını desteklemesi için sivil baskı yapması gerektiğini düşünüyorum. Bu tartışmaları ve önerileri de içeren ve benim de konuşmacı olduğum bir söyleşiyi oyun hakkı savunucusu Aktif Yaşam Derneği youtube sayfasından izlemenizi öneririm. Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi akademisyeni Doç. Dr. Mine Göl Güven ve temel eğitim bölümü öğrencileri tarafından Türkçeye çevrilen IPA Kriz Zamanlarında Oyun Adlı belgeyi de okumanızı öneririm.
Çocukların ve gençlerin evde kaldığı süreçte sanatsal etkinliklere de erişimi oldukça önemli bir mesele. Bu anlamda ebeveynler olarak neler yapabiliriz adına yüksek sesle düşünmek istiyorum. Birinci olarak, uzaktan eğitim sürecinde uygulamalı derslerin kesintiye uğramaması için MEB ve eğitim kurumlarını harekete geçirmeliyiz. Kültür ve sanatın ihmal edildiği fabrikasyon bir eğitim anlayışı tam anlamıyla reddedilmelidir. İkinci olarak, çocukların ve gençlerin nitelikli sanatsal ürünleri izleyebilmesini teşvik etmeliyiz. İnternet ortamında erişime açılan yüzlerce kaliteli sanatsal içerik çocuklar ve gençlere izletilirse, en azından nitelikli bir izleme kültürü gelişecektir. Üçüncü olarak da, ev içinde çocuklarla birlikte şarkı söyleme, dans etme, yaratıcı yazarlık, dramatizasyon, kısa film çekimi vs. bazı etkinlikleri birlikte yapabiliriz diye düşünüyorum. Son kitabımda bolca etkinlik önerisi yaptığım drama ve tiyatro etkinliklerini bulabilirsiniz. Ayrıca portalimiz yazarlarından sevgili Nedim Buğral’ın Korona Günlerinde Oyun Kültürünün Önemi başlıklı yazısı bu anlamda sizlere fikir verebilir diye düşünüyorum.
Kriz dönemleri tarih boyunca toplumlarda değişim dönemlerinin de başlatıcısı olmuştur, umuyorum ki post-pandemi sonrası dünyada çocuklar ve gençler için daha yaşanabilir bir dünya yaratma adına aksiyon alabiliriz. Herkesin bayramını kutluyor, sağlık sıhhat ve afiyet diliyorum.
2 yorum
Bunlar gerçekten yararlı ipuçları, teşekkür ederim. Aslında son zamanlarda bir web sitesi buldum https://yellowclub.net/tr/tavla oğlum ve ben tavla oynamaya başladık. Bence bu bizim için yeni bir şey, sürekli bir rekabet. Ayrıca, günümüzde güvenli olan evde oynamak mümkündür
mükemmel bilgi