Emrah Kolukısa’nın Cumhuriyet’te çıkan söyleşisini paylaşıyoruz
Bir grup eski dostun kurduğu ArtNiyet tiyatro topluluğu izleyiciyle buluştu. Profesyonel hayatın yoğun temposuna aldırmadan kendilerini tiyatroya adayan ArtNiyet’çiler profesyonel bir bakış ve amatör bir yürekle sahneye çıkıyorlar.
Neredeyse hepsini tanıyorum, hatta bir kısmıyla hem lisede hem üniversitede birlikte okudum, aynı sahneyi paylaştım. Şimdiyse biraz kıskanıyorum doğrusu çünkü bunca yıl sonra yeniden bir araya gelip sahneye çıktılar. Tiyatro sevdasının böylesi az görülür doğrusu. Boğaziçi Üniversitesi’nde başlayan dostlukları ve tiyatro sevdaları bir yana, okul sonrası hepsi de farklı farklı işlere yönelen bu insanlar artık ‘iyi tiyatro’ yapmak için bir aradalar ve matine-suare oynadıkları bir hafta sonu Moda Sahnesi’nde benim sorularımı yanıtlamak üzere karşımdalar.
Kimin fikriydi bu ArtNiyet?
Aygen Tezcan: Fikir benden çıktı, müdürüyüm ben bu sistemin… (gülüyor) BÜO (Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları) isimli bir whatsapp grubu kurdum; Mehmet Açar ben o grubu kurduğumda ‘Senin bir art niyetin var Aygen’ dedi bana. Sonra bir akşam bir BÜO yemeğinden Hasan’la (Uzma) birlikte dönerken, ‘Oğlum yapar mıyız tiyatro? Yaparız. Kim oynar, şu oynar bu oynar’ falan derken, akabinde ArtNiyet whatsapp grubunu kurdum ve ArtNiyet bizim ismimiz olarak kaldı. Güzel de oldu. Genellikle ‘art’ falan deyince sanat manat… yok, bildiğin art niyetliydik ve işte sonuçta bu çıktı ortaya.
Aykut Altın: Grup burada gördüğün kadar, yani kurucular olarak 6 oyuncu bir yönetmen, ama bir de sanat kurulumuz var ki, orada işte Mehmet Açar, Şerif Erol, Zeynep Günsür, tabii ki Kerem (Kurdoğlu) ve Naz Erayda da var. Afişte de yazdığı gibi bu oyun Modern Klasikler Serisi 1, yani bunun bir ikincisi de gelecek, böyle bir beklentimiz var. ArtNiyet hobi düzeyinde, bir araya gelip tiyatro yapar mıyız kafasını geçti artık. Yani hakikaten tiyatro yapmak istiyoruz, bundan sonra hayatında sadece tiyatro yapmak isteyen arkadaşlarımız da var, işini bırakan, emekli olan… Buradaki en büyük harç bir dönem hepimizin aynı sahneyi paylaşmamız ve birbirimizi tanıyor olmamız. Onun meyvesini de aldık, yani başlarken herkes biraz tedirgindi nasıl olacak vs diye, ama baktık ki oluyor, güzel de gidiyor. Moda Sahnesi bize burada misafir etkinlik olarak yer verince bakışımız da o andan itibaren değişti. Çok sıkı çalıştık bu oyuna. Normalde tiyatrolar iki ayda, üç ayda oyunu çıkarırlar ama biz baya uzun süre çalıştık ve sonunda da güzel bir yere geldi sanki.
Yönetmene dönelim o zaman, Kerem Kurdoğlu’na… Uzun yıllar alternatif tiyatro sahnesinin en önemli topluluklarından biri olan Kumpanya ile birçok oyununu izledik senin ama sonra bir ara verdin sanki. Bu dönüş nasıl oldu?
Kerem Kurdoğlu: Aslında tiyatroyu bırakmak ya da ara vermek kararıyla bir şey yapmadım ben. Bir takım sinema projeleriyle uğraştım bu sırada, fakat sinemada finans bulmak zor bir mesele. Tiuyatro yapmak kadar kolay değil. Tiyatroda 5-6 kişi birbirini kandırdığı anda o olay bir şekilde olabiliyor. Sinemadaki o projem hala gündemde fakat onun ön hazırlığı böyle yıllar sürünce ve bu fırsat da karşıma çıkınca daha fazla beklemeyelim ve yapalım şu işi diye… böyle bir şey oldu.
“Kel Şarkıcı” kimin seçimiydi?
K.K.: Benim önerimdi. Aslında bu da karşıma çıkan bir şey oldu. Ben yaklaşık 17-18 sene önce Mimar Sinan Grafik Bölümü’nün çağrısıyla bu “Kel Şarkıcı” ilk sahnelendiğinde onun kitabını hazırlayan tasarımcı konuk olarak gelmişti. ‘Okuma tiyatrosu yapar mısın’ demişlerdi, ben orada okuma tiyatrosu yapmıştım. Ve oarada, bizim için bitmiş, demode olmuş, gerişdekalmış sandığım şeyinbir çok genç insan için ne kadar taze, ne kadar yeni olduğunu farkettim. O zaman işte ben kafama bir modern tiyatro klasikleri serisi yapmak aslında çok iyi bir fikir olabilir diye kafama yazmıştım. Sonra bu oluşum, ArtNiyet olduğunda, ne oynasak ne etsek diye düşünülürken onu teklif ettim arkadaşlara. Bu fikri aklıma getiren oyun da “Kel Şarkıcı” olduğu için onu önerdim, kabul edildi ve yaptık.
Söyleşinin devamı için tıklayınız: