Metin Boran
Muzaffer İlhan Erdost, üniversitede veterinerlik okuyor ve mesleğini yapmıyor. 1950’li yılların karanlık zamanlarında gazetecilik yapmaya başlıyor. Pazar Postası’nda iki yıl yöneticilik yapıyor sonra Ulus gazetesinde çalışıyor… Aynı yıllarda Açık Oturum Yayınları’nı kuruyor. 27 Mayıs 1960’dan sonra sol düşüncenin ve sosyalizm mücadelesinin toplumsal bir ivme kazandığı ve bir gelenek oluşturmaya başladığı yıllarda dönemin görece demokratik atmosferinin uygunluğu ile kardeşi İlhan ile birlikte 1965 Sol Yayınları’nı kuruyor ve yayın hayatına başlıyor. Sol Yayınları Avrupa’da yayımlanmış bütün Marksist klasikleri Türkçede yayımlıyor. Erdost bir yandan da örgütlü mücadele içinde yer alarak bir nefer gibi çalışıyor. Röportajlar yapıyor, şiir ve deneme yazıyor, dergi çıkarıyor, konferanslara katılarak toplumsal çelişkileri, eşitsizliği ve sosyalizm mücadelesini anlatıyor.
O yıllarda bir Anadolu devrimcisi olarak yoksullara mücadele azmini ve umut etmeyi, işçilere devrimi, öğrencilere isyan ve başkaldırıyı anlatıyor. Erdost’un bu mücadeleci kişiliği ve çevresine örnek devrimci yaşamı iktidar odaklarının dikkatini çekiyor ve tutuklanıyor. Ama O yılmıyor, pes etmiyor, uzlaşmıyor daha da kararlı ve bilgili olarak tekrar karşılarına çıkıyor. Sol Yayınları’nın yanına Onur Yayınlarını da kurarak burada Marx, Engels ve Lenin’den devrime ve sosyalizm mücadelesine referans olacak kitaplar yayımlayarak bir dönemin düşünsel yöneliminin temellerinin atılmasında kardeşi İlhan ile birlikte başat bir görev üstleniyor.
12 Eylül 1980 yılında Evren faşizmi kitapevini dağıtıyor ve Erdostları Mamak’ta işkenceye alıyor. Muzaffer Erdost bu ağır işkencede sürecinde kardeşi İlhan’ı yitiriyor. Muzaffer Erdost kardeşinin ölümünden sonra İlhan’ın adını kendi adına alarak Muzaffer İlhan Erdost olarak yaşamaya başlıyor. Kitapevinin adını da İlhan İlhan olarak değiştirerek İlhan’ın ölüm günü olan 7 Kasım’da Sol Yayınlarından indirimli kitaplar satışa sunuyor.
Muzaffer İlhan Erdost ile ilk karşılaşmam 1982 yılında İnkılap Sokak’taki bu kitapevinde oldu. Uğur Mumcu ile Halit Çelenk’in imza günü vardı. Ortalık ana baba günü, uzunca bir kuyruk var. Bir ara Muzaffer abiyi gördüm üzülmek ve hayranlık arası bir duygu içinde kalmıştım. Uzun bir zaman kuyrukta bekledikten sonra Uğur Mumcu’nun Sakıncalı Piyade’sini, Halit Çelenk’in İdam Gecesi Anıları’nı ve Muzaffer İlhan Erdost’tan da Türkiye Sosyalizmi ve Sosyalizm kitaplarını imzalatarak almıştım. Sonraki yıllarda özellikle üniversitede okurken ayda iki kez uğradığım yer oldu İlhan İlhan Kitabevi. 80’li yılların sonu, Ankara’nın soğuk kış günleri, ayaz buz kesiyor… Kitapevinden içeri girdim eşi rahmetli Rana Hanım karşıladı, yine her zamanki sıcak ortam. Masada Muzaffer Erdost ile Prof. Sadun Aren yeni parti kurulması üzerine sohbet ediyorlar. Konuşmalarına kulak misafiri olmak için bulundukları yere doğru yöneldim ve yakındaki raflarda bulunan kitaplara göz atmaya başladım. Muzaffer abi ısrarla yeni kurulacak partinin yerel dinamiklerden beslenmesi ve bu güçleri harekete geçirmesi gerektiğini söylüyordu. Birden dinlediğimi fark ettiler, Sadun Hoca gülümsedi. Muzaffer abi önündeki kitaba çevirdi başını. Sonra raftan Lenin’in Örgütlenme’sini aldım ve kasaya doğru uzaklaştım yanlarından.
Muzaffer abiyi en son bundan birkaç ay önce Ankara’ya gittiğimde Erdostların yakın dostu olan Oğuz Gemalmaz ile buluşarak ziyaret etmek istedim. Bu isteğimi Oğuz’a söylediğimde; “Kitapevine gidelim” dedi. Birlikte Karanfil Sokak’taki kitapevine gittik fakat sağlık sorunlarından dolayı gelmemişti. Görmek nasip olmadı. Yaşarken bir kez daha görmek isterdim onun insana umut ve direnç veren bilge duruşunu…
Şimdi artık aramızda değil Muzaffer abi. Sosyalist kimliği ve bilgi birikimiyle örnek bir devrimci olarak yaşadı O. İnandığı değerlerden hiçbir zaman ödün vermeye yanaşmadı. Hep devrime ve sosyalizme inanarak yaşadı ve bu uğurda bedeller ödedi. Bize düşen görev; Muzaffer İlhan Erdost’un adını, kitaplarını, ütopyasını, mücadelesini, entelektüel duruşu ve anılarını devrim ve sosyalizm mücadelesinde her daim anmak ve yaşatmak. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.