Metin Boran
Çağdaş Fransız oyun yazarlarından Joel Pommerat’ın bir kadın üzerinden modern insanın gelecek kaygısı ve iç sıkıntısından oluşan korkuları ve otomatlaşmış ruh halini yazdığı Tüccarlar (Les Marchants) adlı oyunu Rest Tiyatro’da Ragıp Ertuğrul rejisiyle sahneleniyor. Ayberk Erkay’ın Türkçeye çevirdiği oyunda deneyimli oyuncu Zeynep Erkekli özenli ve samimi bir oyunculuk örneği ile seyirci karşısına çıkıyor. Geçtiğimiz sezon Milan Kundera’dan Jacques ile Efendisi, Stephan Vogel’den Böbrek adlı oyunları sahneye taşıyan Rest Tiyatro, bu sezon Tüccarlar’ı sahneye taşıyor. Her üç oyun da ülkemizde ilk defa sahneleniyor.
Tüccarlar’ın yazarı Joel Pommerat, çalışma yaşamında işini kaybetme korkusuyla birlikte tek dayanağı olan Arkadaş’ını kaybetme tedirginliğiyle yaşayan bir kadın işçinin kırılgan ruh halini ve bilinç yoksunluğunu anımsamalar ve sayıklamalarla ortaya koyuyor.
Yazar, işçi kadının, geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki sıkışmışlığı üzerinden korku ve kuşkularını söze dökerken aynı zamanda çalışma yaşamında ve gündelik hayatta ıskalanan, es geçilen, üstü örtülen ve yok sayılan insanı hiçleyen gerçeğin izini sürüyor.
Oyundaki kadın aslında bir sözcü… Sesini duyuramayanların, çalışma yaşamında, evde, sokakta, okulda kırılgan ruh haliyle ve travmatik bir biçimde kâbusu yaşayanların sözcüsü. Kadın, savaş aletleri üreten bir fabrikada çalışıyor. Fakat sorgulamıyor yaptığı işi, üzerine düşünmüyor. Kadın için varsa yoksa işi ve onu hayata bağlayan, bedenindeki bazı uzuvlarını satarak yaşayan komşusu. Yazar, günümüz dünyasında insanın sıkışmışlığı, öfkesi, kuşkusu, çaresizliği ve travmatik ruh halinin sebebini, tüccarlık zihniyetinin gündelik ilişkilerde en önemli belirleyen olduğu gerçeğinin altını çiziyor. Fabrikatör üretilen ürünleri satıyor, tüccar. İşçi emeğini satıyor, tüccar. Fahişe uzuvlarını satıyor, tüccar. Sanatçı yeteneğini satıyor, tüccar.
Çalışmak bir haktır, evet ama bir ihtiyaçtır da bütün insanlar için. Hatta bunun ticaretini yaparız biz. Çünkü bununla hayatımızı kazanırız. Tüccarlara benzeriz hepimiz. İşimizi satarız. Zamanımızı satarız. En değerli olan ömrümüzü, Hayatımızı… Bizler kendi hayatlarımızın tüccarlarıyız…
Oyunu sahneye koyan Ragıp Ertuğrul yorumunda, yazarın bu ironik yaklaşımını abartısız ve samimi bir yaklaşımla minimal bir üslupla seyircinin karşısına çıkarıyor. Reji yorumun ve anlatımın en güçlü sözcüsü ise deneyimli oyuncu Zeynep Erkekli’nin özenli ve ölçülü performansıyla ortaya koyduğu oyunculuk örneği. Zeynep Erkekli ‘kadın’ın kırılgan ve parçalanmış ruh halini, gölgelenmiş düşünce dünyasını ve bilinç yoksunluğunu sahici ve anlaşılır bir yorumla yaşayan bir varlığa dönüştürüyor. Erkekli’nin ses, duygu ve hareket bütünlüğünün uyumundan süzerek yorumladığı Kadın’ın içinde bulunduğu travmatik ruh hali, anımsama, sayıklamaları, kuşku ve korkuları çarpıcı biçimde görsel anlatıma dönüştürülüyor. Arzuyla, anlayarak ve içselleştirerek canlandırıyor rolünü. Abartıya kaçmıyor, sadece ‘kadın’ın içinde bulunduğu duruma odaklanıyor, ölçülü ve özenli… Yormuyor izleyeni…
Ülkemizde son yıllarda tiyatrolarda ve oyunculuklarda ortaya çıkan kibirli, samimiyetsiz ve sorumsuz, yapay atraksiyonlarla ortaya çıkan ucube figürlere karşılık Zeynep Erkekli’nin sorumluk bilinci, sahne ahlakı ve ciddiyetle ortaya koyduğu yorum görülmeye değer. Emeği geçenlere teşekkürler.