(Ayşegül Oğuz’un, birartıbir sitesinde yayınlanan söyleşisinin bir bölümünü okuyucularımızla paylaşıyoruz.)
İstanbul’da faaliyet gösteren 32 özel tiyatro bir yıl süren ön çalışmanın ardından Türkiye’nin ilk Tiyatro Kooperatifi’ni kurdu. Kooperatifin ortağı olan Moda Sahnesi’nde düzenlenen geceyle örgütlenme kamuoyuna tanıtıldı. Gündemlerinin ilk maddesi tiyatroların omuzlarındaki maddi zorlukları hafifletmek. Kooperatifin yönetim kurulu başkanı oyuncu-yönetmen Iraz Yöntem ve genel koordinatörü Fisun Eşki ile Tiyatro Kooperatifi’ni konuştuk.
Tiyatro Kooperatifi 32 tiyatronun buluştuğu bir çatı örgütlenmesi. Tiyatro Kooperatifi’ni kurmaya nasıl karar verdiniz?
Iraz Yöntem: Senelerdir birtakım örgütlenme girişimlerimiz var. 2010 civarı, tiyatro mekânlarının ağırlıklı olarak Beyoğlu’nda olduğu günlerde Alternatif Sahneler Birliği adıyla yedi sahnenin bir araya geldiği bir birlik kuruldu. Birlik, festival de düzenledi. O dönemde bir arada olmanın ilk örneklerinden biriydi. Sonra çatıyı biraz genişlettik, Bağımsız Tiyatro Birliği adında bir platform kurduk. Düzenli toplantılar yaptık, hedefler belirledik. En son resmi olarak dernekleşmeye karar verdik. Fakat örgütlenme 15 Temmuz’dan sonra, tam tüzük çalışması yaptığımız sırada sönümlenmek zorunda kaldı. Ancak edindiğimiz tecrübeler ışığında bir arada olmak gerekliliği doğdu. Geçen mayısta Oyuncular Sendikası’nın sahnesi olan ve olmayan tiyatrolara yaptığı bir çağrı üzerine bir araya geldik. Orada 13 tiyatro yola devam etmeye karar verdi. Bu süreçte dernek mi, vakıf mı olalım diye çok tartıştık. Kooperatif bilmediğimiz bir örgütlenme modeli olduğu için araştırdık.
Kooperatifçiliğin size cazip gelen tarafları neydi?
Yöntem: Kooperatifçiliği Ticaret Bakanlığı’na bağlı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’nden gelen uzmanlardan öğrendik. Özellikle sosyal kooperatifçilik üzerinde çalışmalar yapıldı. Türkiye’de henüz sosyal kooperatifçilik mevzuatta yasal olarak tanımlı değil, fakat hazırlanmakta olan bir mevzuat var. Kooperatif, bir ekonomik örgütlenme ve dayanışma modeli. Şeffaflığın ve demokrasinin çok önemli olduğu bir model. Biz de dedik ki, problemlerimizin yüzde 99’u ekonomikse, bu problemleri çözmek için de ekonomik bir örgütlenme modeli bize daha uygun. Ülkemizdeki dernek ve vakıflar çalışmalarını yaparken ağırlıklı olarak hak savunuculuğu pozisyonunda kalıyor. Ama bizler tiyatrolar olarak birer işletmeyiz, dolayısıyla ticari şirketleriz. Kooperatifçilik bize uygun bir model. Türk Ticaret Kanunu’na göre biz taciriz. Yasal mevzuatta bir bakkal dükkânından, giysi satandan, bir restorandan hiçbir farkımız yok. Halbuki biz sanat yapıyoruz. Sanat kamusal bir hizmettir. Bizlerin bir araya gelebilmesi kurumların bir araya gelebilmesiyle mümkün. O yüzden işletme kooperatifi kurduk. Dolayısıyla şu anda İstanbul’da vergi dairesine kayıtlı, tiyatro faaliyetinde bulunan ticari işletmelerin ortak olabildiği bir kooperatifiz. Aynı zamanda bir sosyal kooperatifiz.
Hem işletme olup hem de sosyal kooperatif olmak birbiriyle çelişiyor mu?
Yöntem: Yaptığımız iş aynı zamanda sosyal bir iş. Kamusal, sosyal alanda faaliyet gösteriyoruz. Ortaklarımıza kâr payı dağıtmıyoruz, edinilen gelir tamamen kooperatifi güçlendirmek ve ortaklara daha fazla hizmet sunabilmek için kullanılıyor. Dolayısıyla tiyatro yaşantısı için daha önce hiç ortaya çıkmamış bir örgütlenme modeli kuruldu. Bu bir ilk. Dünyada da bir ilk olduğunu söyleyebiliriz, çünkü bu bir ihtiyaçtan doğdu. Dünyada özel tiyatrolar ticari işletme statüsünde değil, dolayısıyla böyle bir işletme kooperatifi örgütlenmesine ihtiyaç duymuyorlar. Dünyada tabii ki çeşitli kooperatifler var. Genellikle sanatın her alanında üreticilerin bir araya geldiği bir yapı olarak kooperatifçilik önde giden bir alan.
Fisun Eşki: Özel tiyatroların bir arada olduğu çatı örgütlenmeleri var, ama bizimki gibi değil. Ortaklarımızdan biri olan Semaver Kumpanya da bir kooperatif, bizse farklı tiyatroların bir araya geldiği çok daha geniş, hedefleri, amaçları bambaşka bir yapıyız.
Yöntem: Mesela İskoçya’da tiyatro federasyonu var. Dört tiyatroyla yola çıkmışlar. Şu anda 200 tiyatroyu çatısı altında topluyor. Ama bizim kanunlarımıza göre hareket edebilmemiz için böyle bir yol seçmemiz gerekiyordu. Bakanlıkta uzmanlarla yaptığımız görüşmelerde sektörümüzü anlattık. Etkisi bilinen, ama çalışma biçimi, dinamikleri, ihtiyaçları pek az bilinen bir sektörüz. Tiyatroların üzerindeki maddi yükleri hafifletmek, gelirlerini artırmak için çalışmalar yapmak, uzun vadede ise yasal mevzuat değişikliği yaptırabilecek bir muhatap haline gelmek istiyoruz. Ticaret Bakanlığı’ndaki yetkililer “Birlikte geliştireceğimiz projelerde farklı bakanlıklarla iletişim kurmamız ve aynı masada birlikte üretmemiz gerekebilir” dedi. “Biz de tam bunu istiyoruz!” dedik. Çünkü yeni bir tanıma ihtiyacımız var. Mesela diyelim adı kültürel işletme olsun, bunun vergilendirme oranında düzenleme yapılması gerekiyor. Çünkü biz sadece ticaret yapan, mal ya da hizmet alım-satımı yapan kuruluşlar değiliz. Biz kamusal hizmet yapan sanat kuruluşlarıyız.
Söyleşinin devamı için tıklayınız