Serkan Fırtına
Bergama Belediyesi Şehir Tiyatrosu, Sinan Küçüköz’ün genel sanat yönetmenliğinde 2016 yılında kuruldu. Küçüköz; DTCF’de tiyatro eğitimi alan, çalışkan ve yetenekli bir tiyatro insanı. Bergama’da hem kursiyerlere eğitim veriyor, hem de oyunların yönetmenliğini üstleniyor.
Bergama, kentin yamaçlarındaki görkemli antik tiyatrosu ile birlikte, eşsiz bir tarihsel ve kültürel mirasa ev sahipliği yapan bir bölge. Bergama Belediyesi 2018’de gerçekleştirdiği Uluslararası Tiyatro Festivali ile önemli bir etkinliğe imza attı. Umarım bu festivali ilerleyen yıllarda da sürdürürler.
Küçüköz ve ekibini, “Zincire Vurulmuş Antigone” gibi iddialı ve etkileyici bir çalışmayı repertuarlarına almalarından dolayı kutluyorum. Bergama gibi bir bölgenin tiyatrosunun, kendi topraklarından beslenen mirası, evrensele taşıma potansiyeli taşıdıklarını gördüm.
Küçüköz’ün, Aiskhylos’un “Zincire Vurulmuş Promethus” ve Sophokles’in “Antigone” adlı oyunlarından uyarladığı, “Zincire Vurulmuş Antigone”yi Aydın Efeler’de Hidayet Sayın Sahnesi’nde izledim.
Küçüköz, Antik Yunan tiyatrosunun iki önemli eserinden yola çıkarak, metinlerarasılık bağlamında incelenebilecek bir çalışma ortaya çıkarmış. Oyunda, bir metnin başka bir metne farklı anlamsal ilişkilere göre yerleştirilme işlemi yapılarak, bir “yeniden yazım” gerçekleştirilmiş. Tiyatromuzda böyle arayışların artmasını temenni ediyorum. Metinlerarasılık, yazarlar ve yönetmenler için sonsuz bir okyanus…
Antik Yunan oyunlarının sahnelenmesinde yaşanan en önemli problem, genelde dönemin tarihsel atmosferinin yansıtılmasında yaşanıyor. Küçüköz’ün rejisi bunun üstesinden gelmeyi büyük ölçüde başarıyor. “Adalet” teması etrafında birleşen iki farklı hikâye, binlerce yıl öncesinden geleceğe sesleniyor. Düşüncenin özgür olmasının insanoğlunun uygarlık yolcuğunda ne denli önemli olduğu düşünüldüğünde, oyunun felsefi arka planı daha net ortaya çıkıyor.
Sinan Küçüköz’ün öğrencileri rollerine iyi hazırlanmış, oyunculuk anlamında bazı ufak tefek problemler olsa da, oyunun bütünlüğüne gölge düşürmüyor. Kurslardan yetişen bu öğrencilerin, böylesine zor bir oyunun üstesinden gelmeleri önemli bir kazanım. Hem eğitim vermenin, hem de bu süre içinde o kişilerle oyun sahnelemenin ne derece zor olduğunu bildiğim için Küçüköz’ü kutluyorum.
Keşke ülkemizin her yerinde Bergama Belediye Şehir Tiyatrosu gibi oluşumlar çoğalsa; Anadolu’nun tarihsel mirası, tiyatro sahneleri ile bütünleşebilse…
Bir Başkası
Tiyatro gazetesi Aydın temsilcilerinden Büşra Elmaskaya, Aydın Sanat Etkinlikleri Merkezi Derneği ile birlikte “Bir Başkası” adlı oyun projesini hayata geçirdi. Daha önce inceleme ve üzerinde çalışma fırsatı yakaladığım bu güzel oyunun, bu sahnelenmesinde reji koltuğunda, oyunda da yer alan Ali Aslan yer alıyor. Ergun Sav’ın yazdığı “Bir Başkası” daha önce sadece Ankara Devlet Tiyatrosu’nda bir sezon sahnelenmiş. Oyunu sahneleyen başka bir ekibe rastlamadım. Aldatma teması üzerinden ikili ilişkileri farklı sınıfsal katmanlara yayarak anlatan oyun, başarılı bir dramatik yapıya sahip. Oyun, 25 Ocak’ta Aydın BŞB Yıldız Kenter – Şükran Güngör Sahnesi’nde seyircilerle buluştu ve güzel geri dönüşler aldı. Oyunla aynı saatte, kentin diğer sahnesinde popüler isimlerin yer aldığı bir oyunun gösterimi olmasına rağmen, böylesine seçkin bir seyirci kitlesine ulaşmaları Aydın’da Asem Sanat Tiyatrosu’nun ilmek ilmek dokuyarak oluşturduğu bir kazanımın göstergesiydi. Oyun, belirli aralıklarla Aydın ilçelerinde ve diğer bölgelerde sahnelenecek. Denk gelirse, kaçırmayın!
2015 yılında kaybettiğimiz Ergun Sav, tiyatro oyunları ve çevirilerinin yanında; masal, anı ve derlemeleriyle farklı alanlarda da ürün vermiş bir isim. Bu vesileyle saygıyla anmış olalım.
“Bir Başkası” ilginç bir oyun; burada sözü, neden böyle bir oyun yazdığını açıklayan Ergun Sav’a bırakmak istiyorum: Bir kadın, bir erkek, bir başkası… Bir ilişki, bir öbürü, bir başkası… Bir çevre, bir diğeri, bir başkası…
Kadın-erkek ilişkileri, insan yaşantısının önemli bir bölümünü oluşturur. Adına aşk deyin, sevgi, dostluk, arkadaşlık, sevecenlik, canyoldaşlığı deyin, bu ilişkiler hiçbir zaman değerini yitirmez.
Kadın-erkek arasında, karşılıklı anlayış ve daha önemlisi “bağlılık” duygusunun önemi ne kadar belirliyse, bunun karşıtı “aldatma” olayı da o kadar belirlidir. Tarih boyunca bu konularda ne kadar söz edilmiş, ne kadar çok eser verilmiştir, saymakla bitmez.
“Aldatma” psikolojik olduğu gibi, sosyal ve fiziksel bir olgudur. Gösterilen tepki de çevreye göre değişir. Sanırım özellikle Türk toplumunda, aldatan erkeğin, “çapkın, hovarda”, aldatan kadının ise “kötü yola düşmüş” sayıldığı çevreler çoğunluktadır. Konunun enine boyuna tartışılması ömür doldurur. “Bir Başkası”nın görevi, bilimsel bir analiz değil, dramatik bir sergilemedir.
Ayşe’ler, Ahmet’ler, Mehmet’ler… “Bir Başkası”, bunlardan dokuzunu anlatıyor. Sadece bunlar mı? Bir başkaları yok mu?
Ahmet-Mehmet-Ayşe’yi anlatmak için tiyatro yolunu seçmemin sebebine gelince: Her şeyden önce, “tiyatrocu” olduğum için. Tiyatronun en çok boyutlu, en geniş imkânlı sanat dolu olduğuna inandığım için. “Drama”nın düşünce ve görüşleri, olayları anlatmak konusunda tüm unsurları taşıdığı kanısında oldum için.
Tiyatro, insanı, insana, insanla veren sanattır.” *
* Ergun Sav’ın, “Bir Başkası”nın 1990-1991 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenmesi dolayısıyla, program dergisindeki yazısı.
Tiyatro Gazetesi’nin 95.sayısında (Şubat) yayınlanmıştır.