Park alanında askeri kışla yapılmak istenmesiyle başlayan ve ana davanın beraatle sonuçlandığı Gezi Direnişi’nde Mehmet Ali Alabora ve Can Dündar için yakalama kararı çıkarıldı. Dava dosyalarının tekrar açılmasına hukukçulardan tepki geldi.
Avukat Turgut Kazan, soruşturmaları değerlendirirken “Yargı siyasal hamle aracı olarak kullanılıyor” ifadelerini kullanırken Avukat Celal Ülgen, “Bu tür yakalama kararları yargımızın içinde bulunduğu bağımsızlık sorununun siren sesleridir. Yerel seçim öncesi AKP’nin seçmeni konsolide etme çabasıdır” dedi. Hukukçuların değerlendirmeleri şöyle:
Siyasete göre şekilleniyor
Avukat Turgut Kazan: Türkiye’de yargı hem kalite hem bağımsızlık konusunda ne yazık ki hukuk devletinin temel direği olmaktan çıkmıştır. 12 Eylül 2010 referandumundan beri biz bu süreci yaşıyoruz.Yargı, siyasetin hamlelerine göre iş bitiriyor. AİHM kararına karşı ‘Biz hamlemizi yapar işi bitiririz’ denildi. Oysa yargı ne hamle yapar, ne hamle aracı olur ne de iş bitiricidir. Yargı iş bitirici değil, adaleti tesis edecek bir kurum olması gerekir.5 yıl sonra Gezi olaylarının temel davası, AİHM kararlarına atıf yapılarak beraatle sonuçlanmıştır. Gezi’deki hareketin ya da suçlanan şeyin, bir gösteri hakkı olduğu vurgulanmış ve gösteri hakkının kullanılmasının yasaklanamayacağı belirtilmiştir. AİHM, kararlarına göre Gezi hareketine önderlik yapan insanlar hakkında beraat kararı vermiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı o beraat kararını görmüş ve doğru bulduğu için temyiz etmemiştir. Hukuk devleti, 5 yıl bekleyip insanı sorguya çağırmaz. Suçluysa, bu kadar yazılıp çizildiyse ben 5 yıldır bunu çağırmadım şimdi çağırırsam bana ne derler diye düşünmesi gerekir. Bu düşünülmüyor çünkü yargı siyasal hamle için bir araç olarak, iş bitirmek için kullanılıyor. O yüzden bu durum seçim için kullanılır, en çok da seçim için kullanılır. Çünkü bir düşman yaratmak gerekir.
FETÖ taktiği
Avukat Celal Ülgen: Eskiden Samanyolu Televizyonu haber yaparak alt yapısını hazırlar ve savcılar da bundan vazife çıkarır ve yakalama kararları, dinleme kararları ve tutuklama kararları çıkartmak için mahkemelere başvururlardı. Şimdi iktidara yandaş ve candaş A Haber’in bu görevi üstlendi. Bir defa hiç kimse Gezi olaylarını FETÖ’ye ve Soros’a bağlamaya yeltenmesin. Gezi olayları sırasında FETÖ’cü savcı Mumammar Akkaş’ın Mehmet Ali Alabora’nın da aralarında olduğu isimler hakkında başlattığı soruşturmayı, FETÖ’den tutuklanan dönemin İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürü Nazmi Ardıç’ın uyguladığı herkes tarafından bilinmektedir. Kimse iktidar istedi diye FETÖ’cü de olmaz Soroscu da. Bu nedenle Gezi olayındaki toplumsal direnişi küçültmek, sonradan Gezi’ye yapılan sızmaları öne sürerek Gezi olaylarının tümü ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüs etmek’ suçlamasını yapmak nafile bir çaba olup gerçekler çamur ile sıvanmayacaktır. Mehmet Ali hangi güç ve elverişli silahla bu işi yapmıştır? Gezi olayları bugün Fransa’da örneği görülen ‘sarı yelekliler’ olayının bir benzeri hatta öncüsüdür. Genç bir neslin yeşile, doğaya sahip çıkması, haklarını savunmasıdır. Mehmet Ali Alabora hakkında yakalama kararı çıkarmak yerel seçim öncesi AKP’nin seçmeni konsolide etme çabasıdır. Mehmet Ali Alabora da bir genç olarak bu direnişte yer almış herhangi bir örgüte mensup olmayan yurtsever bir gençtir. Bu tür yakalama kararları yargımızın içinde bulunduğu bağımsızlık sorununun siren sesleridir.